Mümtazer TÜRKÖNE

Mümtazer TÜRKÖNE
Mümtazer TÜRKÖNE
Tüm Yazıları
Yükseklerdeki panik
28.05.2015
2414

 Yükseklik korkusu (akrofobi), ayağınızı bastığınız zemin ile gözünüzle gördüğünüz yüksekliğin beyne çelişik mesajlar göndermesinin eseri.

Beyin bu çelişkiyi çözemeyince gerçeklik algısı kayboluyor ve yerini panik hali alıyor. Üzerine basılan zemin sallandığında bu paniğin yükseklerde yaşayanlar için ne kadar kuvvetli bir dehşet duygusuna dönüşeceğini tahmin edebilirsiniz. İktidar kanadından yansıyan duygu, işte tam olarak böylesine bir dehşet hali. Altlarındaki zemin sallanıyor ve o kadar yüksekten yere çakılma korkusu salgın gibi herkese yayılıyor.

İktidar medyası, toplu halde, ölümü gösterip sıtmaya razı eder gibi, “koalisyon tehlikesi” ile korkutup Erdoğan’a boyun eğme seçeneğini sunuyorlar. Halkın nezdinde hangisinin daha tehlikeli görüldüğü konusunda çok fena yanılıyorlar. “Sen kendini ne sanıyorsun?”, “Sen onun muhatabı olamazsın!”, “Sen kimsin ya, önce haddini bil” lafları ile çok yükseklere taht kuran kibrin altında insanın kendini böcek gibi hissetmeyi içine sindirip bu cehennemin ateşine odun taşıması çok onur kırıcı. Kimse koalisyona koşmuyor, sadece memleketin ve bütün geleceğimizin balon gibi şişmiş bir kibrin altında ezilmesine karşı çıkıyor.

Yükseklik korkusu sadece bir algı yanılması değil, iktidar kaybının güç sahipleri için çok ağır bedelleri var. Panik neden önce medyada başladı? Seçimden sonra AK Parti iktidardan düşerse, bugün tabasbus yarışına girenlerin çoğu işsiz kalacak. Havuz medyasının çarkları, 17-25’in soruşturamadığı yolsuzluklardan veya devlet rantından besleniyor. Sürekli zarar eden amiral gemisinin borç yükü, kur artışı ile birlikte 2 milyar liraya dayanmış durumda. Erdoğan’a ilan-ı aşk eden işadamı sadece sahip olduğu medya kuruluşlarından yılda 350 milyon lira civarında zarar ediyor. İktidara yakın işadamı olmanın bir bedeli var ve bu bedel, iktidar değiştiği anda artık kamu kaynaklarından karşılanmayacak. Üstelik bu medya grupları, kamu kurumu gibi rasyonel işletilmiyor, maaşlar rüşvet-i kelâm mantığı ile belirleniyor. Herkesin çoluğu-çocuğu, alıştığı hayat standartları ve bugünkü standartlara göre girdikleri borçları var. Yükseklik çok fazla, yere çakılanı asfalttan kazıyarak çıkartmak gerekecek.

“Han-ı yağma”ya sonradan dahil olanların görgüsüzlüğü de bu yüzden. “Han-ı yağma” eski bir Türk geleneğidir. Senede bir gün Han, beylere şölen verir, sonra otağından eşini, bir tek kaşığını ve kılıcını alarak çıkar, halk neyi var neyi yoksa yağmalar. Devşirme sistemine geçildikten sonra bu yağma yönetenle-yönetilen arasında eşitliği sağlayan bir köprü olmaktan çıkıp, iktidara yakın olanların devletten aldıkları aslan payına dönüşmüş. Bugünün saray ahalisi bu yüzden, eski geleneğin temsilcileri değil, Tevfik Fikret’in “Han-ı Yağma” şiirinin nakaratındaki yağmacıları temsil ediyorlar: “Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin/ Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin” demenin vakti de çoktan geçti.

Yükseklerdeki paniğin tezahürünün “Erdoğan’a yağ çekmek” olması tesadüf değil. Herkesin bir paraşüte veya çakılacağı yere yumuşak bir minder koymaya ihtiyacı var. Seçim yenilgisi doğal olarak tasfiyeler getirecek. Asil soydan gelenler sonucu “sonradan yanaşanların oluşturduğu kirlilik”e bağlayacak, “öze dönüş”ü savunacak. Devşirmeler, yani sonradan yanaşmalar ise dalkavukluk, tabasbus ve yağcılıktaki çıtayı yükselterek daralan zirvedeki konumlarını sağlamlaştıracaklar. Sebebi yağcılık yapanlarda değil, yağ yakılanda aramalı. Bir lider ne zaman çevresindekilerin tabasbusuna ihtiyaç duyar? Tam tersine eleştiri oklarının kendisine döndüğü ve liderliğinin zayıfladığı anda değil mi? Durduk yerde bu yağlama-yıkama ihtiyacı acep neden doğmuş olabilir?

AK Parti zamanla organizasyon yapısını siyasî bir şirkete dönüştürdü. Davutoğlu inisiyatifi ele geçirebilseydi tek patronlu bu şirketi tekrar çoğulcu bir siyasî partiye dönüştürebilirdi. Şimdi her biri muhalefetin değirmenine su taşıyan Erdoğan mitinglerini çaresiz bir şekilde izlemekle yetiniyor.

Panik hali bulaşıcı. En keskin koku alma duyusuna sahip bürokrasiyi, şimdiden sonra yakından takip etmenizi öneririm. Ortaya asker bavulu gibi düşenler çok olacak.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar