Tarık Ziya Ekinci
Sayın Erdoğan’ın iki yıl boyunca savunduğu ve ülke gündeminin en üst sırasında yer alan başkanlık sorunu olağanüstü hâl (OHAL) ilanının ve Kanun Hükmünde Kararnamelerin (KHK) devreye girdiği tarihten itibaren çözüm yoluna girmiş bulunuyor. Artık kimse başkanlık sisteminden söz etmiyor. Konu kapanmış başkanlık tartışması son bulmuştur. Daha önce fikri altyapısı hazırlanan ve OHAL ilanı ile birlikte Sayın Erdoğan’ın tek adam yönetimine dayalı başkanlık sistemi fiilen kurulmuş oldu.
Nitekim Sayın Erdoğan başkan rejimi kurulmuş gibi davranmakta gerekli gördüğünde başbakanı değiştirmekte ve hükümet üyelerini atamaktadır. Fiili olarak yürütmenin başıdır. KHK’lerle yargıçları atayabildiği ve görevden alabildiği için yargının başıdır. Çoğunluk grubunun başkanı olarak Yasamaya da egemendir. Meclis'e karşı sorumluluğu yoktur. OHAL’in sağladığı olanaklarla istediği zaman ve istediği amaç için KHK çıkarabilmektedir.
Bu uygulamalar, Sayın Erdoğan’ın kuvvetler birliğini oluşturduğu ve tek başına egemen olduğu Türkiye tipi otoriter başkanlık sistemini fiili olarak kurup işlettiğini gösteren açık kanıtlardır.
FETÖ'cü hıyanet çetesinin darbe girişimi ve sonrasındaki gelişmeler
Yıllardır AKP’nin desteğiyle bürokrasinin tüm kademelerinde örgütlenerek devlet içinde paralel bir devlet oluşturan FETÖ'cü cemaat, artık devletteki gücünün doruğuna ulaştığı kanısına varmıştı. Ordudaki güçlü kadrosuna güvenerek yönetimi ele geçirmek için 15 Temmuz’da askeri bir darbe girişiminde bulundu. Ama halkın ölümüne direnmesiyle karşılaştı. Direnen halk yüzlerce şehit verdi. Hükümetin, siyasal partilerin ve Meclis'in de dik durmasıyla darbeciler birkaç saat içinde darmadağın oldu. Kalkışmacı unsurlar devlete bağlı güvenlik güçleri tarafından yakalanarak tutuklandı ve darbe girişimi başladığı gibi son buldu.
Sayın Erdoğan darbe girişimin sonuna gelindiği 16 Temmuz günü saat 04.30’da Atatürk Havaalanında basına ve kendisini karşılayan kalabalığa yaptığı konuşmada “Darbe girişimi Allah'ın büyük bir lütfüdür" diyerek devlette köklü değişiklikler yapacağının ve önceden tasarladığı yeni bir Türkiye inşa edeceğinin ilk işaretini veriyordu. Sayın Erdoğan’ın gerçek amacı çok geçmeden ardı ardına aldığı kararlar ve yaptığı eylemlerle ortaya çıktı:
-
20 Temmuz 2016 günü olağanüstü hâl (OHAL) kararı alındı. Bu karar aynı gün AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla mecliste onaylanarak Resmi Gazete'de ilan edildi.
-
Darbe eylemine fiilen katılan ve darbenin hazırlanmasında katkısı sabit olan asker ya da sivil unsurlar yakalanarak tutuklandı. Hainlerin süratle derdest edilerek tutuklanmaları toplumda büyük bir sevinç, rahatlama ve memnunluk yarattı.
-
Çok geçmeden OHAL’in sağladığı geniş yetkilerin hukuksal olmayan amaçlarla kullanılması ve keyfiliğin bir devlet politikası haline getirilmesi ise aksine toplumda giderek artan bir huzursuzluğa yol açtı.
-
OHAL kararı ile birlikte Meclis devre dışına çıkarıldı. Ülkenin Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile yönetilmesi ilkesi benimsendi. Örneğin son torba yasada, Hakkâri ve Şırnak’ın ilçe, Yüksekova ile Cizre’nin il yapılmalarına ilişkin hükümet tasarısı Meclis'teki dört partinin ortak kararıyla geri çekildi. Keza hükümetin uygun gördüğü belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyum atılmasına ilişkin kanun tasarısı da Meclis kararı ile gündemden çıkarıldı. Buna karşılık Sayın Erdoğan’ın isteği üzerine Meclis'in oybirliği ile reddettiği tasarılar hükümetin çıkardığı özel KHK’lerle yürürlüğe konuldu. Sayın Erdoğan açısından artık meclis işlevini yitirmiş, yasa ihtiyacı KHK’lerle karşılanacaktı.
