Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
2002 seçimleri Türkiye’de siyasetin yeniden dizayn edildiği ve merkez sağ ve merkez solun, Kürt toplumuyla kurduğu siyasi ilişkinin bitme noktasına geldiği seçim olarak tarihe geçti ve kuşku yok ki, bu koşullarda, AK Parti, Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinden sonra başlayan siyasi çözülmeden geriye kalan en güçlü parti olarak çıktı.
Diğer partiler, hiçbir çözüm alternatifi önermedikleri için, Kürt seçmenin yoğunlaştığı şehirlerde tabelalarını bir bir indirirken, AK parti özellikle 2007’de, değişim taleplerine ilişkin konsepti iyi değerlendirdi. Oylarını sadece Türk seçmen arasında değil, Kürt seçmen arasında da arttırdı.
Ama bu tablo bu kez 2009 seçimlerinde BDP’nin lehine değişti.
Bu seçimlerde, AK Parti’nin Kürt seçmeniyle olan ilişkilerinin biraz zayıfladığı görüldü.
BDP bu konumunu 2011’de de korudu ve oylarını da, milletvekili sayısını da arttırdı.
Ama kimi dalgalanmalara, bazı seçim sonuçlarına ve inişli çıkışlı açılım sürecine rağmen, AK Parti ve Kürt toplumu arasında ciddi bir kopuştan bahsedilemeyeceği açıktır.
Benim kişisel kanaatim AK parti ve BDP arasına sıkışmış gibi görünen gri bir bölge olmasına rağmen, bu bölgedeki siyasi sıkışmanın kısa vadede bir partiye dönüşmeyeceği ve bu bakımdan AK parti ve Kürt toplumu arasındaki siyasi ilişkinin devam edeceği, ama belki de güçlenerek devam edeceği yönündeydi.
Lakin öyle görülüyor ki, Roboski katliamı ve “kalleş BDP’liler” söyleminden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Kürt seçmenin AKP’ye siyasi olarak sunduğu desteğin ana sebebi, bu partinin Kürt meselesinde çok farklı bir yerde durduğuna inanmış olmasıydı.
Bir yanda, Kemalist modernleşmeden beslenen üstelik silahlı eylemleri ve şiddet tercihi nedeniyle topluma güven vermeyen bir Kürt siyasetiyle, bir yanda İslami, radikal ve müphem bir geçmişe sahip Hizbullah’la karşı karşıya kalan Kürt toplumunun, kendi siyasi tercihini daha uzun bir zaman AKP yönünde kullanacağından kuşku duyulmuyordu.
Aslında neredeyse iki partili bir sistemi ifade eden bu durum, zaman zaman BDP’nin zaman zaman da AK Partinin belli bir siyasi kibir içinde davranmasını oldukça kolaylaştırıyor.
BDP, kendini alternatifi olmayan bir ulusal parti gibi sunuyor, ama AK Parti de zaman zaman, sanki “benden başka şansınız yok, ya ben, ya PKK veya Hizbullah, hadi bakalım seçim sizin” diyen bir tavır içinde olabiliyor.
2012 yılındayız ve 2023 yılına yani Cumhuriyet’in yüz yılı doldurmasına 11 yıl kaldı.
Başbakan, 2023 yılını Türkiye’nin önüne yeni bir hedef olarak koydu.
Peki, bu hedefe beraber yürüyebilecek miyiz?
Siyasi birliğimizin kaderi bu 11 yıl içinde, nasıl bir yöne evrilecek?
2023 yılında Cumhuriyet yüz yaşını bitiriyor. Başbakan’ın bu tarihe işaret etmesi, aynı zamanda Cumhuriyet’in sonuçlarıyla bir hesaplaşma ve yüzleşme imkânı da vermiyor değil.
Koskoca bir yüzyılın sonunda, Kürtler ve Türkler ya demokratik bir cumhuriyeti birlikte kutlayacaklar, ya da yüzyılın en büyük siyasi kopuşunun gerçekleşmesi yönünde işleyecek bir siyasi sürece tanık olacağız
Farklı “ulusal psikolojileri” çatışma yönünde besleyen bir siyasi iklimin içine yuvarlandık, çırpınıp duruyoruz.
Uludere ve Pınarbaşı’nı mümkün hale getiren koşulların, tercihlerin henüz sonuna gelmedik.
Türkiye’yi, farklı iki ulusal psikoloji ve siyasetle geçecek bir on bir yıl bekliyor.
11 yıl içinde, yaşadığımız bölünme ya bitecek ve Cumhuriyet yüzüncü yılına demokratik bir cumhuriyet olarak girecek, ya da bu cumhuriyet yoluna Kürtler olmadan devam edecek.
Gelinen aşamada, çözüm için BDP’nin ve PKK’nin güven verici adımlar atması elbette önemlidir, ama Türk toplumunun Kürtlerin haklarını tartışabilen, bu haklara rıza gösterebilen bir süreci yaşamasını sağlamaya çalışmak da, ulusal düzeyde güçlü olan siyasi partilerin görevidir.
AK parti bu bakımdan küçümsenmeyecek işlere imza attı. Kürt kimliğinin Türk toplumunda gündeme gelmesini, tartışılmasını sağladı.
Kürt Federe Bölgesi’yle kurulan ilişkiler, Kürt seçmenden gördüğü destek, bölgedeki ekonomik iyileşmeler, kültürel alanda atılan adımlar, Habur üzerinden gerçekleşen ticaret hacminin artması, GAP’ın Urfa ve yöresinde yarattığı canlılık, kısacası AK Parti’nin 2002 seçimlerinden başlayarak Kürt toplumuyla, kurduğu yeni ilişkilerin mirası gerçekten çok kıymetlidir.
Ama bu mirası yaratabilmiş bir partinin son bir yıl içinde duraklama dönemi yaşadığı da bir gerçektir.
“Kalleş BDP’liler” söylemi milyonlarca Kürd’e açık kapıyı gösteren bir söylemdir ve ulusal hesaplaşmaya bir çeşit davettir, ama olumsuz yönden..
Keşke yaşanmasaydı, ama Uludere katliamı, özellikle kimseye faydası olmayan iki ulusal psikolojiyle hesaplaşmak ve bu psikolojileri normalleştirmek bakımından büyük bir fırsat yaratıyor.
“Rahat durmadıkları, ikide bir isyan edip dağa çıktıkları, kaçakçılık yaptıkları” gerekçesiyle şu bir türlü Türkleşemeyen Kürtler’in her musibeti hak ettiğine inanan milliyetçi-şoven kesimlerin hissiyatının ve kanaatinin normalleşmesi lazım.
Bu yetmez tabii.
Diyarbakır ve Hakkâri semalarında dolanan F-16’ları gördükçe ölüm korkusuna kapılan Kürtler’in hissiyatı da değişmeli ve yurttaşı oldukları devletin bir daha onları bombalamayacağına emin olmaları gerekir.
Oysa Diyarbakır ve Hakkâri semalarında dolanan uçakların Kürtler’e hatırlattığı yegâne şey kuşatılmışlık ve ölüm korkusundan başka bir şey değildir: “Elimizdesiniz ve sizi istediğimiz zaman yok edebiliriz!”
Şimdi de “kalleş olmakla” suçlanan insanlar, ülkenin bir bölümünde bu hissiyatla yatıp bu hissiyatla kalktıkları sürece, 2023 yılına alnı açık ve selametle çıkmamız çok zor görünüyor.
Yazarlar
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012