Abdurrahman Dilipak
Ayet öyle diyor: Şeytan sizi Allah’la kandırmasın.
Şeytan size sağınızdan, solunuzdan, önünüzden arkanızdan, aşağıdan ve yukarıdan gelir. Açık bir kapı bulursa içinize girer ve damarlarınızda dolaşır. Kanın gittiği her yere gider.
Unutmayın, Şeytanın varlığı günah işlemenizin bahanesi, gerekçesi olamaz.
Derler ki, “Kedi aç kalır ve yavrusunu yemeye karar verirse, onu fareye benzetirmiş.”
Dindar biri yalan söylememeli, haram yememeli, zina etmemeli, içki içmemeli, adam öldürmemeli. Evet bu doğru. Ama Müslüman adam bunları yapmaz diye bir şey yok. Yaptı diye de dinden çıkmaz. Bunları yapmasa da, bunları meşru görürse, dinden çıkar.
Şeytan (lanet olası) benim nefsimin yoldaşı! Hep kulağıma bir şeyler fısıldar durur. Yorulmaz da. Ah o “Hannas” yok mu o “Hannas”. Hani o “vesvese veren” Ve onların cin ve insan taifesinden yardımcıları! Benden ya da bir başkasından hiç vazgeçmezler. Dostlarım bana kızıp, benden uzaklaşabilir ama Şeytanım beni hiç bırakmaz!.
Şeytandan kaçamazsınız. Gölgeniz nasıl sizi takip ederse o hep yanınızda. Tek kurtuluşunuz var, taşlanmış ve lanetlenmiş Şeytandan kurtulmak için, onun dediğinin tersini yapın. “LA” deyin.
Bizim o “işini bilen” memurumuz şöyle düşünür: Ötekiler 80 yıldır bizi sömürdüler. Biz bu devlet için, millet için gecemizi gündüzümüze katıp çalıştık. Ben hâlâ kiradayım ve borçlanıyorum. Ve hâlâ en çok ben çalışıyorum. Ben imza atıyorum, birileri malı götürüyor. Birileri adamını buluyor, malı götürüyor. Ben niye yapmayayım. Ben çalışıyorum, o yiyor, bunda adalet var mı? Aslında ben daha fazlasını hakkediyorum, o zaman ben de “aklımı kullanayım” ve..
Şartnameyi biz hazırlıyoruz, denetimi biz yapıyoruz, imzayı biz atıyoruz, işadamı işi alıp taşeron’a veriyor %20+ alıyor. Biz maaşa talim. Adalet mi bu!
İşadamı şöyle düşünüyor. Ötekiler de götürüyor. Onlar başka yerlere harcıyorlar. Biz vakıf, cami, cemaat gibi yerlere harcıyoruz. Eee, bal tutan parmağını yalar. Yarın partimiz için harcamak gerekecek. Dernek, vakıf, memlekette yardım bekleyen insanlar var. Devlet onlara 80 yıldır yardım etmedi. Bu işleri de bugün biz yapıyoruz. Bu işler peşinde koşarken bizim de evimizde çoluk çocuk var. Kirada oturarak, dolmuşla bu işlere yetişemeyiz..
Cemaati, vakfı da, “devlet bizim değerimizi anlamıyor, devletin yapması gereken birçok iş bizim sırtımızda, bu işleri finansmanı için bu kardeşlerimiz bize yardımcı oluyorsa ne var bunda..
Kimi zekat toplayanların giderlerinin karşılanmasını hesab ediyor, kimi geçmiş dönemlerin hesabını yapıyor. Kimi hoca efendilerin şefaatinden meded umuyor, kimi benim kalbim temiz diyor, kimi tevbe etmekten söz ediyor, kimi hacca gidip defteri sildirmekten. Kimi ihtiyacını karşılayıp, ele güne muhtaç olmayacak kadar bir düzen kurduktan sonra, bugün aldıklarının karşılığını fazlası ile vakıflar üzerinden ödemeyi hayal eder, vakıf kurarım diye düşünür ama, tabi bu şeytanın kandırmak için onların kulaklarına fısıldadığı bir söz olarak kalır. Şeytan yaklaştığı insanın kulağına, onun nefsine hoş gelen daha önce düşünüp meylettiği şeyleri söyler.
Şeytan peşine düştü mü bir insanın ve o da ona kapıyı bir açtı mı, artık onun işi zor. Fuhuşa da sürükler, alkole de, kumara da. Her gün geri dönüş daha da zorlaşır. Bir süre sonra insanları hak ve hayır yolunda dönüştürmek için çıktığı yolda, bir noktadan sonra kendi dönüşmüş olur ve Şeytanın peşinden yürümeye devam eder.
