Sezin ÖNEY
Ankara’da patlamanın gerçekleştiği yollarda yürürken dün, aklımda şu dizler vardı.
“Two roads diverged in a yellow wood, and I.. I took the one less travelled by... And that has made all the difference...”
“Sarı bir ormanda yol ikiye ayrıldı ve ben.. Ben daha az yürünmüşü seçtim... Bütün farkı yaratan da bu oldu işte...”
Neden hatırlamıyorum, üniversiteden mezun olurken okul yıllığımda Amerikalı şair Robert Frost’un bu şiirinin yer almasını istemiştim.
Türkiye’nin de yolu, sarı yaz günlerinde ikiye ayrıldı ve maalesef, kendisinin kaderini şekillendirenler, zaten yürüne yürüne ezberlenmiş yolu seçti. 19. yüzyıl devlet zihniyetinin yolundan giderek, milliyetçilik, “büyük oyunlar”, gücün egemenliğinin dünyasını seçti.
Oysa Türkiye, hiç bilinmeyeni, denenmemişi yapmaya çalışabilir ve 21. yüzyılın yeni politika dünyasının oluşmasına, dünya çapında öncülük edebilirdi.
“Değişim” denen sihrin değneği, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması, Sovyetler Birliği’nin çöküşü döneminde Avrupa’ya dokunarak, zaaflarından, kronikleşen sorunlarından arınma şans tanırken şimdi de, Ortadoğu’ya dönüyor.
Türkiye, birden hep mağduru olduğunu hissettiği Doğu/Batı arasındaki ikileminden, çift kimlikliliğinden, bu kimlikten ötürü sıkışmışlığından silkinerek, yıldızının tam da bu özellikleri nedeniyle parladığına tanık oldu.
Bölgesinin biriciği olmasının nedeni ise, çevresindeki ülkeler için “ulaşılabilir bir özgürlük, modernleşme ve refah” düzeyine sahip olması.
Balkanlar için de, Ortadoğu için de, Batı Avrupa’nın zenginliği ve kendi insanlarına sunduğu yüksek yaşam standartları, bir nevi “Samanyolu” gibi hep, imrenilebilir ancak elde edilemez düzeyde, binlerce ışık yılı uzakta geldi.
Ama Türkiye’nin, hiçbir siyasi gücün kudretiyle değil, kendi insanlarından, tabanından gelen dönüşüm gücünün ivmesi, dinamizmiyle yükselmesi onu “model ülke” yaptı; hiçbir siyasetçinin karizması veya stratejik derinliği değil...
Ama yol bir ayrıma geldiğinde, siyaset gene aynı çıkmaz yola saptı; çok değişip de aynı kalmak, insanlara sadece insan oldukları için hak tanımak gibi en temel vicdani prensipleri bir türlü içselleştirememek...
Bugün, belli ki bir yerlerde, kapalı kapılar arkasında Ortadoğu’nun haritası yeniden çiziliyor. Belki, Özal’ın “çılgın projesi”, yani Kuzey Irak ile federasyon, Türkiye sınırlarının genişlemesi bile gündeme geliyor.
WikiLeaks’ten sonra diplomasinin “bir daha asla aynı biçimde işlemeyeceği” yorumları yapılmıştı.
Hiç de öyle olmadı; belki herşey daha gizli perdeden yürütülüyor ve halkların diplomasiye güveni düşüş kaydetti ancak, uluslararası ilişkilerin işleyişi hiç de değişmedi.
Türkiye, 19. yüzyılın idealleri değil çıkarları ön plana çıkaran, insan hakları ve insani değerleri değil devletin bekasını korumayı amaçlayan, güce âşık politika dünyasının bir parçası olmayı seçmişe benziyor; “insan”, “adalet”, “özgürlük”, “vicdan”, “onur” gibi kavramlar üzerinden yeni bir düzen kurmayı tercih etmişi değil.
Eğer ki, Kürt meselesinden, PKK’nın tavrı ne olursa olsun, barışçı çözüm bulunmasında ısrar edilse, Türkiye bu en kritik sorununa hak ve özgürlükler üzerinden çare bulmaya çalışsa, başka bir şey yapmasına gerek kalmadan zaten hem kendisi bambaşka bir ülke haline gelir, hem de çevresi için hercai bir ilham kaynağı olmaktan da öte, dönüştürücü rol oynardı.
Frost’un şiirinde, yol ayrımlarının zorluğunu, yoruculuğunu dile getiren “insani” bir yan da var.
Yollar çatallanınca seçim kaçınılmaz ve aslında, ancak o seçimin ne anlama geldiğini gelecekte, yaşadıktan sonra anlamak mümkün.
Geçtiğimiz günlerde, Yunanistan’ın Kathimerini gazetesinin editörlerinden Nikos Konstandaras’ın kaleme aldığı, “The Road We Left Behind” (Geride Bıraktığımız Yol) başlıklı yazıda, Yunanistan’ın refahtan iflasa giden yolunda yanlış seçimlerle geldiği yeri şöyle anlatıyordu;
“Bugün, dikenlerin üzerinde çıplak ayakla, yüz yüze kaldığımız zorluklarla baş edemeyecek zafiyette kalakaldık. Eskiden durduğumuz yere dönemiyoruz, nereye gittiğimizi de bilemeden savruluyoruz.”
Farklı sebep ve şekillerle, Türkiye’nin gelecek nesilleri de aynen bu karamsar düşüncelere saplanabilir.
Ekonomik büyüme, bilfiil savaş içinde olmaya rağmen birarada yaşama iradesinin korunması; bunlar sonsuza kadar sahip olunacak şanslar değil.
Türkiye, güç oyunlarının dünyasında “devleşmeyi” seçerken, “büyük güç” olmak için gerek bazı şeylerin kendisinde fena halde eksik olduğunu da hatırına getirmeli.
Mesela, ilkeli bir medyaya sahip olmak gibi...
Önceki gün, Ankara’daki patlamanın haberi daha duyulur duyulmaz, o sıralarda televizyonda yayında olan tüm haber sunucuları bir terör saldırısı olduğu konusunda hemen kesin kanaat sahibiydi. Dahası hem konukları, hem de kendileri hemen “terör uzmanı” kesilmişti.
“Patlamayla ilgili olay yerinde bulunan birinin gözaltına alınmış olabileceği” malumatı gelir gelmez, “Zaten bu tip saldırılarda bir kişi olay yerinde bulunup bomba patladı mı diye gözcülük eder” gibi bir yorum bile yapıldı.
Mütevazılık, vicdan, adalet, bireyin özgürlüğü; bu kavramları biraz anlayabilmek aslında devleştirirdi Türkiye’yi; o da başka bahara... Belki...
Yazarlar
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024