Talat ULUSOY
Ali Şükrü Bey’in M.Kemal’in baş muhafızı Topal Osman tarafından öldürülmesi İttihatçı Cumhuriyet kadrolarının ilk cinayeti olarak gösterilir. Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey, vicdanına sığdıramadığı zulüm ve yolsuzluklara karşı sesini yükselttiği için öldürülmüştü. Onu İttihatçılara karşı isyana sevkeden zulümlerin başında Mustafa Suphi ve yoldaşlarının 28-29 Ocak 1921 gecesi Karadeniz’de boğdurulmaları gelir. Yani, Cumhuriyet’in ilk cinayeti Ali Şükrü Bey’in de öldürülmesine sebep olan bu katliamdır.
“Türkiye Komünist Fırkası’nın kurucusu Mustafa Suphi ve yoldaşlarını kim öldürttü?” sorusuna verilen “ burjuvazi öldürttü” yanıtı sadece suçluyu saklamaya ve aklamaya yarar.
22 Ocak 1921 Cumartesi günü Ankara’da, yani M.Suphi ve arkadaşları katledilmeden bir hafta önce Büyük Millet Meclisi’nin 136 nolu toplantısındaki görüşme tutanakları günümüz diline aktarılarak daha önce yayınlanmıştı (Bk.Gizli Oturum Tutanakları/Kuyerel, İzmirizmir.net ve Sesonline). Aşağıda, eksikli ve boşluklu tutanaklardan bazı önemli gördüğüm bölümleri alıntılayarak, bazı cümleleri büyütüp öne çıkararak, “burjuvazi” doğru yanıtıyla kurtulmanın kolay olmadığına işaret etmek istiyorum.
Bu tutanakların pek çok yerinde “önemli boşluk”lar var. Bu tutanakların Osmanlıca asıllarının ekleri (telgraf, mektup,vs) ile birlikte yayınlanması gerekiyor. Kim bilir belki “okunamayan” yerleri okuyanlar çıkabilir!
Meclis Başkanı (ki bu tarihlerde M.Kemal’dir) oturumu açıyor ve öncelikle Erzurum Müdafai Hukuk Cemiyeti adına gelen telgrafı okutuyor.Bu çok önemli telgraf yok!
“Efendiler, vaktiyle Baku’da Mustafa Suphi başkanlığında bir heyetin memlekete gelmek isteğinde bulunduklarından, bunların bir komünist partisine bağlı olduklarından bizi haberdar etmişlerdi. Bu Mustafa Suphi’nin ahlakı hakkında bilgi sahibi olan bir çok arkadaşlarımız var. Saygıdeğer Erzurum halkı bunu en yakından tanıyanlardır…Bunların bir kısmını sahil yoluyla göndermişler, kendisi de Kars üzerinden gelmek istiyordu. Bunu haber alan Erzurumlular böyle bir adamın memleket dahiline girmesinden son derece heyecanlanmışlar ve memlekete sokulmaması için girişimlerde bulundular. Resmi makamlara başvurdular. Bu adam memleketimize girerse parçalarız. ..
Bendenize gizli olarak başvurmuştu ve diyordu ki... ahalinin tezahüratı karşısında mümkün değildir. Kendisi sonradan sınır dışına çıkarılmak üzere koruma altında sınır dışına...(tutanaklarda buralar boş)… Benim de görüşümü soruyordu... Geldiği sanılan bir adamın memleket dahilinde serbest bırakılması... Erzurumda uygulanması tasarlanan...(tutanaklarda boşluk)… uygun buldum ve kendilerine yazdım. …”
SORUYORUM: M. Kemal neyi uygun bulmuş? Ne yazmış? M. Kemal’in “K. Karabekir’in ‘yaptıkları tarihe geçecek’ “ dediği nedir? Karabekir’in M. Kemal’in bilgisi dahilinde Mustafa Suphi ve yoldaşlarına uygulanan “zora dayalı olmayan” önlemler nedir? Bu konuda Meclis’in elindeki bütün yazışmalar açıklanmalıdır. Eğer, Genel Kurmay’ın elinde ise, bu tarihi belgeler terhis edilmeli, silahla korunan tarih ayıba son verilmelidir.
M. Kemal devam ediyor:
“Efendiler, …Rusya içinde bu milletin soysuz, herhalde sersembirtakım evlatları oralarda da serseriliklerine devam etmişlerdir. İşte bu serseriler bir iş yapmak hülyasına kapılarak görünüşte memleketimize ve milletimize yararlı olmak için Türkiye Komünist Fırkası diye bir parti meydana getirmişlerdir ve bu partiyi kuranların başında da Mustafa Suphi ve onun gibiler bulunmaktadır. …. “
“Efendiler, iki türlü önlem alınabilirdi. Birisi; doğrudan doğruyaKomünizm diyenin kafasını kırmak; diğeri, Rusya’dan gelen her adamı derhal denizden gelmiş ise vapurdan çıkarmamak, karadan gelmiş ise sınır dışına atmak gibi zorlayıcı, şiddetli, kırıcı önlem kullanmak. Bu önlemleri uygulamak iki bakımdan yararsız görülmüştür. Birincisi; siyaseten iyi ilişkilerde bulunmayı gerekli saydığımız Rusya Cumhuriyeti tam olarak komünisttir. Eğer böyle zorlayıcı önlem uygulanacak olursak o durumda kayıtsız koşulsuz Ruslarla ilgi ve ilişkide bulunmamak gerekir.…İşte bu bakımdan zora dayalı önlem kullanmak istemedik. İkinci… bildiğiniz gibi düşünce akımlarına karşı düşünceye dayanmayan kuvvetle karşılık vermek, o akımı yok etmedikten başka,… tersine güçlenir. Buna karşı en etkili çare, ,… düşünceye düşünceyle karşılık vermektir. Ondan dolayı Komünizmin memleketimiz için, milletimiz için, dinimizin gerekleri için kabulü mümkün olmadığını anlatmak, yani milletin genelinin düşüncesini aydınlatmak en yararlı bir çare görülmüştür…. Hükümet aydınlatma ile bu akımın önüne geçmeyi düşündüğü sırada, aynı biçimde düşünen birtakım değerliahlaklı ve her bakımdan güvenilir arkadaşlar bana başvurmuşlardır. Bu kimseler bu noktayı nazardan bu memleket ve milletin yararına en fazla ne suretle hizmet edebileceklerini düşünüyorlardı. İşte bu düşüncenin ürünü olmak üzereAnkara’da Komünist Fırkası adı altında bir parti kuruldu…”
Dünya’da “bir takım soysuz, sersem ve serseriler”in taşıdığı komünizm düşüncesine düşünceyle karşılık vermek için kurulan ilk ve tek komünist partisi Türkiye’dedir ve kurucusu da Ulu Önder’dir.
