Sezin ÖNEY
Filozof Slavoj Žižek, London Review of Books’ta “Bizi Kurtarıcılardan Kurtarın” (Save Us From the Saviors) diye bir yazı yazdı bu hafta. Onun bahsettiği konu, Yunanistan ve Avrupa’nın sosyal, ekonomik, politik krizi. 17 haziranda Yunanistan’daki genel seçimlerin, hem Avro, (dolayısıyla) hem de Avrupa Birliği’nin kaderi açısından ne denli belirleyici olacağı idi.
Žižek, Avrupa’da aşırı sağ, Yunanistan’ın Nazi sempatizanı olmak ötesinde, bizatihi Nazileşmiş aşırı sağ partisi Altın Şafak konusuna vurgu yapıyordu.
Žižek’in yazısının başlığı bence, Avrupa Birliği ülkeleri için ayrı, Türkiye’ye için farklı, ancak son kertede aynı kapıya çıkan anlamlar taşıyor.
Eğer modern dünya, modernite diye bir şeyden bahsedebileceksek, bunun temelinde “eleştirel” düşünce olduğunu anımsamamız gerek.
Varolanı, korkusuzca, yılmadan eleştirmek, modern düşüncenin temeli. Yani, “kurtarıcılardan kurtulmak”.
Anneannemin memleketlisi, Almanya’nın en kuzey toprakları Kaliningrad’da, 18. yüzyılda, varolan toplumsal gidişi, yaygınca kabul gören “gerçekleri” sorgulayan Immanuel Kant, “Soruyu Yanıtlamak: Aydınlanma Nedir?” makalesinde, bağımsız, “azad”, otoritenin gücüne boyun eğmeden, kendi aklıyla düşünmenin önemini yorumlamıştı. İşte, “Aydınlanma” tam da buydu; Latince “sloganıyla”, Sapere Aude.
“Bilmeye cesaret.” Kant’ın yorumuyla, bilgi biriktirmek, kendi başına bilgi, yığınlarla da edinilse, bir anlam ifade etmiyordu. Önemli olan, kendi mantığını, yargılama yetisini kullanarak insanın, kendi fikrini oluşturmasıydı.
Bugün, modern yaşamdan anlanacak da, herşeyden önce, teknolojik gelişmeler, zenginlik, refah, hatta haklar ve özgürlükler bile olmamalı; bilmeye cesaret sadece.
Bu da kimsenin tekelinde değil; ne Doğu ne Batı, ne de herhangi bir insan grubunun, ne de tek bir insanın.
Bir düşünce akımı olarak ise, 17. ve 18. yüzyılda “Aydınlanma”, Batı’yı etkisi altına aldı, ama tüm sorunları çözebildi mi?
Çözebilseydi, iki büyük dünya savaşı, İkinci Dünya Savaşı’nın Soykırımı olamazdı. Çünkü, insanlar yeterince eleştirel düşünmedi, “rasyonalite” kisvesi altındaki her rakam, her bilgi, sorgulanmadan doğru olarak algılandı. Kant’ın da, Aydınlanma’nın eğitimin, bilginin her şeyi çözeceği kanaatine ilişkin eleştirisi çok da haksız çıkmadı.
Sapere Aude sözlerini ilk kullanan Roma İmparatorluğu dönemi şairi Horace, “Dimidium facti qui coepit habet: sapere aude, incipe” , yani, “Başlayan yarısını bitirmiş demektir; bilmeye cesaret” demişti. Bu da, çok yanlış değil herhalde...
Bir gün, eleştirel düşüncenin değeri anlaşıldıkça, köşe yazarından çok muhabirlerin haberlerini konuşuyor olacağız. Türkiye’nin gerçek sorunlarını yani, “o bunu, şu onu dedi” gibi sözler üzerine edilen sözleri değil.
Sağlık alanında da, kürtajın ahlakiliğinden veya sezaryenin neden çok tercih edilir olduğundan çok daha gerçek, çok daha hayati son derece gerçek sorunlar var; geçen hafta, son anda haberim olduğu için çok kısa biçimde gündeme getirdiğim bir konu vardı mesela...
Türkiye’de ilik nakli konusu; ilik bankaları mevzuu. Geçen hafta, bu konuya, baskıdan az önce haberim olduğu için basılı gazetede kısaca, internet “baskısında” uzunca değinmiştim.
Benim ile aynı okulda doktora öğrencisi Bahadır Dinçer, genç bir babanın mektubu elime geçmişti. Mektupta şöyle yazıyordu:
“Bizim Mahir isimli bebeğimize (üç aylık) Ağır Kombine İmmünyetmezlik tanısı kondu. Ciddi bir bağışıklık sistemi rahatsızlığı...
Doktorlar tek çözümün ilik nakli olduğunu ifade ediyor. Erken teşhis nedeniyle bebeğin genel sağlık durumu şu an için iyi, ilaç tedavisine başlandı ancak normal insana etki etmeyen enfeksiyonlar ölümcül olabiliyor.
Biz şu anda yurtdışı ilik bankaları dâhil taramaya başladık, elimizden geleni yapıyoruz.
Ancak bu hastalık vesilesi ile öğrendik ki Türkiye’de donör sayısı çok komik rakamlarla ifade ediliyor. Dünyada 15 milyon donör varken Türkiye’de bu sayı 30-35 bin civarında. Türk hastalar yabancı donörlere muhtaç....”
Bu gibi ciddi, elle tutulur, somut sorunlarla, ancak “başına gelenler” ve ateşin düştüğü merkezin yakınındakiler ilgileniyor.
Biz neleri konuşuyoruz, Türkiye gündemi olarak ve insanlar neleri yaşıyor anımsatmak istedim; çünkü, bir haftadır ülkenin gündemi aynı, Mahir bebek ve ailesinin de.
Mektup;
“Kimi zaman Türkiye’nin uluslararası ilik veri sisteminden çıkarılması bile dile getiriliyor. Zira Türkiye genelde “alan” konumunda. Hep alıyoruz ancak vermeye gelince sıkıntı var... Bu noktada hasta birisine akraba olmayan bir donörden ilik uyması ihtimalinin 40 binde bir olduğunu belirtmek gerekir.
Biz de bütün bunları maalesef başımıza gelince öğrendik. Ülke olarak acınacak bir haldeyiz...
Mahir vesilesi ile dünyanın herhangi bir yerinde birilerine (Mahir dâhil) umut olmak istiyor iseniz (…) çok kolay bir şekilde ilik donörü olabiliyorsunuz.
Etrafınızda ilik donörü olmayla ilgili olarak farkındalığı arttırmanız birilerinin hayatının kurtulmasına vesile olabilir. Dolayısıyla ne kadar çok insanı teşvik ederseniz o kadar iyi...” diye devam ediyor.
Bilgi için: www.kokhucrebagisla.com
***
Bu arada, artık cuma yerine salıları yazıyorum; yani salı-perşembe.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024