Sezin ÖNEY
Türkiye’de yeni bir sistem oluştu.
Beğeneni, beğenmeyeni, taraftarı veya olmayanı, bunu görmek durumundayız. Bu değişimi, bugünün dünden farkını anlayamazsak, yarın olabilecekleri de öngöremeyiz.
Türkiye tarihi boyunca, devlet hep güçlüydü. Ama bugün, devletin gücünün zirvesine ulaştığı bir noktadayız. Ve bu devlet gücü de, tüm organlarıyla, tüm ideolojisiyle yekpare olarak tek elde toplandı.
Son iki seçim, Türkiye için belirleyici olabilirdi. Olmadı. Bu iki seçim de, devlet gücünün tek elde toplanmasını engelleyebilir veya en azından yavaşlatabilirdi.
Yavaşlama veya gücün tekleşmesinde duraksama, iktidar ve AKP’nin, onları destekleyen çevrelerin, durup gidişat hakkında düşünmesini sağlayan “sarsıcı” bir etki belki yaratabilirdi. Bugünse, AKP’nin kendisini kendi içinde sorgulamaya götürecek isimlerin tümü kenara itildi, partide vasıfsızlaştı, olsa olmasa da olur aksesuarlara dönüştü. Muhalefet partileri de şu an, kendi aralarında “ana muhalefet” olma yarışına düştüler. AKP’nin artık “iktidarda olmayacağı”, “hükümet değişikliğinin yaşanabileceği” bir Türkiye siyaseti konusunda bir perspektif sunabilen parti yok.
Kürsüden “seni başkan yaptırmayacağız” denebilir, ama “bu iç güvenlik yasa tasarısını çıkartmayacağız” da denmişti. O yasa tasarısı, şimdi ateş püskürebileceği anın gelmesi için burnundan soluyan bir ejderha gibi, komisyonda kuyruğuna takılan güvenlik dışı maddelerden kurtulmayı bekliyor. Yürütme ve yönetmelik maddeleri komisyondan geçip genel kurulda onaylanınca da, –ki bu da seçimlerden önce olacak–, o yasa resmen çıkacak.
Meclis’te şimdiye kadar onaylanmış o ağır maddeleri geri göndermenin de bir yolu yok.
Neyse ki, kısa vadeli bir hafızamız var; unutup hemen mutlu oluyoruz. Her gün ülkenin dört bir yanından gelen haksızlık, adaletsizlik haberlerini, geçmişin bastırılmış acılarına katık yapıp, bir cümleyle deşarj oluyor, içimize toplanan cerahatleri boşaltıyoruz. Ki, yarın yeniden cerahat toplayabilecek bir boşluk olsun içimizde… Sonra, gene bir cümleyle deşarj oluyoruz.
Sistemi sürdüren de, “birkaç cümleye”, “bir konuşmaya” tüm varlığını armağan etme psikolojisi. Liderine körü körüne bağlılık, liderine eleştiriye tahammülsüzlük, liderinde onun gerçekte olduğu insanın çok ötesinde vasıflar görüp, onun varlığı ile mest olma, huşu bulma… Yapıcı bir şekilde eleştiri sunmaya çalışanlar dâhil, farklı bir şey söyleyeni “düşman” belleme…
Bunlar Erdoğan’ın yarattığı sistemin, artık AKP destekçileri ötesi bir geniş kitleye yayılan psikolojik hâlleri.
Türkiye, artık popülizmden başka geçer akçenin olmadığı bir sisteme sahip.
Desteklediğiniz partilerden, eğer ki iktidara gelseler yapacakları ile ilgili kapsamlı bir program yayınlamalarını bekliyor musunuz? Yayınlasalar okumaya niyetiniz var mı?
Yoksa, liderin çıkıp “çok güzel konuşması”, “lafı oturtması” yeterli mi?
Bu soruların cevabı zaten ortamı anlatıyor; Erdoğan’ın yarattığı sistemin değirmenine su taşımanın yolu, onun ustası olduğu, kurguladığı, lafla peynir ekmek gemisinin yürüdüğü ortamın bir parçasına dönüşüp sadece konuşmak konuşmak konuşmak, başka da bir şey yapmamak, yapamamak.
İleride tarihçiler, dönüp de bugünün Türkiye tarihini yazsa, elde konuşmalar dışında metin, belge yok. Partiler artık zahmet edip programlarını anlatan yayın yapmıyor, hatta kapsamlı, titizlikle hazırlanmış programlara bile sahip değiller.
Ancak birkaç milletvekili, bugünün olaylarının devletin hafızasında yazılı, belgeli kalması için sorgu önergeleri veriyor. Laf dışında geleceğe kalacak siyasi miras yok gibi.
Bugüne bir anda gelmedik…
Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Türkiye’de yeni kurulmakta olan sisteme meşruiyet kazandıran ve can suyu veren başlıca dönüm noktası oldu.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylar hep konuştular, konuştular. O veya bu, belki çok hoşa giden şeyler de söylemiş olabilir ama geriye ne kaldı? Sonuç ne oldu? Erdoğan isteyip de neyi yapamadı o günden bu yana? Ne yaptırılmadı Erdoğan’a, kim neye engel olabildi?
Şimdi de, AKP ve muhalefet partileri değil, devlet ve muhalefet partileri seçime gidiyor. Ve Türkiye tarihinde, devlet, her ne istediyse aldı, hiç kaybetmedi.
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024