Abdurrahman Dilipak
Resulullah’ın ahlakı, Kur’an ahlakı idi. O, “yaşayan Kur’an”dı. Onlar Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi idi. Aslında kategorik olarak, nebevi bir “tıb” ya da “siyaset” yok. Ama, elbette Peygamberlerin kavimlerinin beslenme ve sağlık sorunları ile ilgili ifade ve davranış biçimleri vardı. Bu uygulamalar bu anlamda “tıbbı nebevi” olarak tesmiye ediliyor. Tek bir tıb var. Ama Müslümanlar her işte olduğu gibi o işte de Allah’ın rızasına uygunluk ararlar. Resulullah’ın uygulama ve tavsiyelerini öncelikle dikkate alırlar. Mesela iki öğün yememiz gerek, tek tip yememiz gerek. Yani iki hayvansal gıdayı aynı öğünde yemeyeceğiz. Tatlı ve meyveyi yemekten önce yiyeceğiz. Sağ elle yiyeceğiz, besmele çekeceğiz. Tuzla başlayıp bitireceğiz. Sofranızdan rafine şekeri kaldırın, tuzu değil. Evet rafine tuzu da kaldırın. İsraf etmeyeceğiz. Acıkmadan yemeyeceğiz, doymadan kalkacağız. Kararı kadar su içeceğiz. Aşırı sıcak ve aşırı soğuktan sakınacağız.
Tıbbı nebevi gibi, “siyaseti nebevi” de vardır. Bazı Peygamberler, Peygamberlikleri yanında yöneticidirler. Onların uygulama ve sözleri bizim için ayrı ve özel bir değer taşır. Söz ve eylemlerimizin bu temele dayanması gerekir. Herhangi bir söz ya da iş vahye ve risalete uymuyorsa onda hayat yoktur.
Bu anlamda “iktisadi nebevi”den de söz edebiliriz. Riba konusundaki hassasiyet bu konuda en yaygın olarak bilinen düzenlemedir. Ölçü ve tartının düzgün olması, söz verildiğinde sözünde durulması, piyasaya müdahale ederek piyasada fiyatları yükseltmek için mal çekmek, ticari sözleşmelerin yazılı hale getirilmesi, emeğin karşılığının hak sahibine hemen ödenmesi, ihtilaf halinde hakeme gidilmesi, karz-ı hasen bu konulardaki bazı düzenlemelerdir.
Burada önemli bir konu; Riba en son uygulamadan kaldırılan haramlardandır ve Riba’yı “enflasyon” belasından bağımsız düşünemeyiz. Ribanın adını “Faiz”e çevirerek kendi değer olan parayı bırakıp, “kaime” yani para yerine ikame edilen kağıt paranın üzerindeki rakamları esas alan bir uygulama bizi “rıza”ya ulaştırmaz!
Allah (cc) hayatın bütün alanlarına müdahildir. Ekonomik, sosyal, siyaset, geleneksel, fikri her alanda O’nun rızası aranacaktır. Bu anlamda yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız, söylediğimiz ve söylememiz gerekirken söylemediğimiz her şeyden hesaba çekileceğiz.
Kişi ya da topluluklara bakın bakalım, onların sözleri, işleri, kıyafetleri, ilişkileri kime benziyor. Örnek aldıkları kim. Kullandıkları kavramlar, kurumlar neler. Bu şekilde nereye varmaya çalışıyorlar. Dünya menfaatine mi, İlahi rızaya mı ulaşma gayretindeler. “Alameti farika”larını koruyorlar mı, yoksa ayırt edici özelliklerinden vaz mı geçiyorlar, başkalarına benzemeye mi çalışıyorlar.
Kuşkusuz bu her konuda değil, onların inançları ve onların aidiyetlerini ifade eden alameti farikaları itibarı ile bundan sakınmak gerek. Yoksa onlar ağaç dikiyor, biz dikmeyelim değil, onlar da portakal yiyor biz yemeyelim değil. Eğer onlar Lat, Menat, Uzza, Rab İsa diye başlıyorsa; biz “Euzubillahimineşşeytanirraciym, Bismillahirrahmanirrahiym” diye başlayacağız. Onlar gibi domuz yiyip, şarap içmeyeceğiz.