Kim bunlar derseniz, onları görmek için çevrenize bakın bakalım, yok oldular değil mi? Onların gittikleri mekanlara bakın bakalım, eğer yolunuz düşerse tabii, kimlerle dost olmuşlar, kimlerle beraberler, kibir var mı? Eski dostları ile ilişkisi nasıl. Aile, çocuk, eş-dost ilişkileri ne durumda. Bunlar inandıkları gibi yaşamaktan uzaklaşınca yaşadıkları gibi inanmaya başlarlar.. İlginçtir, eskiden radikalken, bugün, karı-kız peşinde koşanlarımız, kumar oynayan, futbol maçlarını kaçırmayan, malayani işler ve dostlar edinen, sık sık yemin eden, argo konuşan, küfreden, lüks mahallerde, yeni dostları ile sohbet ederken kahkahalar atan tiplere dönüşenler var..
Para, makam, güç konusunda hazırlıksız yakalandık. Aklımız ve imanımız, servetimiz ve gücümüze yön versin derken, tersi oldu, servetimiz ve gücümüz aklımız ve imanımıza yön verdi.. Bu helak sebebidir. İnandığımız gibi yaşamayınca, yaşadığımız gibi inanmaya başladık. Olduğumuz gibi görünmeyince, göründüğümüz gibi olmaya başladık.
Kimimiz ilmimizle kibirlendik, kimimiz makamımızla, kimimin paramızla, kimimiz şöhretimizle. Kimimiz bunlara ulaşmak için Şeytanın yalan vaadlerine kandı, kimimiz bunları elde ettikten sonra sapıttı.
Bizim açlığını çektiğimiz birçok şey vardı: Para, makam, kadın.. Kimimiz bunlara ulaşamayınca bunlara sahip olanları itham ediyordu, demek ki, kimimiz bunlara karşı çıkarken, onları kıskanıyormuş. Bunlara sahip olunca bir anda sapıttılar.
İnsanoğlu neyi ihtirasla ister ya da neye sahip olur ve onunla kibirlenirse, Allah onları o şeylerle imtihan eder. O şeyler, “dua ile istenen bela”ya dönüşür.
Ya hu, öyle şeyler oldu ki, başlangıçta, partizanlık, cemaat, tarikat, hemşehricilik ile yola çıkanlar, gün geldi, ya sahip oldukları haram mal ve makamı muhafaza için ya da daha fazlasına sahip olmak için tam zıt bir dünya görüşüne sahip olanlarla kol kola girdiler ve haram mallarını korumak ve kendilerine birileri musallat olmasın diye Mafya ile kol kola girerek Mafyalaşmaya başladılar. Sermaye, siyaset, bürokrasi arasında Mafyöz çeteleşmeler başladı.
Birinin çıkıp bunlara; “durun kalabalıklar, yolunuz çıkmaz sokak” diye bağırması gerek.
O noktaya geldi ki işler, bunlar artık kendilerini savunmuyorlar, saldırıyorlar, tehdit ediyorlar.. Utanmıyorlar, görünmez, bilinmez de değiller artık. Birçok şey bilindiği halde arsızca yollarına devam ediyorlar. Kendilerinden kimsenin hesap soramayacağını zannediyorlar. Her kesimden “dostlarının” olmasına, sahip oldukları dosyalarla dehşet dengesi oluşturarak, itiraz edenleri susturacaklarını sanıyorlar.
Şeytanın hilelerinden kurtulmak istiyorsak, yüzümüzü HAK’ka dönelim. Ama dikkat, Şeytan sizi Allah’la aldatmasın. Cahillik edip de din ve devlet büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin. Haksıza karşı, haklıdan yana olalım o her kimse ve işi ehline verelim. Aksi zulümdür ve Allah, cahil, zalim, fasık ve müfsit kişi ve topluluklara yardım etmez. Onların işlerini sarp dağlara sardırır. Kazandıkları, para makam ve şöhret, dua ile istenen bela olur onlar için.
Keşke insanlar yanlışta ısrar etmeseler de akıllarını başlarına toplasalar. Gelecek günler onlar için geçen günleri aratabilir. O gün geldiğinde bir dost ve yardımcı da bulamazlar.
Ve bir de, o unutmamamız gerekirken unuttuğumuz(!) bir din günü var, o her şeyin hesabının sorulacağı bir gün!! Ölüm en büyük ibret dersi olmalı bizim için! Heey! ölüm var ölüm! Selâm ve dua ile.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024
2.06.2022
7.03.2022
17.02.2022