Sezin ÖNEY
Türkiye’nin 2017 Başkanlık Referandumu meselesi şöyle özetlenebilir: “Evet” oyunu talep eden siyasi irade çok güçlü ama tüm gücüne rağmen, kendi iradesini “ezici” biçimde sandığa yansıtamıyor. Buna karşılık, “Hayır” tercihinde olanların, siyasi iradeleri ve temsiliyetleri çok zayıf olsa da, bu zafiyete oranla, çok daha güçlü ve net bir yönelimleri var.
Metropoll Araştırma’nın Ocak ayı verilerine baktığımızda, “Hayır” oyu, yüzde 50.9 ile çok az bir fark ile olsa da önde; “Evet” oyu ise, yüzde 49.1. Araştırmanın, yanılma payının yüzde 2.19 olduğunu da hesaba katmak lazım. Kararsızlar ve cevap vermeyenler dağıtıldığında oran böyle; ki, kararsız/cevapsız oranı da yüzde 13.6. Bu oran dağıtılmadan, “Evet” diyenler yüzde 42.4, “Hayır” diyenler ise yüzde 44.
Metropoll Araştırma’nın, Ocak 2017 “Türkiye’nin Nabzı” raporuna göre, Özellikle de, MHP’lilerin, parti yönetimlerinin aksine bir tutum benimsemekte son derece kararlı olduğu gözleniyor. MHP’li seçmenlerin yüzde 72’ye yakını, partileri “Başkanlığı” veya “Partili Cumhurbaşkanlığını” desteklese bile, “Hayır” diyor; yaklaşık yüzde 10’u ise, kararsız veya cevapsız. Çapraz sorularda da, çok benzer veriler ortaya çıkıyor; yani, MHP seçmeninin tutumu net.
“Şok”ve korku, Evet’i yükseltiyor; Ekonomi, “Hayır”ı
Metropoll’ün farklı aylardaki araştırmalarının verilerine baktığımızda, geçtiğimiz aylara göre, Ocak’ta “Hayır” oylarında bir çıkış gözleniyor. Bu çıkışta, ekonomik şartlardaki bozulma ve özellikle Dolardaki yükseliş ile Meclisteki kavgalı tartışmalar etkili olmuş olabilir. Ve tabii, TBMM’deki oylamayla, başkanlığın somut bir realite olarak sandığa doğru ilerlediğinin kamuoyu nezdinde bilincine varılması, başkanlığın ete kemiğe bürünmekte olmasının ince eleyip sık dokumaya yol açmaya başlaması da...
Ekonominin seyrinin de, kuşkusuz tüm seçmenler üzerinde etkisi var. Eylül-Ekim, doların 3 TL’nin üzerine çıktığı, hızlı bir tırmanış yaşadığı dönemler ve tam bu noktada, (HDP hariç - ki o ayrı bir yazının konusu) tüm partilerin seçmenleri arasında (özellikle MHP ve hatta AKP’de de), başkanlığa destek düşüyor. Ekonomideki olumsuz seyrin, “Hayır”ları güçlendirdiğine dair bir yönelimden söz edebiliriz.
Buna karşılık, “şok edici” toplumsal olaylar, “Evet” kampındaki oyları yükseltiyor.
15 Temmuz’da, darbe girişiminden hemen sonra tüm toplumsal ve siyasal kesimlerde, başkanlığa yönelik destek yükselmişti. 15 Temmuz sonrası başkanlık sistemine olan ani destek artışında şunlar etkili olmuş olabilir:
- Darbe girişimine olan duygusal reaksiyon ve negatif tutum,
- Belirsizlik ve korku ortamının yarattığı savruluş ve istikrar arayışı,
- Başkanlığı ret ile darbe sempatizanlığı arasında bağlantı kurulacağı endişesi ve OHÂL döneminin başlangıcının yarattığı kaygı/korku ile tercih saklama.
Daha sonraki dönemlerde, yani daha Ağustos ayından itibaren, başkanlığa “Evet” diyenlerde bir düşüş olmuş ve sadece Aralık 2016’da, “Evet”lerde, “Hayır”ın üzerine bir nebzede olsa tırmanabilen bir çıkış yaşanmış.
10 Aralık 2016, Beşiktaş’ta 44 kişinin yaşamını yitirmesine ve 155 kişinin yaralanmasına neden olan ve PKK ile ilintili TAK terör örgütü tarafından gerçekleştirilen saldırının olduğu tarih. Bu dönemde, kararsız veya “Hayır” çizgisindeki MHP oyları başta olmak üzere tepki ve kaygı oyunun, “Evet”e yönlendiği de gözleniyor. Bu saldırının hemen ardından, gene TAK tarafından üstlenilen Kayseri’deki terör eyleminin gerçekleştiğini de hatırda tutalım; bu saldırıda da 14 TSK mensubu hayatını kaybetmiş ve 56 kişi yaralanmıştı. Ancak, bu gibi sarsıcı olaylar ve saldırılar, “Evet”leri geçici olarak yükseltse de, genel olarak “Hayır”ın taban karşılığının son derece güçlü olduğu söylenebilir.