Ama artık kendini fahşaya kaptırmış, alkol alan, yediğine-içtiğine dikkat etmeyen, kumar oynayan insanlarımız da var. Hatta onlara benzemeye çalışan, kendini onlara benzetmek için şartları zorlayanlar da. Dahası haram olana benzettiği ve kendince helal saydığı yiyecekler, içecekler tüketiyorlar. Onları üstün gördükleri, kıskandıkları için onlar gibi davrananlar da var artık. Diğer dindar insanlara benzememek için kendilerini ötekilere benzetmeye çalışanların sayısı da az değil.
Bakın bakalım, kimin işleri ve sözleri, hangi ölçüde Peygamberlerin ve onların ashablarının işlerine ve sözlerine benziyor. Kullandıkları kelimeler, kavramlar, kurumlar hangi yönü işaret ediyor? Dışarıdan baksanız, onları kimlerden sanırdınız!
“İman ettik” demekle yakamız bırakılıverilmeyecek. “Bizden öncekiler”in haline bakın. Onların başına gelenler, bizim de başımıza gelecek.
Unutmayalım ki, namaz kılıp, oruç tutup, Hacca gidip, zekat verip ama işleri İlahi rızaya aykırı olanlar ve bunu dert edinmeyenlerin ibadetleri onları kurtarmayacaktır. “Vay onların haline…”
Rezidanslarda kapalı kapılar arkasında dönen dolapları, para, makam hesaplarını, oyun masalarında edepsizce konuşulanlar ve yapılan edepsizlikler hüküm sahibinin melekleri tarafından kayıt altına alınılmaktadır.
Zaten onlar Allah’ın ipini bırakınca, Allah da onların ipini bırakır. Şartlar onları, benzemeye çalıştıklarına benzetir. Eski dostlarını görünce “biz sizdeniz” derler. Şeytanları ile baş başa kalınca, aksini söylerler. Münafıklaşırlar. Zaman içinde kıyafetleri, yiyip içtikleri değil, yaşayışları da onlara benzemeye başlar. Namazı terk ederler. Fuhşa, kumara meylederler. Oyun, eğlence masalarında “yeni dostları” ile birlikte işrete dalarlar. Ki artık onların gözleri var görmez, kulakları var duymaz, kalpleri var hissetmez. Kalpleri mühürlenir zamanla. Artık onlara söylesen de söylemesen de birdir.
Servet, siyaset ve şöhret bu anlamda tehlikelidir. Kibir bunların yakalarını bırakmaz. Zamanla merhametlerini kaybederler. Artık zalimlerden olmuşlardır. Kendilerini ıslah ediciler gibi gösterseler de zalimlerin tâ kendileridir. Onlar cahillerden olmuşlardır. Bu konuda başkalarının kimliklerini sorgulamadan önce kendi nefsimizdeki kötülüklerden arınmak için çaba gösterelim.. Yoksa sözümüzün etkisi olmaz.
Tıbbın ifsadı yanlış yapanı zarara uğratır. İktisadın ifsadı, o mahalleyi, beldeyi zarara uğratır. Siyasetin ifsadı ise bir ülkeyi perişan eder. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bir ülke halkı helak olabilir. Bu helaktan kurtulmak için elimizle, dilimizle muhalefet edip, en azından kalbimizden öfke duymamız gerek o yanlışa ve o yanlışı yapanları yanlıştan döndürmeye çalışmamız gerek. O zaman umulur ki Allah bizim kurtuluşumuz için bize bir kapı açar.
Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytan hükmündedir. Zalimlere kim yardım ederse, Allah onları onun başına musallat eder ve ateş onlara da dokunur. Kim ki, diliyle muhalefet eder ve Allah’ın ipine tutunursa, Allah onu / onları o zalimlerin elinden kurtarır. Ve kim ki, onlara karşı direnir ve onlarla mücadele ederse, o zaman Allah onlar eli ile zalimleri cezalandırır ve mazlumlara yardım eder. Onları onlar üzerinde galip kılar, onlara gayb hazinesinden ve gayb orduları eliyle yardım eder ve her iki cihanda da mükafatlandırır.
Önce kendi nefsimize bakalım, sonra elimizin altındakilere ve sonra yönetenlere ve topluma yön verenlere.. Kim kimdir, kim kime benziyor, kimin işi ve sözü, kimlerin işine ve sözüne benziyor. Kimler kimin sözcülüğünü yapıyor ya da insanları nereye çağırıyorlar, ona bakalım. Ve ona göre karar verelim, Hak’tan yana safımızı belirleyelim ki kurtuluşa erenlerden olalım. Yoksa “içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden” helak bizi de bulabilir.
Selâm ve dua ile.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024
2.06.2022
7.03.2022
17.02.2022