Sezin ÖNEY
Öğrenilmiş çaresizlik hâlleri, insanlığın kısa tarihi gibi.
“Bu durumun çaresi yok. Kurtuluş yok, hiçbir şey değişmez. Böyle gelmiş, böyle gider” diyoruz.
ABD’de psikolog Martin Seligman’ın, 1960’ların sonunda ortaya attığı bir teori “öğrenilmiş çaresizlik”.
Deneylerde kullanılan hayvanlar, kaçamayacakları bir etkene tekrar tekrar maruz bırakıldıklarında, bir süre sonra, kendilerini rahatsız eden o etkenden, asla kaçış olmadığı psikolojisine saplanıp kalıyorlar. Kaçış için uygun bir olanak önlerinde belirdiğinde dahi, “seçeneksizlik algısı” nedeniyle, kurtulmak için çaba dahi göstermiyorlar.
Seligman ve ekip arkadaşlarının o dönemlerde, hayvanlara elektroşok uygulayarak gerçekleştirdikleri tarzda deneylerin bugün yapılması, haklı yere büyük tepki çeker. Hayvanlara eziyet edildiği düşüncesiyle, bu tarz deneylere yasal izin bile verilmeyebilir. Benzer şekilde, Stanford Üniversitesi’nden Philippe Zimbardo’nun, bir grup öğrenciyi gardiyan ve diğer bir grup öğrenciyi de, mahkûm olarak görevlendirdiği tarzda deneyler de, etik kaygılar nedeniyle tekrarlanabilir gibi değil artık.
Zimbardo’nun deneyinde, gardiyan rolünü fazlasıyla ciddiye alan öğrenciler, mahkûmlara işkence yapmaya dahi başlamışlardı. Bir üniformanın, bir makamın, tamamen eşit şartlardaki insanlar arasında nasıl ayrımlar, tavır farkları yarattığını, “Stanford Hapishane Deneyi” adlı meşum bu araştırma ötesinde, her gün hayatımızda zaten gözlemliyoruz.
Çoğunlukla da, aynen “Öğrenilmiş Çaresizlik” teorisini oluşturan deneylerde olduğu gibi; durumu, bizlere huzursuzluk ve rahatsızlık veren etkenleri, “kabulleniyoruz”, çıkış yolu aramıyoruz.
Bu teoriye ilişkin deneyler, insanlar üzerinde de uygulandı. Negatif etki yaratan etken üzerinde hiçbir kontrolü olmayanlar, en ağır depresyon belirtilerini sergiledi. “Derin depresif” ruh hâlinin içine düşenler, sonunda “çıkış yolu” tam önlerinde apaçık dursa bile, ona erişmeye dahi çalışmayan kişilere dönüştü.
Bu durum, “yenilgiye şartlandırılmaktan” başka bir şey değil.
“Öğrenilmiş çaresizlik”, kimisinde agresiflik, kimisinde içine kapanıklık, bazısında da duygu patlamaları gibi belirtiler gösteriyor. Sebep-sonuç ilişkileri kurmaktaysa, tüm “çaresizler” sorun yaşıyor.
ABD’li sosyolog Harrison White, “öğrenilmiş çaresizliği” kitlesel olarak yaşayan toplumların, “birliktelik duygusunun”, “ortaklıkla başarma algısının” zedelendiğini öne sürmüştü.
Son yıllarda, hep Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavırları, psikolojik/ psikiyatrik vakalarla açıklanmaya çalışılıyor. Oysa belki de Erdoğan’ın siyasi tarzı, son derece hesaplı ve stratejik şekilde, bir koca toplumu, “öğrenilmiş çaresizliğe” şartlıyor.
Rusya’da, uzun yıllar Putin’in en yakın çevresinden olan ve Kremlin’den uzaklaştıktan sonra, şunları söyleyen bir danışman vardı; “Rusya halkında, ‘Putin’den başka siyasi seçenek olmadığı algısını biz yarattık. Önce bu miti yaratmaya karar verdik ve sonra da, bunu sürekli söyleyerek yaygınlaştırdık. Ve sonunda, herkes buna inandı”.
Çaresizlik psikolojisinin toplumsal boyutta yaşanmasının önemli bir ögesi de, dert ve azap kaynağı olan sorumluyu, yaşanan eziyetten sorumlu tutamamak. “Suçun kaynağının”, asıl sorumlu dışında herkeste, “başkalarında” aranması.
Toplumsal olarak, Türkiye’deki en büyük güç kaynağı olan devletten, devlete tapulu malı gibi davranan iktidardan hesap soramadığımız için, suçu herkes birbirinde arıyor.
Sürekli sıradan vatandaşlar olarak birbirimize hesap soruyoruz; “neden o olayda tepki vermedin”, “neden o olaya üzülmedin”, “neden bunu eleştiriyorsun da, onu eleştirmiyorsun...”. Asıl sorumlulardan, bizleri öğrenilmiş çaresizliğe şartlayanlardan hesap soramadığımız için, öfkemizi birbirimizden çıkarıyor, hesabı birbirimizden soruyoruz.
Veya komplo teorileri ile kendimizi kandırıyoruz; aslında sorumlu, “büyük dünya güçleri”, “karanlık eller”...
Ama toplumsal boyuttaki her öğrenilmiş çaresizlik duvarları, bir gün çöker; çünkü, çıkış yolunu gören ve başkalarına gösterenler çıkar. İnsanlığın tarihinin, kısa hikâyesinin bir de bu boyutu var.
Yazarlar
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024