Abdurrahman Dilipak
Talut İsrailoğullarının ilk hükümdarıydı. İşa / İşmail / İsmail peygamber tarafından görevlendirilmişti. Filistinliler ve Amalika halkı ile savaşıp, onları yendi. Davud peygamber, o sıralarda 14-18 yaşlarında idi. 40 sene hüküm süren Talut savaşta vefat edince İsmail aleyhisselam Talud yerine Davud AS’ı hükümdar ilan etti.
“Tâlûd” İbranice bir lakabdır. “Tûl” kelimesinden türetilmiştir. Aşırı uzun boylu ve kudretli anlamına gelmektedir.
Hz. İsmail AS’ın Hz. Musa AS’dan sonraki peygamberden biri olduğu da rivayet edilir. Soy olarak Ya’kûb (a.s.)’ın oğlu Bunyemin’e dayanan Tâlûd’u hükümdar olarak tayin etti.
Burada “Nehirin suyu” ile imtihan önemli bir konu. İçmemeleri gereken, ihtiyaç halinde bile bir avuçla iktifa etmeleri gereken bir konuda haddi aştılar ve perişan oldular.
Siyasette ve bürokraside, iş aleminde yapmamamız gerekeni yapar, yememiz gerekeni yer, içmememiz gerekeni içecek olursa başımıza gelecek olan Talud’un ordusunun başına gelen olacaktır.
Bu olayı Kur’an-ı Kerim’in ilgili ayetlerinin mealinden okuyalım: (Bakara 249) “Talud ordusu ile sefere çıktığında (ordusuna), ‘Allah, (bana itaat edip etmediğiniz ve güven duyup duymadığınız hususunda) sizi bir nehir ile imtihan edecek, kim o nehrin suyundan içerse (bana itaat etmemiş ve bana güven duymamış olduğu için) benden değildir. O nehrin suyundan bir avuç almak müstesna olmak üzere tatmayan ise (bana itaat etmiş ve güven duymuş olduğu için) bendendir’ dedi. Talut’un bu emrine rağmen ordusundan az bir kısmı müstesna olmak üzere, o nehrin suyundan içti (ona itaat eden ve etmeyenler, güven duyan ve duymayanlar böylece birbirinden ayrılmış oldu). Nehri, kendisine itaat eden ve güven duyanlar ile birlikte geçtiğinde, (Talud’a itaat etmeyen ve güven duymayan geride kalanlar) ‘Bugün Calud ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok’ dediler. Rablerine kavuşacaklarını kesin olarak bilen (Talud’a güven duyan ve itaat eden)ler ise, ‘Nice sayıca az olan topluluk vardır ki, Allah’ın izni ile sayıca çok olan topluluğa karşı galip gelmiştir, Allah sabredenlerle beraberdir’ dedi.” (Bakara 250) “(Talud’un ordusu) Calud ve ordusuna karşı savaş meydanına çıktıklarında, ‘Rabbimiz üzerimize mücadele ve dayanma gücü ver, ayaklarımızı (düşman önünden kaçmamak hususunda) sabit kıl, inkârcılar topluluğuna karşı bize yardım et’ dediler.” (Bakara 251) “(Talud’un ordusu) Onları Allah’ın izni ile hezimete uğrattılar. Davud Calud’u öldürdü. Allah ona yönetim gücü ve doğruyu yanlıştan ayırt edebilme yeteneği verdi ve ona dilediğinden öğretti. Allah’ın insanları(n kötülüklerini) başka insanlar ile def etmesi vesilesi ile yeryüzünde büyük bir bozgunculuk yaşanmamış oldu. Ancak Allah yaratmış olduğu her şeye karşı lütuf sahibidir.”
Bu ayetlerde bize kalabalıkların önünde savrulmaktan söz etmiyor. “Pek az da olsanız, Allah sizinle beraber olduktan sonra korkmayın” deniyor. Zalimlere, fasıklara, münafıklara, müfsitlere, helali-haramı gözetmeyenlere, torpilcilere, rüşvetçilere, müstekbir, servet ve şöhret budalalarına, Belam karakterli, başarıyı kendi becerisinde görenlere, kumarbazlara, işret ehline meyletmememizi, yetki vermememizi emrediyor. Bunun aksini yapanların vay haline!
