AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, dün Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi toplantısının açılışında konuşurken demiş ki:

“Gözünüzün önüne şunu getirin: Türkiye Slovak nüfusun yarısını misafir ediyor.”

Avrupa şaşırdı ne yapacağını… Şu günlerde altı yaşındaki oğlumun tesadüfen keşfettiği ve heyecanla dinlediği MFÖ'nün “Yolladılar onu Avrupa'ya, Kendi yolunu bulmaya” diyen şarkısı da mevcut duruma eşlik ediyor sanki. “Deli deli kulakları küpeli” nakaratıyla 'Avrupa Avrupa'vokali bir yanda, diğer yanda da İtalya'daki referandumda 'Avrupa'dan çıkalım' diyen muhaliflerin zaferi… İtalya Başbakanı Matteo Renzi'nin içi isyanlarda, dışı istifalarda…

İtalya'da referandum banka hisselerini vurmuş. Monte dei Paschi di Siena bankasının beklediği 5 milyar euroluk kurtarma planı, 'kurtaramama planı' olmuş. 

ABD Başkanı Trump iki tweet atıyor ve iddiaya göre Çin'in para birimi Yuan'ın düşmesine neden oluveriyor.

Bu arada Çin, ülkesinden Fransa'ya kadar uzanacak tek bir hat kurmak için G20'ye alternatif bir birlik oluşturacağını açıklıyor. İpek Yolu üzerindeki 60 ülkeyi bir araya getirecek proje için 1 trilyon dolardan söz ediliyor. Yeni İpek Yolu'nun adı, 'Bir Kuşak Bir Yol' olacakmış.

Herkes başının çaresine bakma derdinde. Biz de öyleyiz.

Piyasalardaki moralin bulaşıcı etkisini sadece ekonomistler değil, artık herkes biliyor. Ekonominin kötüye gitmesinden daha kötüdür morallerin bozulması. Tüm kurumlar için de geçerlidir bu durum. Pek çok şirket, hedeflere ulaşamadıkları dönemlerde en çok ÇalışanMemnuniyeti'nin düşüşe geçmesinden endişe duyarlar. Yöneticilerdeki surat asıklığı derhal önce kendi çevrelerine, sonra diğer departmanlara ışık hızıyla sirayet eder. 'Dağın arkasını gören' ya da 'Başına geleceği bilen' liderler halkın ya da çalışanın nabzını tutmayı bir an için bile olsun ihmal etmezler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Doları olan TL'ye ya da altına dönsün” çağrısı üzerine “Boşuna uğraşmayın, yastık altı parası edebiyatından bir şey çıkmaz” muhabbetlerini de işitir olduk. Hiç yadırgamadık. Tıpkı çalıştığı iş yerinde topluca verilen moral yemeklerini küçümseyip, yöneticilerin mevcut durumu açıklıkla anlatıp çalışanlarından katma değer beklediklerini ifade ettikleri konuşmaları da, 'hamaset' olarak değerlendiren, egolarını yükseltip, söylenenleri hafife alan bir amorf zihniyettir bu. İşin bir ucundan tutmaya dermanı da, hevesi de olmayan bu türden ekâbir arkadaşlarımızın iş ve özellikle devlet yönetimi konusundaki eşsiz önemdeki bilgilerine, çağın filozoflarına taş çıkartan değerlendirmelerine maruz kalmak yaşadığımız günlerin kaçınılmaz ve sıradan anılarıdır… 

Altına ve TL'ye özendiren açıklamaların ve bu yolda alınan önlemlerin elbette ki hassasiyeti pek çok kırılma noktasında sınanmış bu toplumda hatırı sayılır bir karşılığı vardır. Bu nedenle 'telaş' yerine 'soğukkanlılık'la moral veren açıklamaların Algılama Yönetimi'nin şu 11 kuralına uygunluğunu da hatırlatmakta yarar görüyoruz: 

Bir: Hedef kitlenin değerleriyle uyumlu olmak, İki: Hedef kitlenin kültürüne özen göstermek Üç: Beklentilerin üzerinde yaklaşım sergilemek, Dört: Kafaları karıştırmamak, yalın olmak, Beş: Sonuca odaklanmak, Altı: Yapılan çalışmaların etkisini ölçmek, Yedi: Gerçeklere dayanmak, Sekiz: Tekrar etmek, Dokuz: Farklılaşmaları yönetmek, On:Görselliği doğru yönetmek, Onbir: Düşünceden çok duygulara hitap etmek…

'Algılama Yönetimi' için tüm koşullar hazırdır. Bu nedenle iletişimin pek çok kanaldan yapılmaya başlanmasıyla örneğin, kuyumculuktaki durgunluktan yakınan sektör temsilcilerini, altın piyasasında başlayan hareketlenmeden memnuniyetlerini ifade eder oldu.

Diyanet İşleri Başkanlığı kararıyla hac ve umre ücretleri Türk Lirası üzerinden tahsil edilmeye başlandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdullah Gül Müzesi ve Kütüphanesi'nin açılış töreninde yaptığı konuşmada “Dış ticarette de TL'ye geçiyoruz” dedi. Hayal mi? Neden hayal olsun? Cumhurbaşkanı'nın ifadeleri şöyle:

“Biz Çin, Rusya, İran'la alışverişlerimizi yerli parayla yapmayla ilgili çalışmalar yaptık. İnşallah Başbakanımız Rusya'ya gidiyor. Bu konuyla ilgili çalışmalar yapacak. Merkez Bankalarımıza talimat verdik. Bu oyunlara karşı biz de kendi oyunlarımızı oynayacağız”

Türk Lirası'na dönüş için atılabilecek her adımın, detaylarıyla anlatılması, iletişiminin çok boyutlu olarak yürütülmesi, öncelikle hepimizin ihtiyacı olan morallerin diri tutulması, sandığımızdan daha çok önem taşıyor. Söz konusu Türk Lirası'nın itibarıdır. İtibar ise, sahibinden başka kimseye delege edilemez.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sırtını millete yaslama ve Algılama Yönetimi'nin kurallarını uygulamada gösterdiği başarının ve milletin de aldığı mesaja yerinde bir duyarlılıkla cevap vermesi yolunda ilk ürünler alınmakta sanki… Gösterge, davranış değişikliğidir. Çeşitli kuruluş ve kişiler şimdiden tavırlarını koymaya başlamışlar; “Bu tür çağrılar, parası dolarda olmayanların ilgi alanına girer” şeklindeki sözde 'öngörülere' rağmen…