-
OHAL ilanından sonra meclisle birlikte AKP dışındaki partiler de işlevsizleşti. Muhalefetin Meclis'te yasama ve denetleme etkinliklerine katılması zaman kaybına neden olduğu düşüncesiyle sorunların tartışmasız biçimde KHK’lerle çözülmesi ağırlık kazandı.
-
Daha önce politik nedenlerle Saray'a gitmemeye kararlı olan CHP ve MHP darbecilere karşı birlik görünümü vermek amacıyla Sayın Cumhurbaşkanının çağrısına uyarak beş tepeye çıktılar. Ancak Sayın Erdoğan HDP’yi ulusal birliğin dışında göstermekte kararlı olduğu için beş tepedeki toplantıya çağırmadı. Cumhurbaşkanının HDP’yi dışlamasındaki bir diğer amacı da MHP’nin HDP düşmanlığı üzerine kurulu temel politikasını benimsediğini göstermek ve bu partinin hem mecliste hem de tabandaki oylarını AKP’ye imale etmekti. CHP ise şaşkın ördek gibi iki arada bir derede kalmış. Ana muhalefet görevinin gereklerini mi yapmalı, yoksa yapay birlik gösterilerinde AKP’nin arkasına mı takılmalıydı? Sonuçta hem Saraya çıkmaya hem de AKP’nin Yenikapı mitingine katılmaya karar verdi. Sözde birlik mesajı fiiliyatta CHP’nin de MHP gibi AKP’ye boyun eğerek yapılan hukuksuzluklara destek sunma eylemine dönüştü. İki muhalefet partisinin ulusal birlik görünümü altında Sayın Erdoğan’ın arkasına takılmaları AKP’nin kamuoyundaki desteğini yüzde 70 gibi normalde ulaşılması zor bir düzeye çıkardı.
-
Darbe girişiminden önce CHP ve MHP’nin desteğiyle anayasa değişikliği yapılarak milletvekilli dokunulmazlığının makabline şamil biçimde kaldırılması Meclis'in itibarını kırma bağlamında yapılmış en büyük darbelerden biridir. Ne acıdır ki, bu ağır darbe iktidarın keyfiliğine karşı meclisin saygınlığını korumakla yükümlü ana muhalefet partisi CHP’nin katkısıyla gerçekleşti. Olayların gelişmesinden ve başlatılan kovuşturmaların seyrinden, AKP’nin dokunulmazlıkları kaldırmadaki gerçek amacının HDP yöneticileriyle milletvekillerini tutuklatmak ve bu partiyi fiilen tasfiye etmek olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Nitekim Sayın Erdoğan şahsıyla ilgili davalarda CHP ve MHP yöneticileri hakkındaki şikâyetlerini geri aldığı halde HDP hakkındakileri sürdürmekte. Keza bugüne kadar yalnız HDP yönetici ve milletvekilleri hakkındaki davalar için kovuşturma açılması da manidardır. Gidişat diğer parti mensupları hakkındaki fezlekelerin işleme konulmayarak zaman aşımı ile ortadan kaldırılacağı yönündedir.
-
Sayın Cumhurbaşkanı gerekli gördüğünde başbakanı değiştirmekte, istediği bakanı görevden almakta ve yerine bir başkasını atamakta tek başına karar verebilmektedir. Böylece, anayasal meşruluk kazanmadan, AKP’nin öngördüğü tek kişi yönetimine dayalı başkanlık sisteminin nasıl işlediği fiili olarak gösterilmiş ve kamuoyu buna hazırlanmış oluyordu.
-
Erdoğan’ın başkanlığında birbiri ardına çıkarılan KHK’ler ile devletin yapısı altüst edildi. Kesinleşmiş yargı kararı olmadan binlerce yargıç FETÖ'CÜ ÇETE ile ilişkilendirilerek görevden alındı. Bunların bir bölümü tutuklandı. Ordu içinde darbecilere katılmayan unsurlar da aynı yöntemle tasfiye edildi. Ayrıca başta üniversite öğretim üyeleri, öğretmenler, Güvenlik Teşkilatı ile Bakanlıkların üst düzey bürokratları olmak üzere yüz bini aşkın devlet çalışanının görevlerine son verildi. Şimdilik, dördü hariç 25’i doğu ve güneydoğudan, 29 belediye başkanı görevden alınarak yerlerine kayyum atandı. Meclisin onayı aranmadan yayımlanan KHK’lerle devleti yıkma süreci devam etmekte ve nerede duracağı da bilinmiyor.