Davud aleyhisselam hem resul hem de devlet reisi idi. Dört büyük kitapdan Zebur ona verildi. Peygamberimiz bir gün oruç tutar bir gün yerdi. Biz buna “Savm-u Davud” diyoruz. Siyasilerin ağızlarını “yemek” ve “söz” konusunda mühürleyip, her işlerinde, her daim dikkatli olmaları için, çok zikreden, ibadetlerini aksatmayan ve sürekli oruç tutarak her daim ilahi bir murakabe altında olduğunun farkında olması gerek.
Oy vereceğimiz adaylarda bu ölçülere dikkat edelim.
Kur’an-ı Kerim bize ondan söz eder: “Zaten mallarını birbirine karıştıran ortakların çoğu birbirine zulmeder. Yalnız inanıp iyi işler yapanlar bunun dışındadır ki onlar da ne kadar azdır” (Sâd 38/21-25).
Hele bir de kamunun sorumluluğunu, vebalini yüklenenler yok mu? Onlar ve aslında biz hepimiz, bu dünyada yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız her şeyden hesaba çekileceğiz. Hele o toplumun sorumluluğuna talip olanlar yok mu, eğer Allah’ın rızasına uygun davranırlarsa ne alâ, fakat bu ahlak ve sorumluluklarından uzaklaşacak olurlar da, emanete hıyanet ederlerse, Allah’ın gazabı onların üzerlerine olsun!.
“Yetim malı” kabul edilen kamu malı üzerindeki tasarruflarında rüşvet ve torpile meyledenler yok mu, onların namazları, oruçları, hacları, zekatları da kabul edilmeyecek. Hele bir de “Allah’la insanları aldatmıyorlar mı”. Köşeye sıkıştırdıkları insanları “Hayır” diyecek mecal bırakmayıp, “Hayır’lı bir iş yapıyormuş” görüntüsü altında soymuyorlar mı? Bu ahlaksızlığı irtikab edenlerin kazançları, kendi cehennemlerine sırtlarında taşıdıkları odunun bedeli olacaktır. Şeytan onlara dünya hayatını, süslü ve zevkli gösteriyor. Onlara yeryüzünde bir cennet vaad ediyor. Ölümü hiç mi düşünmüyorlar. Sanki bu dünya hayatı ebedi bir hayat mı ki, ahiretlerini satıp, üç günlük dünya hayatını satın alıyorlar. Şunu unutmayalım: “Kem alat ile kemalat olmaz”. Haram malla hayır olmaz. Rıza’yı yok sayan irade meşruiyetini kaybeder!. Şeytan bizi “Hayır”la da aldatmasın. Rızaya dayalı olmayan “Hayır” “Hayır” değildir.
Birilerinin bu siyasilere ve bürokratlara, tek haramın domuz ve şarap olmadığını hatırlatması gerek. Hatta onlar zatin günahlardır. Toplumu ifsat eden, kul hakkına giren işlerin vebali çok daha ağır olacaktır.
Hayır da Şer de Allah’ın iradesi içindedir.
Rabbım biz Senin rızanı istiyoruz. Bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl. Bize hakkı hak, batılı batıl göster ve hak’da toplanmamızı nasib et. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil.
Hasbunallah! Günde 40 kez bunu okuyoruz da, ağzımızdan çıkanı kulağımız duymuyor sanki.
Rabbım bizi resullerin varisleri kıl. Rabbım çocuklarımız, bizim için, ümmet için ve insanlık için göz aydınlığı olsun. Bize içimizden adil yöneticiler ihsan et. Zalimlerin zulmünden, münafık ve müfsitlerin aldatma ve ifsatlarından bizi koru. Onlara fırsat verme. Bizim ellerimizle bunları cezalandır ve mazlumlara yardım et. Amin. Selâm ve dua ile.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
3.08.2025
26.08.2024
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024