Dolayısıyla, 15 Temmuz gibi ağır bir dönüm noktasından sonra bile, “Evet”ler sürdürülebilir ve sağlam bir toplumsal destek tabanına oturamamış gözüküyor. “Şok edici” olaylarla yükselen bu desteklerle referandum onayı alabilecek, bu kadar köklü değişiklikler öngören bir başkanlığın akıbeti “ölü doğmaktan” çok farklı olabilir mi; bence soru işareti.
Islak ve gevşek kumdan bir taban
Metropoll’ün Ocak 2017 verilerine baktığımızda, “başkanlık” konusuna kamuoyu bakışının, iktidar partisini destekleyenler açısından, Türkiye’nin hemen tüm iç ve dış meselelerine bakıştan farklı olmadığını görüyoruz: AK Parti seçmenleri, partilerinin desteklediğini destekliyor.
Buna karşılık, MHP seçmeni, bu sefer partisinin dediğini desteklemiyor. Terör olayları gerçekleştiği zaman yaşanan göreceli çıkış dışında; yani Aralık 2016’da, MHP seçmeninin yüzde 38 oranında “Evet”e meylettiği zaman dışında, MHP’liler başkanlığa destek vermiyor. Ocak 2017’de, başkanlığa “Evet” diyecek MHP’lilerin oranı, yüzde 18,7. Üstelik de, MHP’li seçmenlerin sadece yüzde 7.4’ü sandığa gitmemeyi düşünüyor.
Bu oran, AKP’de bile bir nebze olsa da daha yüksek: yüzde 7.7. AKP seçmeni arasında, yüzde 9’luk bir oranla, “Hayır” diyecekler de var: tabii, bu oran, sadece “Hayır” diyeceğini ifade edecek kadar net bir yönelimi olanlar.
Parti tercihi AKP olup da, “Hayır”a yakın tutumu olanlar, “sandığa gitmeyecekler” ve “cevabı/fikri olmayanlar” arasında, hattâ “endişeli Evetçiler” arasında da gizli olabilir. AKP’nin oy oranının yüksekliği göz önüne alınınca, bu kesim seçmende yüzde 1’lik bir oynama bile, referandumda çıkacak sonucu belirleme açısından oldukça önemli.
AKP’nin başkanlık referandumunda ne oy vereceği konusunda “fikri veya cevabı olmadığını” beyan eden seçmen oranının kadınlar arasında yüzde 71.6 -- özellikle de ev kadınları -- olduğuna da dikkat çekelim. Ayrıca, gene Metropoll’ün Ocak 2017 verilerine göre, AKP’lilerden, başkanlık referandumu konusunda “fikri-cevabı olmayan” yüzde 8.8’lik kesimin, yaklaşık yüzde 35’i ev kadınları.
AKP’li ev kadınları, başkanlığa neden ikircikli yaklaşıyor olabilir? Bir olası sebep, ekonomi. Günlük ev idaresi ve çarşı-pazar alışverişi, masraflar bakımından, artan fiyatlarla ilk olarak yüzleşenlerin önemli bir kısmı, ev kadınları...
AKP’li kadınlar ve ev kadınları ile ilgili veriler önemli çünkü, bir dip dalganın işareti olabilir. Çeşitli araştırmalara göre, AKP tabanının en aktif ve sadık, en dinamik kesimi ev kadınları. Sosyolog Sevinç Doğan, İletişim Yayınlarından çıkan, Mahalledeki AKP: Parti İşleyişi, Taban Mobilizasyonu ve Siyasal Yabancılaşma kitabında, Kâğıthane’deki Sanayi Mahallesi’nde yaptığı saha çalışmasından hareketle, kadınların AKP’nin iktidar meşruiyetini yeniden üreten, mahalellerde kapı kapı dolaşarak evlere giren, parti görüşünü yayan ve bu anlamda, partinin taban dinamiğininin “dinamosu” gibi çalışan kesim olduğu tezini ortaya koymuştu.
Öte yandan, KONDA’nın “15 Temmuz’da kim sokağa çıktı” ana fikirli araştırmasında da, kadınların yaklaşık yüzde 40’lık oranla yüksek bir profil çizdiği göze çarpmıştı. Gene, 15 Temmuz’da sokağa çıkanlar arasında, “mesleki profile” bakıldığında, ev kadınları yüzde 17 ile en yüksek temsiliyete sahipti.
Başkanlığı destekleyen iki parti, AKP ve MHP açısından tabanlar, konu referanduma gelince, ıslak ve gevşek kumdan yapılmış gibi. Günümüzün moda mesleği “müteahhitlik” gözüyle bakacak olursak, ıslak ve gevşek zemine atılacak temel, üzerinde yükselecek inşaatı destekler mi, desteklerse ne kadar uzun ömürlü olur o bina?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024