Sezin ÖNEY
İsrail-Filistin meselesinin sembolü, kuşkusuz, yay gibi gerilerek, tüm benliklerinden gelen bir öfkeyle, büyük bir güçle zırhlı askerî araçlara taş atan çocuklar...
Bu görüntüler, ne yazık ki, aslında Türkiye’ye de uzak değil. “Yabancı değil” diyemiyorum; çünkü Kürt Sorunu’nun çocuklar ve gençler arasında yaşanan öfkeyle dışa vurulan ağırlığı, çocukların mağduriyeti dönem dönem üzerine konuşulsa da, hak ettiği ilgiyi gerçekten görmeyen bir konu.
Ne yazık ki, sadece bundan ibaret değil Kürt Sorunu çerçevesinde “İmralı” diye diye konuşmadıklarımız...
İnsanlar, mağduriyetleri ile baş başa kalıyorlar. Hatta “sahiplenildiklerinde” bile...
Dava sembolü olarak bir kesim tarafından yüceltilen, bir kesim tarafından aşağılanan/ nefret edilen insanların gerçekte ne yaşadıkları, neye maruz kaldıkları, kişisel acıları umurumuzda değil aslında.
BDP’li, Şırnak Belediye Başkan Yardımcısı Hanım Onur, neden iki yıl hapiste kaldı? Bu çocukların, babaları neden bulunamıyor? Neden, Hanım Onur’un hasta çocuklarından uzak kalmasına neden olundu? Lösemili Solin, taşbebek gibi sarışın ve mavi gözlü bir kız çocuğu olarak herkesin sempatisini kazanmasa, Onur ve ailesinin mağduriyetleri sürecekti belki de.
Zaten de, daha Onur tahliye edilmeden evlerine yapılan ve düzenlerini hallaç pamuğu gibi atan baskın, kişisel mağduriyetlerini arttırmayı amaçlıyordu belli ki...
Solin, barışın sembolü olsun deniyor. Oysa Solin ve ailesini, aslında onların kişisel acılarını, vicdanları çitileyen anlık/ geçici bir acımsama (acımak bile diyemiyorum çünkü)dışında, hiç de umursamadan oyuncak edip atıyoruz. Hepimiz bunu yapıyoruz.
Umursasak gerçekten, Türkiye bu gibi mağduriyetlerin yaşandığı bir ülke olmaz.
Dava insanı, barış sembolü olarak kullanılmadan Solin, çocukluğunu annesiyle, doya doya yaşasın.
“Onur”lu bir ülkeye bu yakışır.
Devekuşu misali
Türkiye, sürekli olarak sadece kendisini ve kendi meselelerini konuşuyor ama kendisini de, gerektiği gibi çok boyutlu düşünerek konuşamıyor; ne yaman bir çelişki bu...
Geçen hafta, Diyarbakır’da daha çocukluktan yeni çıkmış biri, 19 yaşındaki Şahin Öner öldü. Pek çok haber kanalı ve gazetenin de hiç sorgulamadan verdiği resmî açıklamaya göre, Öner, polise atmak istediği bombanın elinde patlaması üzerine yaşamını yitirdi. Ancak T24’ün görgü tanıklarına dayanan haberine göre, protestocu bir grupta yer alan Öner'i, bir “Akrep”, yani zırhlı polis aracı ezdi.
“Bazı Avrupa ülkeleri dökülüyor” diyen Başbakan Erdoğan’ın anımsaması lazım ki, Avrupa ülkelerinde böyle akrep zehri saçan, insanları devletin mağduru eden bir ortam yok.
Avrupa için Türkiye de, aynı Rusya gibi, “sınır ötesi vahşi dünyanın” başladığı bir egzotik bilmece; güzel ve korkunç.
Neden Türkiye, bu dış dünyayı kavrayamıyor? Türkiye’nin akademisyenleri, iş insanları, gezginleri, çalışanları, dünyanın her yerinde; ama Türkiye’nin kamuoyu olarak, aklı, yüzeysel bir alaka dışında ne onlarda, ne de dünyada ne olup bittiğinde.
Dış dünyadaki Türkiyeliler, ancak “vatana millete faydaları” varsa kale alınıyor.
Dış dünya ile ilgili haberler de, ancak Türkiye’yi ilgilendiren bir yanları varsa...
Üstelik dış dünya haberlerinin, Türkiye ile ilgisinin algılanamadığı bir de körlük sözkonusu.
Geçen haftalarda dünyada çok şeyler oldu; Tunus’ta bir “faili meçhul” gerçekleşti. Sol muhalifDemokrat Yurtseverler Partisi lideri Şükrü Belayid, evinin önünde öldürüldü. Arap Baharı’nı tetikleyen gösterilerin gerçekleştiği bir ülkede, sol bir lider, ülkenin en önemli muhalifi öldürülüyorsa; bu cinayet bir faili meçhulse, bu suikastın ardından kimse tutuklanmıyor, kimse de suçu üstlenmiyorsa...
Bu durum Türkiye’yi çok ama çok yakından alakadar eder.
İslamcı demokratlarla, laikliği ve buna bağlı olarak insan haklarını mesele eden sol demokratlar arasında bölünen, çarpışan bir Arap Baharı coğrafyası, ancak, “Dökülen Avrupa” kadar ilgilendiriyor Türkiye’yi.
Laiklik meselesi, eskiden Türk Silahlı Kuvvetleri’nin paravan olarak, tahrik ve istismar unsuru olarak kullandığı, toplumda karşılığı olmayan bir meseleydi. Şimdi de, toplum içinde sorun değil; ancak, yine devlet eliyle, bu sefer gene meseleye dönüştürülüyor.
Arap Baharı coğrafyasında da, laikliğin somut bir günlük hayat meselesi olduğu düşünülürse, bu yavan konu maalesef Türkiye’de daha çok kutuplaşma, ayrışma ve cefa kaynağı olur.
Yarısı dökülen, yarısına yakını “günü kurtaran”, küçük bir kısmı “uçan” Türkiye, kabarıp durmadan önce, dünyada olup bitenleri izlemeli ve eleştirmeli. Ancak, eleştiriyi aşağılık komplekslerini tatmin etmek için değil, insanlığın ortak sorunları için kafa yoran biçimde gerçekleştirmeli. Mümkün mü bu?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024