Sezin ÖNEY
Bazen bir gizemi çözmek, tek bir ipucunun, tek bir parçanın, tek bir detayın anahtar olup tüm tabloyu gözler önüne sermesine bağlıdır.
Dedektif romanlarının, yaz rehavetinde, gizem ve kötülükten örülü buzdan dünyalarından esip gelen soğuk bir serinlik verdiği günlerdeyiz.
Benim dedektif romanım da, “AKP’nin bukalemun karakterinin esrarı”ydı. Artık, “polisiye roman” da diyemiyoruz malum, o da başka siyasi çağrışımlar yapıyor.
Geçen hafta, ABD merkezli dış politika dergisi Foreign Affairs’de, Steve A. Cook ve Michael J. Koplow’un, “Turkish Paradox: How the AKP Simultaneously Embraces and Abuses Democracy” (Türk Paradoksu: AKP, Demokrasiyi Nasıl Hem Kucaklıyor ve İhlal Ediyor” başlıklı bir makalesine atıfta bulunmuştum.
Cook ve Koplow, söz konusu paradoksu, “Evet, Türkiye vatandaşları, toplumsal yaşama daha fazla katılabiliyor” ama “hükümeti eleştirmek de giderek kısıtlanan bir tavır” diye özetliyor demiştim.
Bu makaleye atıfta bulunurken, benim yazımın sorguladığı, “AKP ile tarihin sonu mu?” sorusunu, Doğan Gürpınar ve İlkan Dalkuç da, Hertaraf sayfasında yayınlanan bir yazılarında yöneltmiş. 30 Aralık 2011 tarihli bu yazıyı atlamış, okumamıştım.
Çiçeği burnunda bir Twitter şahsiyeti olarak, sanal ortamda okuyucu Erkan Şen tarafından Gürpınar ve Dalkuç’un yazısından haberdar edildim. Kendisi sağolsun.
Gürpınar ve Dalkuç ile düşüncelerimiz çakışıyor ve ayrılıyor. Onlar diyor ki;
“‘Tarihin sonu’ algısı (... ) indirgemeci algıya ve Türkiye siyaseti okumalarına dayanmaktadır ve bizzat (her iki cenahta da) siyaseti reddeden bir önkabulün neticesidir... 1990’ların ve yalan bir “hakikat rejimi”nin çöküşün ardından, orduya dayanılarak konforundan faydalanılan suni siyaset simülasyonunun sona ermesi ve hakiki siyasetin (ve mavi hap yerine kırmızı hapı almaya cesaret edebilenler için “gerçekliğin çölü”nün) başlamasıdır”.
Ayrıldığı nokta bu; ben, AKP ile beraber, suni siyaset simülasyonununa (zaten) dayanan sistemin, tam da karşılığını bulduğu, tencerenin yuvarlanıp, kapağına kavuştuğunu düşünüyorum.
Çok da ironik biçimde, AKP aslında, “Atatürk”üyle (ama İnönü’sü yok, Abdullah Gül olabilirdi belki belki), 1930’lara evrilen yılların CHP’si tam da. Hatta, o dönem CHP’sinin isteyip de asla olamadığı...
Gürpınar ve Dalkuç, “Yaşadığımız ise siyasetsizliği ima eden, ‘tarihin sonu’ değil bizzat ‘siyaset’in (ve dolayısıyla ‘tarih’in) ta kendisidir ve ilk kez siyasetin bu derece (ve bazılarının gözünde adeta ‘zalimce’) aşikâr olmasıdır” diyor.
Gürpınar ve Dalkuç’a burada katılıyorum; ama onların siyaset tanımına ben, bir tanımlama da ekleyip, “ala turka” siyaset derdim. Kelimelerin karakterleri varsa eğer, “ala turka” da, ne Fransızca, ne Türkçe, kendine karşıt olarak Batı’yı koyup, hem hayıflanan, hem imrenen, hem de Batı’ya “gıcık” olan bir kelimedir. Osmanlı’dan bugüne de, Türkiye tarihinin her döneminde de güncelliğini yitirmemiştir.
Çünkü, tüm alavere dalavereyle de olsa siyaset, dünya genelinde, her yerde, sadece yazarların şu tanımından ibaret değil; “ahlaki tezatlara dayanmayan, belli dengelerde stabil olan, kaygan ve ‘oyunların bitmediği’ bir düzlem”.
Bir etik, ahlaki yaptırım gücü var, “siyaset”in sadece bir yönü olan bu oyunculuğu dengeleyen, dozunu ayarlayan; o da, toplumsal, insani, vicdani talepler, tabandan, kamuoyundan gelen.
İşte bu noktada, takılıp kalıyordum ben; aslında “AKP ile tarihin sonu mu” sorusunun da, Cook ve Koplow’un “AKP ile Türkiye Paradoksu” tezinin de, benim kendi kafamdaki izdüşümü, bu vicdan ince ayarının Türkiye’de nerede olduğuydu.
“Neden AKP’ye rakip yok?” veya Gürpınar ile Dalkuç’un daha sofistike sözleriyle neden siyaset “tek kale maçla devam” ediyor ve “siyasetin siklet merkezi”, “yaşanan kutuplaşmanın bir neticesi olarak öngörülmeyen (ve giderek sağlıksız) bir noktada stabil oluyor?”
Ben cevabımı, beklenmedik bir yerde, ‘maliye’de buldum.
Türkiye’de Maliye’nin nasıl çalıştığını çok iyi bilen Kamu Yönetimi uzmanı Şerif Sayın’ın, “Demokratik Rant Devleti” adıyla 2010’da Radikal’de yayınlanan yazısı (ve aynı gazetedeki diğer yazıları) benim için, bulmacayı tamamlayan eksik parça oldular.
Sayın, bu yazısında, “AKP devletin rant yaratma ve dağıtma becerisini son elli senedir en etkin kullanan partidir” diyordu. Sayın, “Örgütlenme becerisi son derece yüksek olan AKP, yönetim kadrolarını ele geçirerek parti liderliğine ve örgütüne son derece sadık bir bürokrasi yarattı. Devletin içindeki bürokratik derebeyliklerini yok etti ve devlet gücünü konsolide etti. Bunun sonucunda, devlet içinde iş yapma -yani rant yaratma ve dağıtma maliyeti (transaction cost) son derece azaldı... Parti örgütü ve bürokrasi birlikte nereden, kim için, ne kadar rant yaratılacağını ve bunun nasıl dağıtılacağını tasarladılar, elbirliği içinde rantı ilçe örgütlerine ve köylere kadar örgütlediler, tüm rant çarkları birbirlerine eklemlendiler. Muhteşem bir rant verimliliği sağlandı - devletin yönlendirdiği rantlar öncesine oranla hem daha geniş kesimlere yayıldı tüketim arttı- hem de yüksek oranda sermaye birikimine yol açtı” diye devam ediyor.
Gerçek siyaset de işte bu; Ankara’dan canlı yayın izlenen tiyatro değil. Çok güzel işleyen bir ala turka modelimiz var; ama yanlış sistem doğru işler mi, her çıkar ve saadet zinciri, bir gün ‘gerçekler’ karşısında çökmez mi?
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024