Tanıl Bora
“Çökmek” fiilinin güncel yeni anlamı, Ekşi Sözlük kayıtlarında bile henüz ancak 2015 Kasım’ında belirmiş – şöyle: “Daha güçlü olan birisinin daha güçsüz ve savunmasız birisinin malına mülküne cebren el koyması, yağmalaması.” 2021 Mayıs’ında, drgogol adlı Ekşi Sözlük müellifi, kavramı şöyle tefsir etmiş: “mafyanın en önemli eylemlerinden biridir. zengin bir adamın malına mülküne göz göre göre, göstere göstere, korkutarak, yıldırarak el koymaktır. bazı devlet yöneticilerinin de mafya devletine dönüşerek bu eylemi yaptıkları bilinmektedir. allahtan ülkemiz bağımsız bir hukuk devleti olduğundan böyle bir şey yaşamamız mümkün değildir.”
“Çökme”nin TDK Sözlüğü’nde yer alan cari 11 karşılığı ise, bu yeni, çağdaş anlama yetişememişler. Oysa çökmek deyince günümüzde, inşaat ve beden hareketlerinden önce, bu yeni ekonomi-politik anlam çağrışıyor. Çökme’nin ekonomi-politiğini, başta Çiğdem Toker’in, Bahadır Özgür’ün yazılarından, gün be gün takip edebilirsiniz.
***
Mülk, Arapça “sahip olunan şey, egemenlik alanı, devlet” anlamını taşıyor. İngilizce ve Fransızcadaki karşılığı, property /propriété, Latince “özel, tikel, birisine ait ve mahsus” anlamındaki proprius’tan geliyor.
Özel mülkiyetin doğuşuna dair şu meşhur mesel var ya: hani şu, tarihte-ilk-kez-bir-toprak-parçasının-etrafını-çevirip-“burası benimdir”-diyen-adam anlatısı… Veya, tarihteki ilk çitleme eylemi… Çitleme, tarihte bir vakitler olmuş bitmiş bir hadise değil. O adam, o adamlar, onların vekilleri-temsilcileri, birtakım şirketler, hâlâ bir yerleri “burası benimdir, bizimdir” diye çitlemeyi sürdürüyor. Umumiyetle devlet suretine bürünmüş olarak yapıyorlar bunu. Mülkiyet, hiç de sadece kişisel-özel olmayan, hukukî veya kısmen hukukî şiddete, kısmen de hukuk dışı zor mekanizmalarına başvurarak, kısacası çökme yoluyla da, genişliyor, yayılıyor.[1] “İlkel birikim,” ilkel çağlarda, kadim zamanlarda olup biten bir ameliye değildir – süreğendir.
Kapitalizmin neoliberal evresinde belirginleşen imhacı-tenkilci cephesi, bu çitleme ve çökme dinamiğinin tekerini daha hızlı döndürüyor.
Bunu, Kai Lindemann’ın “Çetelerin” Siyaseti (İletişim, 2023) kitabındaki teziyle bağlantılı düşünmeli. O, neoliberal çağda devletin, ganimet payına karşılık koruma sağlama niteliğindeki kadim/ilksel özünün iyice belirginleştiğini anlatıyor. Sermaye-devlet-toplum ilişkileri, böylesi bir “çete” ilişkisi içinde şekilleniyor ona göre.
***
Begüm Özden Fırat ve Fırat Genç’in derlediği Mülkiyet ve Müşterekler (Metis, 2023) kitabı, derleyenlerin Giriş metninde belirttikleri gibi, mülkiyet kavramının sosyal teoride ve siyasette ‘yeniden değerlenmesini’ sağlamayı amaçlayan bir hamle. Derlemenin alt başlığına dikkat edelim: Türkiye’de mülkiyetin inşası, icrası ve ihlâli. Kitaptaki yazılar, mülkiyetin donuk bir hukukî ve ekonomik statü olarak anlaşılamayacağını, onu toplumsal bir ilişki olarak anlamak gerektiğini gösteriyor. Yine dikkat: inşası, icrası yanında ihlâli de, mülkiyet ilişkilerinin bir boyutunu oluşturuyor. Mülkiyeti ihlâlin kâh şiddete-zora dayanan, kâh resmi-hukukî, kâh –pek çok zaman- resmen-hukuken zora başvuran biçimleri de, pekâlâ mülkiyet rejiminin bir parçası olabilir, nitekim oluyor. Mülkiyet ilişkileri, çok boyutlu, çatışmalı ve müphemlikler barındıran bir mücadele alanı, Fırat ve Genç’e göre. Kamu-özel ikiliğine de sıkıştırmadan, karmaşık ve melez biçimleri içinde ele alınması gereken bir mücadele alanı.
Kitap, Türkiye’de mülkiyetin muhtelif inşa, icra ve ihlâl deneyimlerine, mücadelelerine dair tarihsel ve güncel örneklerle dolu. Başta “gâvur malı” olmak üzere mülksüzleştirme (yine: çökme) geleneğinden, Airbnb pratiğine kadar… Begüm Özden Fırat’ın, mülkiyetin aşağıdan ve ideolojik inşasına eğilerek, “Mülk Allahındır” ‘söyleminin’ anlam katmanlarını deşen makalesini bir kenara ayırmak isterim.[2]
***
Mülkiyet ve Müşterekler yazarları, Türkiye’de son dönemde metalaştırma dinamiklerini “yaygınlaşıp derinleştiren” icraatın, bir yandan da mülkiyet kurumunu çatışmalı hale getirdiğini vurguluyorlar. Bilhassa muhataralı üç temel uygulama var: Kayıt altına alma, özelleştirme ve acele kamulaştırma.
Özellikle sonuncusu, acele kamulaştırma, malûm, iktidarın ekonomi-politiğinin can damarını teşkil eden inşaat ve enerji ekonomisini harlamaya hizmet ediyor. Acele kamulaştırma uygulamalarının, nasıl “tahrip” kelimesinin kifayet etmeyeceği ekolojik yıkımlara yol açtığını, insanları kaç nesildir yurtları olan yerlerde barınamaz hale getirdiğini, biliyoruz.[3] Mülkten-topraktan öte, tabiata, feleğe, devrana çöküyorlar.[4]
İktidarın “kaynak” iştihası, çeyiz sandığının dip köşesini karıştırıp büyük nineden kalma dantelleri satma merhalesine gelirken, tam da Mülkiyet ve Müşterekler kitabının çıktığı günlerde yeni bir yöntem daha icat edildi: “Rezerv yapı alanları.” Resmî tanımına göre, âfet riski altında bulunduğu tayin edilen alanlarda, Toplu Konut İdaresi veya “İdare”nin talebine bağlı olarak veya re’sen Bakanlıkça belirlenen yerler, “rezerv yapı alanı” olarak ayrılacak ve buralarda “Gelir ve hasılat getirecek her türlü uygulama” yapılabilecek.[5] İlk uygulamaları Hatay’da Antakya, Defne ve Samandağ’da sağlam ev ve dükkânların da bulunduğu, yani içinde bir hayat olan “hektarların” hazineye devredilmesiyle gördük.[6] Üsküdar’da bir konut sitesi, saptanmış bir deprem riski olmamasına rağmen rezerv alan ilan edilerek Diyanet’e devredildi.[7]
***
“Rezerv alan” (Reserve area), doğa koruma alanları için kullanılan bir kavramdır, aslında. Yani bu hamle, iktidarın kavramları zıddına çevirme veya içini boşaltma usulüne de uygundur.
Lokantalardaki “rezerve” masaları biliriz. “Birilerine” ayrılmıştır, başkası oturamaz. Rezerv yapı alanı, bu ‘espriye’ de uygundur.
Bir de “rezervasyon alanı” kavramı var, bilirsiniz; nesli tükenmekte olan topluluklara, mesela ABD’de Kızılderili yerlilere ayrılan yurtluklar. Ebed-müddet çitleyicilerin ufkunda, özelleştirmelerden, acele kamulaştırmalardan, rezerv yapı alanlarından falan, halka, kamu âleme, kala kala kalacağı odur: birtakım rezervasyon alanları.
[1] Hikmet Kıvılcımlı “kişi mülkü gidişinin görülmemiş ölçülerde azgınlaşmasından” söz etmişti. Günümüzdeki ölçülere sıfat yetiştirmek onun için bile zor olabilirdi.
[2] Üç katman görüyor orada: 1- Devlet kurumlarına ve statüko hukukuna meydan okuyan –ve alttan alta onunla pazarlığa giren- bir slogan, 2- bir nazarlık, 3- yerleşik orta sınıflara yönelik bir meydan okuma (dünya size kalmaz).
[3] Etkileyici bir örnek, Menderes havzası hakkında, Mekanda Adalet Derneği ve BAYETAV’ın yürüttüğü çalışma: chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://mekandaadalet.org/wp-content/uploads/2023/10/Buyukmenderes.pdf
[4] İklim değişikliği krizinin, bütün dünyada arazi gaspını tahrik etmesi, özellikle mülkiyetsiz-tapusuz-müşterek alanların yağmalanması hakkında: Jason Hickel: Bizi Ayıran Uçurum. Çev. Deniz Keskin. Metis Yayınları, İstanbul 2023, s. 269-273.
[5] Bu işin esasına ve hukukuna dair etraflı bir bilgilendirme, Umut-Sen sayfasında: https://umutsen.org/index.php/2023/12/kentsel-donusum-yasasi-ve-rezerv-alan-nedir-burcu-arikan-ceyhan-cilgin-ecevit-alkan/
[6] https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/hatay-samandagdaki-carsi-merkez-bolgesinde-ev-ve-dukkanlar-hazineye-2150568
[7] https://www.gazeteduvar.com.tr/diyanete-rant-icin-her-seyi-yapmislar-sahte-rapor-rezerv-alan-makale-1649410
Yazarlar
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.07.2025
29.06.2025
29.05.2025
10.05.2025
22.04.2025
9.04.2025
7.03.2025
5.02.2025
23.01.2025
9.01.2025