Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Meşhur hikâyedir, Diyarbakırlı bir delikanlı mahallenin en güzel kızını –diyelim ki Ayşe’yi- çok seviyormuş, ama bu sevgisini de Ayşe’ye bir türlü açamıyor, uzaktan sevmekle yetiniyormuş..
Zaman gençlerin el ele, diz dize sarmaş dolaş oldukları zamanlar değil tabii; zaman, tahmin edebileceğiniz gibi, gençlerin birbirlerini uzaktan ve çaktırmadan sevdikleri zamanlar..
Dokunmadan, konuşmadan ve hissetmeden, yani uzaktan ve habersiz..
Platonik aşklar zamanı diyebileceğimiz zamanlar belki..
Sevdiğine ‘zarar-ziyan’ vermeyen âşıklar dönemi..
Sonra bu dönemler değişti, tutuldukları ‘kara sevda’ uğruna âşıklar, sevdiklerini öldürmeye başladılar.
“Çok seviyordum, öldürdüm abi!” diyen âşıklarla doldu ortalık..
“Ya benimsin ya toprağın” vaziyeti âşıkların ruhuna hâkim olmaya başladı..
Hikâyede geçen Diyarbakırlı âşık neyse ki böyle düşünenlerden değil, “Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli” diyen uysal âşıklardan..
Derken, Diyarbakırlı delikanlı, Ayşe’ye açamamış sevdasını, ama birileriyle de paylaşma ihtiyacı yakıcı hale gelince durumu yakın bir arkadaşıyla konuşmaya ve dertleşmeye karar vermiş.
“Mıheme” demiş arkadaşına, “Ayşe’ye bir sevdalandım bir sevdalandım ki sorma gitsin, gece gündüz aklımdan çıkmıyor bu kız..”
Arkadaşı sormuş hemen, “Peki Ayşe’nin haberi var mı, bu sevdadan?”
El cevap:
“Kardaşınım senin, hiç çaktırır mıyım!”
Sayın Bahçeli’nin Diyarbakır ziyareti bana bu hoş hikâyeyi yeniden hatırlattı..
Diyarbakır’a gitti ve Kürtlere “Ne Washington ne Brüksel ne Erbil’deki peşmergeler.. kimse sizi bizden daha fazla sevemez” dedi.
Sayın Bahçeli’nin Diyarbakır konuşmasını dinlerken, içimden “Meğer Türk milliyetçileri Kürtleri çaktırmadan seviyorlarmış” dedim.
Eh sevdanın böylesinin zararı-ziyanı olmaz.
Türk milliyetçilerinin Kürtlere duydukları sevda, her zaman böyle halimselim cinsten bir sevda değildi tabii..
“Ya benimsin ya toprağın” denen zamanlardan geçtik..
1975 yılında merhum Türkeş, Diyarbakır’a geleceğim diye tutturdu.
Türk milliyetçileri; Kürtler ve o bölge söz konusu olduğunda “ya benimsin ya toprağın” havasındaydılar..
Diyarbakır’ın ise, sevdaları değişmiş, farklı rüzgârlar esiyor, kendisini sevmeyene, anlamayana ne oy ne siyasi destek vermekten yana..
Ama Türkeş de ısrar etti, illa Diyarbakır’a gideceğim diye..
Israr etmekle kalmadı, “Küçük Moskova’ya gidiyorum” diye basına açıklamalar yaptı.
Ama “Küçük Moskova” dediği Diyarbakır’da miting yapamadı.
Bütün Diyarbakır ayağa kalktı. Ertesi gün üniversite giriş sınavı vardı, komşu ve yakın illerden binlerce genç gelmiş Diyarbakır’a.. Onlar da istemiyorlar Türkeş’in gelmesini. Çatışmalar, gösteriler filan derken şehir ateşler içinde kaldı.. Ertesi gün üniversite sınavına girecektim, ama sınav filan kimsenin umurunda değildi, Mehdi Zana, Aydın Hasar ve olaylarda yaralanan Mesut Baştürk gibi arkadaşlarımla beraber gösterilerin içindeydim.
Biber gazı ithalatı yoktu o yıllarda, sonra ithalatı olsa kim kullanacak belli değil, bu yüzden ne yapsınlar(!) güvenlik güçleri silahtan başka bir şey kullanmıyor, ateş altında kalan göstericiler, sokaklara kaçıyor, sonra yeniden toplanıp harekete geçiyordu.
Öğle saatleriydi, yanlış hatırlamıyorsam, konuşmanın yapılacağı Dağkapı Meydanı’na yakın bir yerdeydik. Polisler kalabalığı dağıtmak için harekete geçtiler, yoğun ateş altında Ali Emri Ortaokulu’nun sokağına doğru kaçmaya başladık.. Tanımadığım ve adının sonradan Mehmet Aytekin olduğunu öğrendiğim bir arkadaşımız yanımda vuruldu ve hayatını kaybetti.
