Vedat Bilgin

ABD’nin Ortadoğusu
11.08.2017
863

 Bugün Ortadoğu’da meydana gelen olayları, yaşanan kanlı tabloyu anlamak için bölgedeki kurulu düzenin mahiyetinin, bunun sürdürülmesinin maliyetinin ne olduğunu ve olacağını değerlendirmek gerekir. Durduk yere, ortada görünür bir sebep yokken bazı Arap devletleri bir karar alıp Katar’a ambargo koyuyorlarsa, Mısır’ın Sisi’si Sina’yı İsrail’e satma pazarlıkları yapıyorsa, ABD yönetimi bu sorunları çözmek için arabulucu rolünde ortaya çıkıyorsa durup düşünmek gerekmez mi?

Hatırlayalım, ABD yönetimi Türkiye’ye taleplerini kabul ettiremeyince yani yeni Ortadoğu planını benimsetemeyince ‘Katar parası kesilince ne yapacaksınız’ diye her iki ülkeyi de tehdit etmemiş miydi?

“Sorununun arkasındaki esas sebebin, bir ilişki biçimini sürdürme ısrarı ve bölgenin değişim dinamikleri arasındaki çelişkilerde yattığını görmek gerekir. Kısaca belirtmek gerekirse, Soğuk Savaş döneminde bölgede kurulan uluslararası statükonun patronajı ABD’dir. Ortadoğu bölgesi, dünya kapitalist sisteminin ekonomisine, sanayinin kan dolaşımını sağlayan petrolün ya da enerjinin temin edilmesine göre organize edilmiştir. ABD kendi Ortadoğu’sunda kimseye ‘siyasi bir özne’ olma şansı tanınmamış bir siyasi yapılanmaya gitmiştir.” Sömürge geleneğinin şefleri olarak denetim altında tutulmaya rıza göstermekten başka bir şey düşünmeyen; kendi ‘dar alan iktidarlarıyla’ yetinen bu yönetim yapılarına sistemin verdiği pay, onları uzun yıllar mutlu etmeye yetecek düzeydedir.

Soğuk savaş kıskacı kırılmadı mı?

“Bunları hiçbir ülkeyi küçümsemek için söylemiyorum çünkü burada sorunlardan biri bizim ülkemizin durumuyla ilgilidir. Soğuk Savaş kıskacı altında yaşayan Türkiye önce ‘Araplar bizi arkadan vurdu’ diyerek zaten gönüllü olarak yönetici elitler vasıtasıyla Ortadoğu siyasetinden dışlanmıştır. Bir anlamda ‘bizi cepheden vuran Batı’yla birlikte olma aşkı’ ağır basmıştır. Dahası Batı tahakkümünden başka bir şey olmayan dünya kapitalist sistemi, Türkiye’yi sadece bölgeden dışlamamış birçok konuda bölgenin çıkarlarına karşı kendi yanında hareket etmeye zorlamıştır.”

Açık söyleyelim 1 Mart tezkeresiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tarihi bir karar verilmiş, sistemin talepleriyle Türkiye’nin çıkarları arasında bölge lehinde bir tercih ortaya çıkmıştır. O günden bugüne yaşananların tümü dikkatle değerlendirildiğinde hiçbir şeyin tesadüfen gelişmediği, ABD’de başkanların gelip geçmesine rağmen ne Türkiye’ye karşı ne de bölge siyasetine dair hiçbir değişiklik yaşanmadığı görülecektir. ABD bölgede kurduğu düzeni yani kendi Ortadoğu’sunu yaşatmak, statükosunu sürdürmek istemektedir. ABD için sorun tam da bu noktada ortaya çıkmaktadır: Soğuk Savaş’tan bugünlere kadar sürdürülen ilişkinin devam etmesi artık mümkün değildir. Nedeni açıktır; başta Türkiye olmak üzere bütün Ortadoğu toplumları bugün farklı bir konumdadırlar.

Değişime karşı durmak

“Bunun birçok sebebi bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, bu toplumların toplumsal yapılarının değişmiş olmasıdır. Yani ‘dar bölge şeflerini’ kontrol ederek bu ülkeleri denetim altında tutmanın çağı kapanmıştır. İkincisi, bu ülkeler küresel dinamiklerle bütünleşerek dünyaya açılmış artık kapalı yapıların kontrol edilebilir çemberinin dışına çıkmış, farklı bir zihniyet ve ufka sahip olan yeni girişimci ve aydınlara sahip olmuşlardır. Üçüncüsü ise, dünya sisteminin değişimi ve Batı merkezli uluslararası sistemin gerilemekte olmasıdır.”

Şimdi bütün bu değişim süreçlerine rağmen, ABD eski hegemonik ilişkilerini bölgede kontrol ettiği şefler üzerinden devam ettirmek istediği gibi, Türkiye’yi de bu yapılar üzerinden ve bazı terör örgütlerine destek vererek durumu kabullenmeye icbar etmek istemektedir. ABD, bu tarihsel değişim çizgisine rağmen bunu zorlamaya ne kadar devam edebilir? Bunun daha büyük bir kırılmaya yol açması ihtimali giderek yükselmektedir ki bu ‘ABD’nin Ortadoğusu’nun sonu olacak demektir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar