Abdullah Kıran
Son yüz yılda, özellikle Lozan Antlaşmasının imzalanmasından hemen sonraki süreçte, Kürtler resmi olarak inkâr edildiği gibi tarihteki varlıkları da yok sayıldı, hepten görmezlikten gelindi. Tarih kitaplarımızda, Türklerin Asya’daki yaşamı ve Asya’dan çıkışı ile ilgili pek çok anlatım ve efsaneye yer verildi. Ancak bugünkü Anadolu topraklarına yerleşmeden önce bölgede ne tür siyasi yapılanmaların olduğuna; en önemlisi de Kürt mirliklerinin (beyliklerinin) Türklerin Anadolu’yu yurt edinmesinde nasıl bir rol oynadıkları konusuna hiç değinilmedi. Duruma göre, yeterince aydınlatıcı ve objektif olmasa da Yunanlılar ve Ermenilerden söz edildi, ama Kürtler gene es geçildi.
Oysa Türklerin İslam diyarı olarak kabul edilen İran, Kürdistan ve Arabistan coğrafyasında egemenliklerini tesis etmesinde, Kürt mirlikleri (beylikleri) hayati bir rol oynadı. Türklere kucak açıp Oğuz boylarının kendi sınırları ve toprakları dâhilinde topluca yerleşmesine ilk defa izin veren, başkentleri bugünkü Tebriz şehri olan Revvâdî Kürtleri oldu. İranlılar ve Araplar Türk boylarını topraklarından savaşla atmaya çalışırken, Revvâdî Kürt miri (beyi) Vehsûdân, 1029 yılında Kaşgarlı Mahmut’tan kaçan 2000 Oğuz çadırını kendi topraklarına kabul etti ve böylece Türklerin Azerbaycan, Kürdistan ve Anadolu’daki yerleşik hayat serüveni başlamış oldu.
Önceleri Doğu Azerbaycan’da Revvâdî Kürt mirliği sınırlarında toplu iskâna geçen Türkler, ardında başkentleri bugünkü Gence[1] olan Şeddadî Kürt mirliği sınırlarına doğru genişlediler. 1043 yılında Mervanî Kürt mirliği ile ilk defa temas sağlayan Selçuklular, 1071’de vuku bulan Malazgirt savaşından sonra, artık daha kolay bir şekilde, Kürtlerle bir arada Anadolu topraklarına doğru genişlediler. 1029 yılında Oğuz Türklerini kendi ülkelerine kabul eden Kürtler, Osmanlının dağılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar, yüzyıllarca Türklerle ortak bir kaderi yaşadılar. Osmanlı İslam devletinin — evet, İslam devletinin — en ücra köşelerinde Türkler ve Kürtler hep birlikteydi.
Türklerin Anadolu topraklarını henüz yurt edinmediği bir sırada, başkentleri Gence şehri olup, Ani ve Bakü gibi kentleri de denetim altında tutan Şeddâdî Kürtleri, kuzeyde Tiflis’i kontrol etmek üzere Gürcistan krallığı ile mücadele içindeyken, Mervaniler güneyde, bir zamanlar kendi yönetimlerine girmiş Urfa’yı tekrar ele geçirmek için Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) ile çatışıyordu. Başkentleri bugünkü Tebriz şehri olup Sercehân, Zencan, Ebher ve Şehrizor (Kerkük ve etrafı) dolaylarını ellerinde tutan Revvadî Kürt mirliği, Arap ve Fars beylikleriyle bir çekişme içindeydi. Kısacası, Türkler Anadolu’da yerleşik bir hayata geçmeden önce Kürtler Azerbaycan’da Gence şehrinden Bakü’ye, Bakü’den Tebriz’e (İran), Tebriz’den Hamedan’a, Hamedan’dan Şehrizor’a, Şehrizor’dan Cizre’ye, Cizre’den Urfa’ya, Urfa’dan Diyarbakır’a, Diyarbakır’dan Erciş’e kadar uzanan yüz binlerce kilometre karelik topraklarda, tarihin kadim dönemlerinden başlayarak yaşam ve egemenlik mücadelesi vermekteydi.
Türklerin henüz Anadolu’ya gelmediği bir aşamada, Silvan’daki Mervani Kürt mirliği sarayında Roma imparatoru ağırlanır; Hindistan’dan, Mısır’dan tüccarlar, sanatçılarkonuk edilirdi. Başı derde düşen Bağdat’taki Halife bile, karısı ve çocuğu için en güvenilir sığınak olarak Mervani Kürt mirliğinin başkenti Meyyâfarıkin’i (Silvan’ı) seçmişti. Kısacası Türkler Anadolu’ya gelmeden önce de, Mezopotamya medeniyetinin mirasçıları olarak Kürtlerin hiç de yabana atılmayacak siyasi ve içtimai bir yaşantıları vardı.