-
Doğu ve Güneydoğu’da salt etnik kökenleri nedeniyle terör örgütüyle irtibatlı olabilecekleri varsayılan 14 bin öğretmenin görevlerine KHK’lerle son verildi.
-
FETÖ'cü diye yaftalanan kimi işadamlarının yönettikleri ve ülke ekonomisinin temelini oluşturan dev şirketlere, büyük holdinglere el konuldu, kayyuma devredildi ve yöneticileri tutuklandı. FETÖ'cü cemaatle bağlantılı olduğu varsayılan bankalar kapatılarak tasfiye edildi. Mudiler gözaltına alındı, bir bölümü de tutuklandı.
-
FETÖ'cülük ithamına maruz kalarak görevden alınma ve tutuklanma korkusu toplumun üzerine bir kâbus gibi çökmüş. Bürokrasi FETÖ'cü ithamına maruz kalmaktan çekindiği için hukuk kurallarına göre değil, hükümetin buyruğuna göre davranmakta. Savcılar ve yargıçlar kanunlara göre değil, hükümetin eğilimine bakarak karar vermekte. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ve hükümetin hukuka aykırı tasarruflarını eleştirmek suç sayılıyor. Bu suçu işledikleri varsayılan zanlıların tutuklanarak yargılanmaları kural haline getirilmiş. Aksi yönde hareket eden yargı mensupları FETÖ'cü ithamın tehdidi altındadır. Türkiye’de bireysel hak ve özgürlüklerin sınırı kanunlarla değil, Sayın Erdoğan’ın değer yargıları, değişen psikolojisi ve hükümetin keyfi kararlarıyla belirlenmekte. Çoğu zaman Sayın Erdoğan’ın ya da bir hükümet yetkilisinin açıklamasıyla bir eylem suç kapsamına alınmakta ve buna hukuksal kılıf uydurulmaktadır. Hangi davanın mahkûmiyetle sonuçlanması gerektiğini yetkililerin açık ya da örtülü talimatları belirliyor. Hangi fikrin, hangi eylemin suç olduğu bilinmiyor. Düşünce açıklamanın, toplumsal ya da sanatsal bir eylemin suç sayılma ihtimali toplumda genel bir durgunluğa ve içe kapanmaya neden olmuş. Özetle Türkiye bir korku devletine dönüşmüştür.
-
Devlet olmanın temel kuralı hukuk içinde kalmak ve yaşamın her alanında hukukun üstünlüğünü koruyarak sürdürebilmektir. Keyfilik ve hukuksuzluk ise anarşidir. Hukuksuzluğun kural haline geldiği toplumlarda devlet meşruluğunu yitirir. Milletin sözde yararı gözetilerek yapılan kanunsuzlukların yaygınlaşması ve teşvik görmesi endişe vericidir. Sayın Başbakan Yıldırım’ın 8 Eylül’de Valilere hitaben yaptığı konuşma bu niteliktedir:“ Milletin işini görürken hata yaptım, şurada yanlış yaptım’ demeyin. Sahadaki hiçbir iş şekil ve usul hatası olmadan yapılmaz. İş mi yapacağız mevzuatı mı kollayacağız? Mesele milletin menfaati ise hata yapın! Ama hainlik yapmayın.” Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan da her zaman hukuktan önce milletin menfaatinin düşünülmesini tavsiye etmekte. Nitekim 26 Ocak’ta kaymakamlara hitaben yaptığı konuşmada, “Yeri geldiği zaman mevzuatı bir kenara koyun. Gerekirse belediyelerin araç gereçlerine el koyarak, diğer imkânları kullanarak hayatı normale döndürmek zorundayız”diyor. Eski bir İçişleri Bakanı da kanunsuzluğu teşvik etmede daha da ileri giderek, “Siz yapın! Kanuna uymuyorsa, uygun olan kanun yapılır. Biz devletiz. Meclis'in çoğunluğu bizde, istediğimiz kanunu çıkarırız.”diyebiliyor. Sayın Cumhurbaşkanının fikri öncülüğünde, Sayın Başbakan’ın ve kimi bakanların benimsediği“hukuktan önce milletin menfaat” düşüncesi soyut ve öznelliği ağır basan hatalı bir yaklaşımdır. Milletin menfaati kişilerin öznel takdiriyle değil, yasalar çerçevesinde bilimden, teknolojiden ve uzmanlıklardan yararlanarak belirlenir. İdarecilere gerektiğinde hukuku yok sayarak “milletin menfaatine” uygun gördükleri adımları atmalarını tavsiye etmek hukuksuzluğu teşvik eder. OHAL döneminde yaygınlaşan, toplumda da giderek doğallık kazanmakta olan bugünkü hukuksuzluğun ve keyfiliğin temelinde bu hatalı zihniyet yatmaktadır. Mevzuatı yok sayarak “Milletin menfaati” gerektiriyor diye yapılan kimi tasarrufların kişisel çıkar uğruna kullanılması hukuk olmadan nasıl önlenecek? Yaygınlaşmakta olan rüşvet, görevi kötüye kullanma, adam kayırma, zimmet, ihtilas (aşırma) ve keyfi yönetim suçları nasıl önlenecek? Türkiye tipi otoriter tek adam yönetimine dayalı başkanlık sistemi bu sorulara yanıt bulabilecek mi? Merak ediyorum.
