Sezin ÖNEY
Rusya ve Türkiye, Putin ve Erdoğan karşılaştırmalarını, son yıllarda sürekli yapıyorum. 2007-2008’den beri bu iki lider ve bu iki ülkenin çizgisi giderek paralelleşiyor. Dünyanın coğrafi açıdan, kaynak zenginliği bakımından en azametli ülkelerinden biri sayılabilecek bir ülke Rusya ve bu nedenle de, küresel çapta Türkiye’den çok daha fazla ilgi görüyor ve kafa kurcalıyor. Ancak, bu iki ülkeyi karşılaştırmalı düşünmek, bence son derece ufuk açıcı (veya geldikleri noktaya bakınca, karartıcı).
Son yedi yılda, Putin’in Rusya’yı Batı’ya karşı konumlandıran politik çizgisi, hem ülkesi içinde hem de ülkesinin dış siyasetini belirleyen ana eksen oldu. Putin, ayrıca, Ortodoksluğa ve “Rus” halkının “öz değerleri”, geleneklerine, Çarlıktan Sovyetlere Rusya tarihine daha fazla atıfta bulunuyor.
Türkiye’de de, özellikle son beş yılda, Erdoğan’ın siyasi çizgisinde, gerek iç politika gerekse de dış siyasette farklı bir ton var: Osmanlı, Türk, Doğu, İslam, Sünni tarih ve değerlerinden motifler taşıyan mesajlar veriyor. Bunu da, “Batı’ya karşı” göndermelerle yapıyor.
Her iki lider de, “dönüşmeden” önce, ülkelerini modernleştirecek, dünya ile diyalog içinde, Batı ile de en azından “çalışan düzeyde ilişkiler kuracak” siyasetçiler olarak görülüyordu.
Dönüşüm neden ve nasıl gerçekleşti?
Rusya’daki dönüşüme yönelik bazı yorumlarda, Putin liderliğinin, ülkesinin tarihinin psikolojik sinir uçlarına dokunduğunu ve bunun da, Rusya’nın kendisinin tarihî, sosyal ve toplumsal şartlarından kaynaklandığı tezi savunuluyor.
Diğer bir grup yorumcu da, “suçun” Batı’da aranmasının gerektiğini iddia ediyor. Bu düşüncedekiler, Rusya’nın NATO’nun Doğu Avrupa ülkelerine doğru genişlemesinin, Kremlin üzerinde psikolojik baskı yarattığını söylüyor.
Üçüncü bir grupsa, Putin (ve Erdoğan’ın) tamamen “mantık dışı”, güç manyası ve kişisel fantezileri doğrultusunda kaprislerle hareket ettiğini öne sürüyor.
Bu yorumların hepsinin işaret ettiği “doğru” bir şeyler var; ancak hiçbiri tam manasıyla açıklayıcı değil.
“Mantıksızlıktan” bahsedince şu soruyu da sormak lazım; kimin mantığı veya mantıksızlık? Kime göre?
Rusya ve Türkiye’nin liderleri, kendi ülkelerinde yeni sistemler yarattılar; tamamen kendilerine odaklı bir siyaset evreni kurdular. Ülkelerinin gündeminde herşey, onların söyledikleri üzerinden şekilleniyor. Ve her bakımdan “kazanıyorlar”.
Çünkü, kendi “doğrularının doğru” olduğu yeni bir sistem programlıyorlar.
2007’de Münih Güvenlik Konferansı’nda Putin, şu sözleri söylemişti: “İnsanlık tarihi, elbette tek kutuplu dönemlerden geçmiş ve dünya hükümdarlığına yönelen heveslere tanık olmuştur... Bu tek bir efendi, tek bir egemenin olduğu bir dünyadır. Ve son kertede bu dünya, sadece bu sistemde yaşamak zorunda kalanlar için değil; aynı zamanda tek egemenin kendisi için de tehlikelidir, çünkü bu tek egemen de kendi kendini yok etmektedir.
Bunun da demokrasi ile hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü, bildiğiniz gibi, demokrasi, azınlığın düşünceleri ve çıkarları ışığı altında, çoğunluğun gücüdür.
Sonuç olarak, bize, Rusya’ya, sürekli demokrasi dersi veriliyor ama, bize ders verenler, kendileri öğrenmek istemiyor.”
Bu konuşmadan bir yıl sonra, Rusya’nın Gürcistan üzerindeki tahakkümüne ve yedi yıl sonra da, Ukrayna ile ilgili olaylara tanık olduk.
Türkiye’de de, Suriye’ye yönelik “kazanma hırsı” odaklı politika ve tabii, bütün eski Osmanlı coğrafyasına müdahale hakkını gören yaklaşım, Rusya’nın agresif tavırlarına çok benzer. Tabii, son dönemde Erdoğan’ın ağzından düşmeyen, Birleşmiş Milletler eleştirisi “Dünya, beşten büyüktür” söylemi Putin’inkilere...
Son kertede, Putin’e “demokrasi düşmanı” demek doğru değil; zira, bir demokrasi anlayışı var. Ancak bu anlayış, “güç”, “çoğunluk” ve azınlığın da çıkarlarını kendisinin en iyi bildiğine dayalı bir inançtan ibaret. Bu da, Türkiye’ye tanıdık bir yaklaşım galiba...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024