Türklerin Ortadoğu coğrafyasına ilk nüfuzu
Türkler İslâm ve Ortadoğu coğrafyasında Kürtlerden önce Farslar ve Araplarla karşılaştı. Kürtlerle tanışmaları ve Kürt coğrafyasına doğru yayılmaları, Araplar ve Farslarla iç içe geçmelerinden yaklaşık 200 yıl sonra oldu.
Türklerin İslâm âlemine girişi başlıca iki şekilde gerçekleşti. Bir, irsî reislerinin, bey ve hanlarının liderliğinde, klan ve kabileler olarak topluca İslâmı benimsediler. İki, İslâm devletleri ve ordularına özgü “askerî kölelik” kurumu çerçevesinde, Doğu İran – Maveraünnehir bitişikliğinden başlayıp, tek tek savaşçılar olarak hassa (muhafız) ordularına devşirildiler. Bu hassa orduları zamanla kendi komutanlarının önderliğinde politikada giderek daha etkili olmaya; saray darbeleri yapıp hükümdarları tahttan indirmeye ve tahta çıkarmaya başladı. Yüzyıllar sonra, Mısır’da müstakil bir Memlûk devleti dahi kuracaklardı.
Daha Abbasi halifeliği döneminde, 9. yüzyılda Türkler giderek halifelik ordusu içinde nüfuz kazandı. Bir müddet sonra, yeni halifenin seçilmesi veya eskisinin devrilmesi konusunda söz sahibi olacak kadar güçlendiler. Halife el-Me‘mûn (813-833) döneminde halifelik makamı daha çok İran etkisi altında iken, el-Mu‘tasım (Ebû İshâk el-Mu‘tasım-Billâh Muhammed b. Hârûn er-Reşîd b. Muhammed el-Mehdî-Billâh el-Abbâs) döneminde (833-842) İran etkisi zayıfladı ve yerini adım adım Türklere bıraktı. Bu dönemden başlayarak ordudaki Türklerin sayısı ve etkinliği oldukça artmışken, Türk birlikleri için Sâmarrâ şehri de inşa edildi.
Sâmarrâ şehrinin kurulması
Halife Me’mûn’un 833 yılında ölmesi üzerine, yerine kardeşi el-Mu’tasım geçti. Bu olağan devir halk nezdinde bir rahatsızlığa yol açmadı. Halifelik babadan oğula geçebileceği gibi, aynı aile içinde bir kardeşten diğer bir kardeşe de geçebiliyordu. Durumdan memnun olan halk sessiz kalmayı tercih edip el-Mu’tasım’a biat etti. Ancak yeni halifeyi tanımak istemeyen ordu “Me’mûn oğlu Abbâs’ı isteriz” diyerek karşı çıktı. Ordunun isyan bayrağı açması üzerine el-Mu’tasım, yeğeni Abbâs’a elçi göndererek yanına çağırdı. Vakit kaybetmeden amcasının yanına gelen Abbâs da el-Mu’tasım’a biat etti ve ardından ordunun karşısına çıkarak şöyle dedi: “Bu soğuk sevginin hikmeti nedir? İşte ben amcama biat ettim.” Bunun üzerine ordu sustu ve homurdanmaktan vaz geçti (İbn’ül Esir, Cilt 6:382).