-
Türkiye’de basın özgürlüğü hiçbir zaman olmadı. OHAL’de durum daha da ağırlaşmıştır. Yazılı ve görsel medyanın büyük bölümü el koyma, kayyum atama, TMSF’ye devir ve benzeri yöntemlerle iktidarın emrine girmiştir. Sınırlı sayıdaki görece bağımsız organlar da dolayı yoldan devletin denetimi altındadır. Örneğin Sayın Erdoğan’ın tanımayı reddettiği ve sürekli ötekileştirerek, rejim dışı bir konuma indirgemek istediği HDP sözcülerinin hiçbirini, hiçbir TV. Kanalı çağırmaya cesaret gösteremez ve onlarla söyleşi yapamaz. Aksine bir davranışın Kanalın kapatılmasına neden olacağı izahtan varestedir. Sayın Cumhurbaşkanı veya Başbakan beğenmedikleri yazarları çalıştıkları gazeteden kovdurabilmekte. Yazıları beğenilmeyen gazeteciler hakkında emirle ya da imalı açıklamalarla dava açılabilmekte, hatta tutuklama kararı çıkartılabilmektedir. Türkiye, nüfusuna oranla, dünyada en çok yazar ve gazetecinin cezaevinde bulunduğu bir ülkedir. Bu veri tek başına Türkiye’de basın özgürlüğünün olmadığının somut kanıtıdır.
- Türkiye’de demokrasi geri ve düşünce özgürlüğü sınırlıdır. OHAL koşullarında ise demokrasi fiilen askıya alınmış, düşünce özgürlüğü ortadan kalkmıştır. Oto sansür, fikir ve düşünce yaşamını kısırlaştırmış. Yazarlar, bilim ve sanat adamları düşüncelerini özgürce açıklama olanağından yoksundur. Bu nedenle Türkiye’nin demokrasinin varlığı ve düşünce özgürlüğü savları uluslar arası toplumda ciddiye alınmamakta ve demokrasi eksikliği sürekli eleştirilmektedir. Düşünce özgürlüğünün yokluğu nedeniyle Türkiye’nin dünya bilim ve sanat yaşamına katkısı da en geri düzeydedir.
Seçime kadar OHAL kaçınılmazdır
Sayın Erdoğan’ın ve AKP’nin yakın hedefi anayasayı mecliste tek başına değiştirecek güçlü bir çoğunluğu elde etmektir. Bu amaca ulaşmak için seçime kadar OHAL’in sağladığı tüm olanakları sonuna kadar kullanacakları kuşkusuzdur. Seçimlerin OHAL koşullarında yapılması da iktidarın çıkarınadır. Terör tehdidinin abartılması çabaları da bu amaca dönüktür. Yaptığımız bu değerlendirmeden çıkacak sonuç şudur: OHAL seçimlere kadar devam edecek.
Sayın Erdoğan bugün OHAL’den de yararlanarak tek adam yönetimini fiili olarak sürdürmekte. Ancak muhalefetin eleştirel açıklamalarından da rahatsızdır. Biran evvel seçimlere gitmek ve halkoyuna gerek kalmadan anayasayı değiştirmek suretiyle tek adam rejimini hukuksal bir zemine oturtmak istiyor. Beklenmedik bir aksilik çıkmazsa Türkiye’nin erken bir seçime gitmesi kaçınılmazdır. OHAL’i bir yıldan daha fazla sürdürmenin toplumda rahatsızlık yaratacağı düşünülürse erken seçim gerekebilir. Bu nedenle 2017 Ekiminde erken bir seçime gidileceğini ileri sürmek kehanet değildir.
Yazarlar
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.01.2021
2.09.2020
8.07.2020
18.06.2020
1.05.2020
3.01.2020
2.02.2019
25.09.2019
2.05.2019
3.02.2019