Mücahit BİLİCİ
Sosyoloji, Türkiye’de çok abartılır. Bu bizim modernleşme maceramız ile ilgilidir. Bir toplumu tanıma bilimi olarak tanınmasının ötesinde bir ileriyi görme bilimi olarak görülür. Pozitivist bilim anlayışının muhataplarda husule getirdiği eski hürmet duygusunun bakiyesidir bu zan. Kahvehane sohbeti olarak dile gelen “ne olacak bu memleketin hali?” sorusunun teknokratik bir muhatabı ve hatta cevabı olarak görülmüştür sosyoloji. Bize nereye gittiğimizi ve hatta nereye gitmemiz gerektiğini söyleyebilecek bir bilim olması beklenir. Peki sosyolojinin böyle bir gücü var mı? Yok. Peki bu zanda sosyolojinin hiç mi suçu yok? Var. Çünkü gerçekten de sosyal bilimler içinde sosyolojinin varlık sebebi kader ilgisidir.
Sosyal bilimlerin Türkiye’de anlam itibariyle yeterince yerlileşmediğini düşünürüm. Belki yanılıyorum. Ancak bunu derken, şimdi “medeniyetçilik” oynayan İslamcı-milliyetçi hamasetin “bilim değil ilim isteriz” kofluğunun bende uyandırdığı manevi rahatsızlığı buna dahil ederek söylüyorum. Mesela, siyaset biliminin anlamayı merkeze alan bir tercümesinin “irade bilimi” olduğunu söylesem, buna itiraz eden çok olur. Aynı şekilde sosyoloji için “kader bilimi” demek gerekir. Ama buna da tepkiler olacaktır. Gerçekten de sosyoloji “takdirin” bilimidir. Tanımı gereği yapısaldır. Bütünün parça, küllün cüz üzerindeki tesiri ile ilgilenir. Sosyoloji insanların bir araya gelmesi ile ilgili değildir. İnsanların birarada olmaklığının insanlar üzerindeki tesiri ile ilgilidir. Sosyolojinin içinde iradeyi savunanlar da vardır ama genel çerçeve itibariyle sosyoloji çerçevecidir, kadercidir. Zaten doğmak için modernliği beklemesi boşuna değildir. Herkesin maça dahil olması, toplumun (saha’nın) doğması gerekir. Sosyoloji modern toplumun kendi üzerine tefekkürüdür.
Carl Schmitt, egemenlik başta olmak üzere günümüzün özellikle devlete dair temel politik kavramlarının sekülerleşmiş teolojik terimler olduğunu söylerken haksız değildir. Bu bilhassa siyaset felsefesi için böyledir. Ancak kamusal eylemin mahiyetini çalışan sosyoloji için de geçerlidir. Sosyolojinin temel taşı olan bir ayırım, toplumsal yapı ve toplumsal eylem ikiliği aslında kelamcıların kader ve irade tartışması ile aynıdır. Kader ve irade tartışmasında, sosyoloji kaderin tarafındadır veya kaderin tarafından bakmayı seçmiştir. İnsan hür bir iradeye varmadan önce, toplum tarafından ‘takdir’ edilmiştir. Mesela, Weber iradeye inandığı halde hoşlanmasa da kadere teslim olmuştur.
Marx’ta kadere iman vardır ancak diğerlerinden farklı olarak iradenin kaderi ele geçirmesine olan inanç onun kaderciliğini önce huzursuz sonra da altüst etmiştir (diyalektik, çatışma, devrim…). Marx kaderin altında bir kader vardır diyerek irade marifetiyle altüst ettiği kader inancını Hegel’den tevarüs etmiştir. Onda önce vahdet’ten kesrete geçilir. Kainatta varlık cilvelenir ve kesretten çıkılarak tekrar vahdete ulaşılır. Tanrı’nın tarih aynasında gördüğü kendidir (Zatından Zatına tecelli). Bakan da bakılan da birdir. Gözünü kapattığında ise tarihin sonu gelir.
Sosyolojinin kurucu isimlerinde, özellikle Durkheim’da kadercilik hakimdir. Ancak Durkheim’a varıncaya kadar (onun kişisel serüveni dahil) Tanrı’dan kopartılan ‘takdir’ kabiliyet ve bağının peyderpey topluma atfedildiğini görüyoruz. Müteal Tanrı yerine artık müteal olan şey toplum’dur. Onun hakikati olan “toplumsal hakikatlere” ancak sosyolojik bir nazar ile nüfuz mümkündür. Sosyolojik ortodokside herşeyin arkasındaki nihai fail toplum’dur. Toplumun rahmetinden mahrumiyet (anomi) hastalık sebebidir. Toplumsal normlara bağlılık (iman) şifadır. Cemaatte (dayanışmada) rahmet vardır.
Tanrı öldükçe veya yerle ilişiği kesildikçe Tanrı’ya ait olan kudret ve takdir peyderpey başka müteal (aşkın) varlıklara nakledildi. Tanrı’nın herkesi gören ama görülmeyen gözü Foucault’da yere düştü ve nazarı külli (panoptik) bir hazır-nazırlığa dönüştü (evet, kameralar eskiden melekti yavrum). Keza, toplumsal koşulların kulu ve çocuğu olan bireyin kaderin ağındaki çırpınışı Bourdieu’da habitus adını aldı. Habitus, kaderin insandaki sikkesi idi. Ne kadar kazısan çıkmazdı. Sosyolojide Tanrı’nın hayaleti dolaşıp durdu hep, bir takdirin izi olarak. Ve kolay kolay çıkmadı.
[OT Dergi, Kasim 2017]
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
21.05.2025
11.05.2025
4.05.2025
2.05.2025
25.04.2025
5.04.2025
28.03.2025
15.03.2025
2.03.2025