Serdar KAYA
2006 yılının ekim ayında, Flags of our Fathers <[I>Atalarımızın Bayrakları] adlı bir Clint Eastwood filmi gösterime girdi. Film, II. Dünya Savaşı’nın sonlarında ABD’nin Japonlara ait olan Iwo Jima adasına yaptığı başarılı çıkartmayı ve Amerikan hükümetinin adanın ele geçirilmesini bir propaganda unsuru olarak kullanmasını konu alıyordu.
Filmin gösterime girmesinden tam iki ay geçtikten sonra, bu kez de serinin Letters from Iwo Jima<[I>Iwo Jima’dan Mektuplar] adlı ikinci filmi izleyicilerle buluştu. Ancak bu ikinci film, ilkinin devamı değildi. Hatta, ilk filmin bir tekrarıydı. Şöyle ki, ikinci film, aynı olayı bu kez de Japonların safından, Japon askerlerinin perspektifinden aktarıyordu. Bu şekilde, sırf bu özelliği nedeniyle bile izlemeye değer olan, hayat dersleriyle dolu iki filmlik bir yapım ortaya çıkmıştı.
Bu iki filmle ilgili olarak, Engin Ardıç, 13 Şubat 2007 tarihinde Akşam gazetesinde yayımlanan“Sıkar mı?” başlıklı yazısında, Türk sinemacılarının Kurtuluş Savaşı’nı bir de Yunanların açısından ele alacak bir film çekip çekemeyeceklerini sorguladı. Bu, önemli bir soruydu. Çünkü, farklı perspektifler sunan ve insanları daha esnek düşünmeye yönelten çalışmalara Türkiye’de rastlanmadığına ve bunun önemli bir eksiklik olduğuna işaret ediyordu. Hep aynı filmin farklı versiyonlarını izlemeye alışmış olan bir toplum için haksız bir uyarı da sayılmazdı.
Milli tarih, milli masal
Tarih bilimi, (en azından somut seviyede) geçmişteki olayların neden yaşandığını anlamaya ve açıklamaya çalışmak için var. Bunu yapabilmek ise, her şeyi tarafsız bir bakışla ele almayı gerektiriyor.
Ancak Türk milli eğitim sisteminin Milli Tarih müfredatına baktığımızda, çok daha farklı bir anlayışla karşılaşıyoruz. Bu anlayış, “Türk milleti”ni merkeze koyuyor ve “dostu düşmanı tanımak”,“geçmişteki hataları tekrar etmemek” gibi militer amaçlardan söz ediyor. Amaçlar baştan bir kez bu şekilde belirlenince, neticede öğretilen ve öğrenilen şey de tarih olmuyor. Yapılan, homojen bir Türk milleti kurgulamak ve bu kurgu üzerinden Türkler (iyiler) ile diğerleri (kötüler) arasında yaşanan savaş ve mücadelelere dair bir anlatı sunmak.
Böyle bir anlatının ilk göze çarpan özelliği, her dönem ve her vaka için gerçeği yansıtmasının pek mümkün olmaması. Dolayısıyla, bu yaklaşımda ısrar etmek, kimi bilgileri sistemli olarak öğrencilerden gizlemeyi, gizlenemeyenleri ise çarpıtmayı gerektiriyor. Bu durumun gözlendiği tipik örneklerden biri de Kurtuluş Savaşı.
Milli Tarih, Kurtuluş Savaşı’nı, “vatanımıza saldıran düşmanları el birliği ile kovarak Anadolu’yu kurtarma” çerçevesinde sunuyor. Hâlbuki 1919 ila 1922 yılları arasında yaşanan bu değildi. Bu, olsa olsa masalsı olarak nitelendirilebilecek bir anlatı. Ne var ki, bu hâlen yaygın bir şekilde inanılan ve gerçekliği pek sorgulan(a)mayan bir masal.
Sonsöz
Türkiye’de objektif bilgiye ve farklı perspektiflere erişim daha yeni yeni mümkün hâle geliyor.Kurtuluş Savaşı’nın Yunanlar için ne anlam ifade ettiğini merak etmek dahi bugün itibariyle Türkiye için yeni bir şey. Dahası, Türkiye’de Kurtuluş Savaşı konusundaki yaygın perspektif, olayın iki tarafından sadece birinin perspektifi olabilmekten bile uzak. Yani sözkonusu olan “Türkler”in perspektifi değil. İttihatçıların perspektifi de değil.
Bugünkü yaygın anlatı, 1922’den itibaren Kurtuluş Savaşı’nın önde gelen simalarının birer birer susturulmalarının ardından, bir Tek Adam’ın iki dudağı arasından çıkanlarla şekillendi. Yani, bu onun masalı. Ve o da, böyle bir masalın kahramanı.
(Devam edeceğim...)
***
Utanmaz İngilizler Notu: Milli Tarihçilerimizden biri geçtiğimiz günlerde İngilizlerin İstanbul’u işgal ettiği dönemi hikâye ederken, “Ülke en utanmazcasına paylaşılmaktadır” gibi bir ifade kullandı. Söylediğine göre, o vakitlerde Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı kaybedilmiş; ülke “en utanmazcasına paylaşılmakta”ymış; tek umut da Kemal Paşa’ymış. Bir ülkenin profesörlerinin böyle ifadeler kullanmaları da, bu ifadelerin pek kimseye tuhaf gelmemesi de, o ülkede hâkim olan tarih algısının niteliği konusunda çok şey söyler. Kaldı ki, bu profesörün Uluslararası İlişkiler ihtisası da var. Demek ki bu konuda bildikleri, ona İngilizlerin çok utanmaz kimseler olduklarını söylüyor. Koskoca disiplin adına bir ilk olmalı. Herhâlde insan bir memleketi paylaşacaksa bile, en azından efendice paylaşmalı. Ama bu İngilizlerde utanmak sıkılmak da yok, “en utanmazcasına” paylaşıyorlar! Bir de Dünya Savaşı’nı kazandı diye hemen tutup mağlup devletin başkentini işgal etme konusu var... Bu da herhâlde tarihte bir ilk olmalı. Ya da, ben duymadıysam herhâlde öyledir.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014