Bu çakma TKF’yi kurdurarak, bir kuş daha vuruyor M. Kemal:
“…Bu parti bu biçimde oluştuktan sonra Halk İştirakiyun Fırkası adı altında bir parti Hükümete başvurmuş bulunuyordu… Baku’da yine Türkiye Komünist Fırkası adıyla bir parti vardı. Böylece, merkez yönetimi dışarıda bulunan ve girişimleri için emirleri dışarıdan alan bir parti de reddedilmiş oldu…
… Fakat yine bundan doğabilecek olan sakıncalara karşı dahi kesin ve şiddetli önlemler uygulama ve olanakları saklı tutulmuştur ve belki yakın zamanda bunun eserlerini göreceksiniz. “
Yakın zaman ne demek? Bir hafta sonra mı? Görülecek eser nedir Yahya Kahya tayfasına ısmarlanan 28-29 Ocak gecesi mi?
“, Burada okunan telgrafta (biz bu telgrafı göremiyoruz!) öne çıkan bir durum var. Mustafa Suphi geliyor. O anda Mustafa Suphi’yi herkesten önce doğuda … ortaya çıkaran Kazım Karabekir Paşa’dır. Bu adamın memlekete girmesinin zararlı olacağını anlayan Kazım Karabekir Paşa’dır ve bunun memleket dışına kovulması gerekeceğini bilen de Kazım Karabekir Paşa’dır. Bunun planını da yapan Kazım Karabekir Paşa’dır. Yoksa Erzurum’da valiliğimiz değildir. Biz değiliz efendiler. Akıllıca bir biçimde yapmış olduğu, planı, herkesten önce gerekenleri harekete geçiren Kazım Karabekir Paşa’dır … Her şeyden öce kuvvetli bir önlem alan Kazım Karabekir Paşa’dır. Ben açıklıyorum. Çünkü belgeler vardır. Şuradan buradan bu meseleyi ifade eden telgraflarınıgetireyim okuyayım…”
Bu “karanlık” olayın her evresi yıllardır tüm ayrıntılarıyla “gayrı resmi” olarak kulaktan kulağa aktarılır: Kahya Yahya tayfasıyla bir olup Onbeşleri öldürür. Kahya Yahya ve avanesi kısa sure sonra ortadan kaldırılır. Bu temizlikte adres Topal Osman gösterilir. Topal Osman, M.Kemal’in askerlere güvenmeyip eşkiyalar arasından seçtiği bir “özel koruma”dır. Ali Şükrü Bey cinayetlerdeki bu zinciri delilleriyle ortaya koymaya kalkınca Topal Osman tarafından ortadan kaldırılır. M. Kemal’in konuyla ilgili yazışmaları ve Ali Şükrü Bey’in Trabzon’da yaptığı araştırma sonuçları bir daha ortaya çıkmaz.
M. Kemal ‘in “bu meseleyi ifade eden telgraflar” dediği belgeler bir türlü GELMEZ ve OKUNMAZ.
İttihatçı Cumhuriyet’in bu ilk “faili meçhul” cinayeti TBMM tarafından soruşturulmalı, “bu meseleyi ifade eden telgraflar” Meclis’e gelmeli,failler zincirindeki adlar eksiksiz resmiyet kazanmalıdır. Kazanmalıdır ki, “burjuvazi öldürttü” cingözlüğü arkasına saklanıp, hem Kemalist olma, hem de “komünist” görünme sahtekarlığı sona ersin.
İttihatçı Cumhuriyet tarihi, Onbeşler katliamı ile başlayan bir dizi cinayet ve idam ile doludur. Demokratik Cumhuriyet için bu zulümlerin emrini vereni de, tetiği çekeni de, gözünü yumanı da Meclis soruşturmaları ile tek tek ortaya koymak, bütün mazlumların “itibarını iade” etmek gerekir. .
“Onlar zaten muteberdir” diyerek kimse kimseyi kandırmaya kalkmasın. Suçun tescili Demokratik Cumhuriyet için şarttır. Mustafa Suphi ve yoldaşlarından başlayarak bu zincirin her halkasının; Şeyh Sait’in, Seyyit Rıza’nın, Nazım Hikmet’in, Saidi Nursi’nin, daha niceİttihatçı Cumhuriyet mağdurlarının resmi tarihte yok sayılan ya da aşağılanan adları Demokratik Cumhuriyet’in Anadolu tarihinde onurlu yerini almalıdır.
Onbeşlerin ismini mermere kazımak yetmez.
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.01.2020
20.09.2017
18.07.2017
11.01.2017
16.09.2016
10.01.2016
29.10.2015
10.09.2015
21.04.2015
14.04.2015