İslam tarihçisi Ebu Hanife Dineverî, el-Mu’tasım’ın, komutanları ve önde gelen askerlerini toplayıp onları kendisine biat etmeye davet ettiğini, onların da bu davete olumlu cevap verdiğini ileri sürer. Ordunun rahatsızlığından söz etmez (Dineveri, 2007:432). Ancak bu anlatımda bile, ordunun yeni halifenin tahta oturmasında belirgin bir role sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Ordunun iktidara, diğer bir deyimle halifelik makamına bir tehdit olabileceğini henüz ilk günden tecrübe eden el- Mu’tasım Billah (d.795; hd 833-842), orduyu denetim altında tutabileceği bir mekâna nakletme kararı aldı ve böylece, sırf ordu için yeni bir yerleşim yeri, yepyeni bir şehir olan Sâmarrâ kenti inşa edildi. Halifenin kendisi Sâmarrâ’nın kuruluş gerekçesini şöyle açıklıyordu: “Ben el-Harbiye halkımın ansızın bir baskın yaparak gulâmlarımı [köle-hizmetkârlarımı, kullarımı – AK] öldürmelerinden korkuyorum. Bunun için onların bulundukları yerin yukarısında olmalıyım ki, kuşkulandığım zaman kara ve suyolu ile üzerlerine yürüyebileyim.” (İbn’ül Esir, Cilt 6:393) Buna göre, Halife Mu’tasım ordunun halka, devlet memurlarına ve bizzat kendisine zarar verebileceğinden korktuğu için, onları denetim altında tutabileceği bir mekâna yerleştirme kararı almıştı. Ancak bu mekânın, kara ve su yoluyla ulaşılabilir ve askeri açıdan kolayca denetim altına alınabilir bir yer olması gerekiyordu. Belli ki el-Mu’tasım, ordunun her an darbe yapabileceğinden korkmaktaydı. Kuşkusuz, ordudan korkan ve ordunun darbe yapmasından çekinen ilk İslam halifesi el- Mu’tasım değil. Daha önce Hârûn er-Reşit (763-809) bu yüzden Bağdat’ta değil, Rakka’da oturmaya başlamıştı (İbn’ül Esir, Cilt 6:393)[2].
Ancak el-Mu’tasım’ın Türkleri Sâmarrâ’ya yerleştirmesi bölgedeki halkın hoşuna gitmedi. İbn’ül Esir’in aktardığına göre, bir bayram günü el-Mu’tasım, evinden binekle çıktığı zaman karşısına yaşlı bir adam dikilip “Ey Ebû İshak!” diye hitap edince, halifenin askerleri olaya müdahil olup adamı dövmek istedi. Lakin el-Mu’tasım onlara engel olup “Ey yaşlı kişi! Neyin var, ne istiyorsun?” diye sordu. Bunu üzerine yaşlı adam şunları söyledi: “Allah seni komşuluğundan dolayı mükâfatlandırmasın! Bize komşu oldun; fakat beraberinde bu yaramaz huylu Türk gulâmlarını da getirip yerleştirdin, böylece çocuklarımızı yetim, kadınlarımızı dul bıraktın ve erkeklerimizin ölümüne sebep oldun.” Yaşlı adamın sözleri üzerine evine çekilen el-Mu’tasım, ertesi yılın bayramına kadar bir daha merasime çıkmadı (İbn’ül Esir, Cilt 6:393).
Sâmarrâ şehri, sayıları giderek artan Türk birlikleri için inşa edilirken, bir müddet sonra halifelik merkezi de güvenlik gerekçesiyle Bağdat’tan Sâmarrâ’ya taşındı ve böylece 836-892 yılları arasında Sâmarrâ halifeliğin merkezi oldu. (Devam edecek.)
[1] Gence, muhtemelen Kürtçe’deki “gencine” (Farsçada “hazine”) kelimesinden gelmektedir. Zaten Minorsky, hazine anlamına gelen Gence şehrinin 859 yılında Muhammed b. Halid tarafından yapıldığını yazar. Üç gece üst üste rüyasında orada bir hazinenin gömülü olduğu, hazineyi çıkartıp orada bir şehir inşa etmesi gerektiği şeklinde uyarılan Muhammed b. Halid, efsaneye göre hazineyi çıkarıp o para ile Gence’yi kurar (Minorsky.1958:25).
[2] Hârûn er-Reşit, 29 Kasım 805’te Rey’den dönünce Bağdat’a uğrar; ancak şehirde kalmadan aceleyle Rakka’ya geçer. Bağdat’ı geçerken şöyle der: “Allaha yemin ederim ki, ne doğuda ne batıda bundan daha uğurlu ve bereketlisi bulunmayan bir şehri terk ediyorum. Bağdat Abbasoğulları hayatta kaldıkları ve muhafaza ettikleri müddetçe başşehir olmuş, atalarımdan hiç biri Bağdat’tan kötülük görmemiştir. Bağdat ne güzel bir şehirdir.” Buna rağmen, Hârûn er-Reşit, zorbaların, dinden çıkmışların, ayrılıkçı ve nifakçıların bulunduğu Bağdat’ta ikamet etmek istemediğini belirtir (İbn’ül Esir, Cilt 6:174).
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.03.2025
26.11.2024
29.03.2024
18.07.2023
9.06.2023
20.05.2023
13.03.2023
15.11.2022
29.07.2022
7.03.2022