Talat ULUSOY
9 Eylül İzmir’in “kurtuluşu!”
Türkler ya da İslam millet İzmir’i fethetmedi mi? Niye “fetih” kutlamaları yok!
İttihatçı eğitimde ilk “fatih” olarak “Çaka Bey”(1076) adı geçer.
Çaka ne demek? Neden bir Türk anne-baba oğluna “Çaka Can” ya da “Çaka Han” adını vermez?Τσάκα; Yunanca olmasın, hızır gibi yetişen, hızlı, çabuk anlamında olmasın?!
“Aykırı tarih” şeytana uyar, işi kurcalar: Çaka, Bizanslı bir Hıristiyan derebeyinin sarayında yetişmiştir, Yunani’den gayrı dil bilmez. Sarayında yetiştiği tekfurun ölümünün ardından İzmir’e yirmi yıl “Bey” olur!
“Olsun! Türk olsun da, isterse Hıristiyan olsun” diyebilen çıkarsa kutlarım! Ama, İzmir’den kovulan Hıristiyanlara doğru bir adım daha atmak şartıyla! Kolay değil “Türk-İslam” kıskacından kurtulmak...
Anlaşılan aranan fatih “Çaka” değil, o zaman Aydınoğlu Umur Bey olmalı! Çünkü 1317’den 1344’e kadar İzmir’in hâkimi diye yazar kitaplar “resmen”!
Hayır, diyor “aykırı tarih”: Liman ve Körfez’e hâkim olan Latinler karşısında Umur BeyKadifekale’den çıkamamış, şehre inememiştir. İnmesi şart mıdır? Şarttır. Körfez’e inemeyen İzmirli’den sayılmaz!
Peki, Selçuklular da mı fethedemedi bu “Gavur İzmir”i?!
Hayır! Ne Selçuklular, ne Anadolu Selçukluları, ne de beyliklerden biri İzmir’i fethedebildi!
“1402’de Timur” demeyin, yanlış olur. Konumuz Moğol “istila”sı değil çünkü!
Evet, Timur İzmir’i “aldı”, şehri yaktı, yıktı ve harabeyi Aydınoğlu Cüneyt Bey’e verdi. Bu sayede İzmir üç yüz yıl boyunca bir virane köy olarak kaldı. Timur da “Türk”tü diyenlere: Köylük yer “feth” edilir mi?
Son şans: Osmanlı İzmir’i 1425’te fethetti!
“İzmir kuşatması” diye bir şey duydunuz mu hiç? Kuşatmasız “fetih” fetihten sayılmamalı. Hem kuşatmak için niye uğraşsın ki Osmanlı?! İzmir 1425’ten 1700’lere kadar İstanbul’u besleyen Ege ovalarının “iskele”si ve nüfusu bir iki binlerde dolaşan bir yerleşim, o kadar!
SEN MİSİN ZENGİNLEŞEN!
İzmir “kapitalist” dünya pazarıyla canlanan ticaret sayesinde yeniden dirilir. Savaşla, ganimetle, kelle vergisiyle yaşamaya alışmış Osmanlı zadegânı, çalışkan “hizmetkâr”larının “zengin”leşmesini seyreder, kıskanır ve İzmir’in “feth”ine karar verir!
Celal Bayar “Ben de Yazdım” adlı anı-kitabında Teşkilat-ı Mahsusa’nın önde gelen ismi Kuşbaşı Eşref’in İttihat- Terakki merkezine verdiği rapora dayanarak, Birinci Paylaşım Savaşı başında kendisinin “İzmir’i fethetmeye” gönderildiğini yazar. Görev kısmen başarılır, yüz bini aşkın Rum terör estirilerek yerlerinden sürülür. Ama “yarım fetih, fetih değildir!”
Nihayet İzmir 9 Eylül 1922 günü “FETH”edilir!
Celal Bayar şöyle devam eder anılarında: “Bu mücadele bir şehri (İzmir) kurtarmak savaşı değildi... ticareti reayanın (Hıristiyan uyrukların) ... elinden kurtarmak savaşı idi. Tedbirler soyut askerî ve idarî alanda kalmış olsaydı, istenen amaç asla gerçekleşmeyecekti... Gâvur İzmir’in Türkleştirilmesinde bu hareket, idarî egemenliğe rağmen, bir toprağa gerçekten sahip olmanın anlamını bizlere ancak bugün anlatabiliyor.”
Cumhuriyet’in “Üçüncü Adam”ı, üçüncü cumhurbaşkanı İzmir’i “kurtarmak” diye bir derdimiz yoktu diyor açıkça!
Evet, İstanbul gibi İzmir de “feth” edilmiştir, ama iki “fetih” arasında dağlar kadar fark vardır:
İstanbul’un fethedene “Fatih” denir de, İzmir’e girenlere “Kurtarıcı” denir.
İstanbul fethedildikten sonra şehirdeki Rum ve Ermeni milleti varlığını sürdürür. Sultan Mehmet’in Bizans Patriği’ne hitaben; “Sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum ki, bugünden itibaren ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkunuz” dediği rivayet olunur.
Oysa, İzmir’in “fethi”nden sonra İzmir’de Osmanlı vatandaşı Rum ve Ermeni bırakılmaz. Rumların “metropoliti”i Hirisostomos “LİNÇ” edilir.
Sur içindeki Bizans askerleri ve İstanbul halkı sur dışındaki Osmanlı’ya elli üç gün direnir.
İzmir’in surları yoktur, 9 Eylül günü İzmir’de Yunan askeri de yoktur. Her dilden ve dinden İzmirli, şehre giren orduya direnmez.
İstanbul’un fethinde “gemi”ler önemlidir. Gemilerin karadan Haliç’e indirildiği söylenir.
İzmir’in fethinde de “gemi”ler önemlidir. Körfez’de yirmi kadar İtilaf Devletleri savaş gemisi vardır. Bu “emperyalist” gemilerinin toplarına rağmen, yalınkılıç bir süvari birliği ile şehir “kolayca” fethedilir!
İstanbul’un fethi sırasında Avrupalı Katolikler şehir halkının yardımına gelir.
İzmir’in fethinde Avrupalı ve Amerikalı “emperyalist”ler olan biteni gemilerinden seyrederler. İzmir yanarken güverteye kurulup filme alanlar bile vardır!
İstanbul’un fethinde göğüs göğse çarpışmalar sonunda Haliç’e dökülen Bizans askerleri olabilir!!!
İzmir’de “denize dökülen Yunan askeri” yoktur. Kadın, çocuk ve yaşlı Hıristiyan Osmanlı vatandaşları vardır. “Emperyalist” ülke pasaportu taşıyanların pek kılına dokunulmaz.
İstanbul beş yüz altmış senedir “Türk-İslam” egemenliğindedir.
İzmir on gün “Türk-İslam” egemenliğinde kalır!
On günlük “fetih”e fetih denir mi?
Peki, on gün sonra “yanan-yıkılan” Güzel İzmir’i “kurtardık” denebilir mi?
Sahi, 9 Eylül 1922’de İzmir’e yapılanlara “ne demeli?”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.01.2020
20.09.2017
18.07.2017
11.01.2017
16.09.2016
10.01.2016
29.10.2015
10.09.2015
21.04.2015
14.04.2015