Alpaslan Türkeş sanıldığının aksine Diyarbakır Dağkapı’ya gelip konuşamadı. Konuşmanın yapılacağı platform zaten tahrip edilmişti.
Bu tarih Türk milliyetçilerinin bölgedeki siyasi çalışmaları bakımından bir milat oldu ve hiçbir çaba bir daha dikiş tutmadı.
Sayın Bahçeli, bu tutmayan dikişleri aradan 36 yıl geçtikten sonra resmen ilan etmiş oldu.
Bahçeli’ye yakışan bir dürüstlük ve samimiyet örneği bu.
MHP lideri, Kürtleri seviyor ve oy istemiyor, ortaya bir iddia da koymuyor, tavsiyelerde bulunuyor sadece.
Kürtlerin kimliğe değil, mideye önem vermelerini istiyor. 1975’i milat olarak kabul edersek eğer, 36 yıl sonra Kürtlere “Anadil karın doyurmaz” demek için Diyarbakır’a gitmek gerekli miydi hiç sanmıyorum..
Bahçeli’ye bu ülke çok şey borçludur, MHP’yi son on yılda Ergenekon’a kapatmakla, Ergenekon’un MHP kitlesiyle buluşmasını önlemekle bu ülkeye en büyük katkıyı yapmış bir siyasetçi olarak tarihe geçeceğinden hiç kuşkum yok.
Ama keşke bu vasfına, Kürt sorununda, yeni bir ‘milliyetçi paradigmayı’ topluma teklif etmek gibi bir vasıf ekleyebilseydi..
Anlaşılan buna dair bir niyet yok.
Milliyetçiler Kürtleri uzaktan ve çaktırmadan sevmeye devam edecekler. Eh bu da, “Ya benimsin ya toprağın” karasevdasından daha iyi sayılabilir..
Neo-İttihatçıların iç savaşı göze alan tasarılarına, “Ya benimsin ya toprağın” hezeyanları uğruna giriştikleri akıl almaz işlere bakınca, Bahçeli’nin uzaktan ve çaktırmadan Kürtlere duyduğu sevgiyi, saygıyla karşılamak lazım.
İttihatçılar ve milliyetçiler..
İttihatçıların üşüştükleri CHP, belli ki, Kürtlere daha yakın durmak istiyor.
Onlar, “Kızı kendi haline bırakırsan, ya davulcuya ya zurnacıya varır” hikâyesi, Kürtleri kendi hallerine bırakmaktan yana değiller..
Aslına bakarsanız, Türkiye’nin yakın tarihi bu iki akım –Milliyetçiler ve İttihatçılar- arasındaki mücadelenin ve münasebetlerin de tarihidir.
Sol, şimdi, aradaki mesafeleri aşıp, bu tarihe bir yerinden tutunmaya, ortak olmaya çalışıyor.
12 Mart ve 12 Eylül’ün muhasebesini sol hâlâ yapabilmiş değil. Bu muhasebeyi solcular, Kenan Evren ve arkadaşlarını yargılamaktan ibaret bir merak olarak anladı. Ötesine geçemedi. Ötesinde darbe geleneği ve İttihatçılık duruyordu işin. Sol o sınırda durdu ve sonra darbecileri AK Parti yargı önüne çıkarmayı başarınca, bu sefer Kenan Evren’i yargılama merakından da vazgeçti.
Kadersizliğin bu kadarına yürek dayanamaz, Evren’in avukatı ne düşünüyorsa, aşağı yukarı sol da öyle düşünüyor: Evren yargılanamaz, yargılansa bile, bir işe yaramaz!. Sol şimdi İttihatçılarla de facto aynı cephede bulunuyor. De facto durumundan çıkıp İttihatçılığın yegâne partisi CHP’ye iltihak etmek çok uzaklarda ve ütopya değil artık.
Seçimlerden sonra muhtemelen bu de facto durum da sona erecek diye düşünüyorum.
Sol bu tavrıyla Kürt siyasetini de fena halde etkiliyor, ideolojik olarak ve pratik olarak.
Yalçın Küçük’ün devlet adına üstlendiği görevi –ifade kendisine aittir- şimdi sol kendi adına ifa etmeye çalışıyor. İttihatçılarla tarihî buluşmanın randevusuna Kürtleri de yanına alarak gitmek sevdası, Türkiye solunun yegâne sevdası haline geldi. Kürt siyasetinin Türk toplumuyla ilişkisi bu kesimlerin belirlediği alan ve ölçüler içinde bir tercihten ibaret, ötesine gidemiyor; çünkü Kürt siyaseti, ulusal solun kuşatması altında, bir eli Erbil’de Ulusal Konferans’ta bir eli de 1923 modeli solcuların arasında..
Bence her şey olması gerektiği gibi oluyor, başka bir şey olamadığı için yani..
Bana da, bu sefer de, sevgili editörüm ve dostum Tamer Kayaş’tan, yine hakkımdan fazla yer kullandığım için özür dilemek kalıyor.. Umarım kabul eder..
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları


















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012