Murat BELGE
Gergin geçmesi beklenen NATO toplantısı oldu, geçti. Ardından esen havaya bakılırsa öyle pek "gergin" geçmiş gibi görünmüyor. Toplantı öncesinde söylenmiş sözlere bakılırsa, Erdoğan’ın Macron ile yüz yüze gelmesinin bir boks maçı kıvamında geçmesi beklenirdi. Ama böyle bir izlenim de yok.
Bugün (5 Aralık, Perşembe) T24’te yayımlanan yazısında Oya Baydar Erdoğan’ın NATO’dan ayrılma hazırlığı yapıyor olabileceğine, bir ihtimal olarak, ama kuvvetli bir ihtimal olarak, değinmişti. Bunu da "Yeni Şafak" gazetesinin yayın yönetmeninden destek alarak ileri sürüyordu. Onun yazısına (Oya’nın verdiği alıntılarla) bakıldığında gerçekten de, durum vahim görünüyor! NATO "bize düşman"! Her an saldırabilirler!
Ama öyle bir şey olmadı. Türkiye (yani Tayyip Erdoğan) Litvanya ve Baltık konusunda "blokaj" yapmaktan vazgeçti; başkaca önemli bir şey olmadan toplantı sona erdi. "Bir şey olmadan" mı, yoksa bir şeyler oldu da bilgisi bize gelmedi mi? En azından, görünür bir düğümlenme, karşılıklı konuşmayla çözülemeyip ortalığa saçılan bir kavga, bir çekişme yok. Erdoğan "dörtlü" bir toplantıda bulundu, ayrıca Trump’la görüştü, bunlardan da bir "takaza" belirtisi belirmedi.
"Bana öyle geliyor ki..." diye başlayacağım, ama ikide birde bunu söyleyerek yazı yazılmaz ki! Söyleyeceğin bir şey varsa bunu bir yere dayandırman gerek. Dayandıracağın bu yer de "Bana öyle geliyor ki" olamaz, olmamalı. Tamam da, Tayyip Erdoğan döneminde neyin ne için yapıldığını, sürüp sürmeyeceğini, ne kadar süreceğini bilen var mı? Bütün kararları veren bir kişi var ve o kararları niçin verdiğinin bildiğimiz bir "rasyonalite" içinde bir açıklaması bulunmuyor.
Tabii bu değişkenliği gösterme yeteneği yalnızca Tayyip Erdoğan’ın altından kalkmayı başardığı bir şey değil; sonuçta gene onun varoluş biçiminin bir sonucu ve gereği olarak, partisinin üyeleri de aynı beceriyi sergileyebiliyorlar. Şu termik santral ve baca konusu bunun en yakın örneği oldu galiba. Bildik ertelemeye olumlu oy veren AKP’liler şimdi Erdoğan’a minnet sunuyorlar, veto etti diye! AKP’lilerin bu toplu davranışı şüphesiz takdire layık, ama içlerinden biri neredeyse rekor kırmış durumda: Ertelemenin bir felaket olduğunu bir hayli inandırıcı bir üslupla anlattıktan sonra ertelenmesi için oy kullanmıştı. Şimdi o da Erdoğan’a veto şükranını sunmak üzere kuyruğa girmiştir diye tahmin ediyorum.
Dolayısıyla, bana öyle geliyor ki, NATO toplantısına giderken Erdoğan, Türkiye’yi NATO’dan koparacak bir siyasetin temellerini atmak üzere bir plan hazırlamıyordu. NATO’dan ayrılmak değildi amacı. Böyle bir amacı hiç yoktur ya da "olmayacaktır" demek istemiyorum. Oya Baydar’ın söz konusu yazısında değindiği, "Batı alerjisi" Tayyip Erdoğan’ın siyasi kişiliğinin önemli ve özsel bir parçası. Onun için herhangi bir gün, bir sabah uyanıp en büyük düşmanımızın NATO olduğunu onun ağzından dinleyebiliriz. Söylemek istediğim, şimdilik böyle bir plan olmadığı. Yani benim edindiğim izlenim olmadığı yolunda. Erdoğan füzeler konusunda ısrarlı. Bu Baltık konusu da yanılmıyorsam o işin pazarlığında işe yarayabileceği için gündeme geldi. Erdoğan bu konuda (bu planın kendisine karşı bir tavır olmadığı zaten söylenmişti) esnek ve "anlayışlı" davranıyor, inat ederek NATO’nun işlerini aksatmıyor. Bunun karşılığında NATO’nun anlayışlı olması gerekiyor. "Bu durumda biz de fazla ısrarlı olmamalıyız" demelerini bekliyoruz. Nitekim bizim gözlememize izin verdikleri sahne üzerinde olan buydu.
Dolayısıyla AKP basını "Reis"in bu son başarısını göklere çıkararak anlatıyor. Bu koşullarda muhalefet de, hemen, "N’aber, Baltık kararını nasıl geri aldırdılar?" rolüne geçecektir.
Bu tür muhalefetten hoşlanmıyorum. Tayyip Erdoğan "kafa tutan" bir siyaset adamı imgesi sunmayı seviyor. Bunu en kolay Batı ile ilişkilerinde yapıyor. Yani böyle bir fırsat doğduğunda "duyarak oynuyor". Muhalefet ise, muhalefet edecek "gedik" olarak, Erdoğan’ın vereceği tavizi kolluyor. "Hani şöyle demiştin, ne odu?" Bu ağzı benimsemek, başlangıçtaki "kafa tutma" tavrının doğru tavır olduğunu zımnen kabul etmek anlamını taşıyor bence. Oysa sorgulanması gereken de bu: "Kafa tutmak doğru ya da gerekli tavır mıydı?" Yani sonuçta bir "Hangimiz daha ulusalcıyız?" yarışına girilmiş oluyor.
Bu şimdiki NATO konusu da böyle. Aslında Erdoğan’ın yanında muhalefet de, NATO’nun "emperyalizmin" silahlı kolu olduğu görüşünü benimsemiş durumda. Bunu dile getirmekte aceleleri ya da seslerini yükseltme yetenekleri değişebiliyor ama bir ortak zeminde duruyorlar. Ben kendi hesabıma bir NATO dostu değilim, ama bu konunun böyle bir yüzeysellikle ele alınmasını doğru bulmuyorum.
NATO’nun adı bize dört belli başlı yönden "Kuzey"in adını veriyor ama bu örgütün asıl temsil ettiği "Batı"dır. Dolayısıyla NATO’ya karşı takınılan tavır kaçınılmaz olarak Batı’ya karşı takınılan tavra eşlik eder, ondan etkilenir ya da onu belirler. Daha doğrusu, "NATO’ya karşı olmak", tek bir felsefeye indirgenemez. Hangi gerekçelerle karşısın? Ayrıca, karşı olduğun o kurumu istemiyorsan, yerinde ne olmasını istiyorsun? Bunlarla ilgili doğru dürüst bir düşünce oluşturmadan, "İşte NATO’ya taviz verdin" basitliğinde muhalefet yapmanın uzun vadede yararlı olacağına da inanmıyorum.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025