Ali Saydam
Bu köşenin müdavim okurlarının yakından izledikleri gibi, 2005 yılında yayınlanan kitabımız “Algılama Yönetimi"nde ilk kez bu “3İ" kuralından söz etmiştik. Siyasi iletişimin olmazsa olmazıydı “3İ"… Yani İstişare, İkna ve İttifak… Bunlardan biri olmazsa iktidara gelmek mümkün değildi…
AK Parti de Anayasa Değişikliği sürecinde yürüteceği iletişim çalışmalarının çatı sloganını “3İ" olarak belirlemiş.
Onların saptadığı açılım ise şöyle: İstiklal, İstikbal, İstikrar…
AK Parti referandum çalışmaları için 7 Şubat'ta sahaya inecekmiş. Neden bu kadar geç, merak ettim gerçekten. İletişimde hız en önemli unsurdur. Hatta kritik başarı faktörü. Hani “Doğru Zaman, Doğru Kişi, Doğru Yer" üçlemesinde anlamını bulduğu gibi…
AK Parti'de yol haritası teşkilat toplantılarıyla şekillenecekmiş. Bu da doğru bir yaklaşım. Taktik düzey içinse tamam. Ancak strateji demokratik yoldan değil, yukarıdan aşağıya doğru belirlenir. İnşallah bu da unutulmaz…
Başbakan Yıldırım, teşkilata, toplumun her kesimine ulaşılması talimatını verecekmiş. En önemlisi de bu. Başından beri ifade etmeye çalıştığımız gibi, 'Evet' çantada keklik değil. İşleri yanı siyasi iletişim strateji ve taktiklerini sağlam tutmakta yarar var. Hele de seçmenin sandığa gitmesini sağlamak çok önemli.
En büyük avantaj ise muhalefetin ne yapacağını bilmek…
Merkel ne yüzle gelecek…
Almanya'nın önemli kamu kuruluşu TV kanallarından WDR'de (Westdeutscher Rundfunk, Batı Almanya Radyosu) yayınlanan, sözüm ona eğlence programında sergilenen bir Erdoğan-Trump-Putinparodisi, Batı'nın vardığı sahtekârlık ve ikiyüzlülük düzeyi için son noktayı koymuş adeta…
TV'de yayınlanan bir pazarlama-satış programının canlandırıldığı programın internette dolaştırılan kaydındaki Suzi ile Jürgen'in söz düzeni şöyle:
-Suzanne bana ne tanıtımı yapacaksın?
-Muhteşem bir ürün. Bu yeni bir temizlik malzemesi. Her şeyi gerçekten kökünden temizliyor. Bütün deterjanları unut. Artık Erdoğan var.
Reklamın sonunda iki temizlik ürününü de Erdoğan'ın yanısıra Trump ve Putin için de indirimli verdiklerini açıklıyorlar.
Ama finale kadar seçmece diyaloglar şöyle:
-Artık Erdoğan var. Ulusal temizleyici. (Taksim meydanının eski hali ekranda. Bir mitingten görüntü koymuşlar).
-Muhalif unsurlar ve liberal pislikler. (Taksim meydanının bomboş halinin fotoğrafı).
-Meydan bugün çok temiz görünüyor. (Suzi, okullar ve üniversitelerin de temizlendiğini, bu dünyada pek çok kişiyi ikna ettiklerini ve AB tarafından da desteklendiğini söylüyor).
-Bu Avrupa'da bir sınır. (Mültecileri görüyoruz.)
-Burası birkaç hafta önce böyle görünüyordu. (Yeşil bir alan fotoğrafı). Erdoğan uygulandı ve şimdi böyle. (…)
Ekranda Erdoğan'ı Türkiye'deki bir konuşması sırasında görüyoruz. Ama montajla Almanca konuşan biri olarak izliyoruz Erdoğan'ı:
-Merhaba, temizleyin, arındırın, darbe yapın. Bu benim tutkum. Ama darbe yaparken en önemlisi darbede kullanılan 'araçlar'. (Temizlik araçlarından söz ediyor gibi) Şahsen geç kalmış bir darbeye yeni başladım. Ve şimdi her şey tertemiz. Benim parolama göre Darbe Gülen-Erdoğan'ı me me me süpürdü. Almancası, Erdoğan sizin için temizler. Ve ortaklarımız için.
Tekrar Suzi ve Jürgen sahnede.
Jürgen diyor ki: “Ama Erdoğan kesinlikle inanılmaz derecede pahalıdır". Suzi ürünün ucuz olduğunu belirtip, ucuzlukta zirve yapıyor. Bu ucuzluk nelere mal oluyormuş:
-Türkler için yüzde 50'nin desteğiyle sadece demokrasiye mal oluyor. Kürtlerin yaşamına mal oluyor. Ve Avrupa da bu ürünün bedelini değerleriyle ödüyor.
-Aaa bu kadar mı? Müthiş.
- Dünya çapında IŞİD haricinde her şeyle mücadele ediyor. Ve bunun yanında “iki Dangalak markalı iki çok güzel ürün" diyerek iki deterjan ürününü, (önce Trump'ı “beyin yumuşatıcı" olarak, sonra da Putin'i, “Bu sadece kendi ülkesini değil, başka ülkeleri de temizliyor" diyerek) takdim ediyor. Seyirciden alkışlar...
Erdoğan'a “Mültecileri antidemokratik yollardan temizlemek", “DEAŞ'ı desteklemek" gibi akıl ve vicdan dışı suçlamaları sürdürmek, sadece aşağılık bir davranış biçim değil, aynı zamanda halkımızın iradesini hiçe saymaktır.
İçindeki düzeysizlik ve zekâ yoksunu espri seviyesi bir yana kallavi yalanlara WDR'nin izin vermesi Almanya'nın takındığı tavırla bütünlük arz ediyor aslında. Türkiye'de hakkında yakalama kararı bulanan Can Dündar'a devlet protokolü içinde 'Çağrılı Konuşmacı' (Keynote Speaker) görevi vermeleri, darbeci FETÖ teröristlerini ve kırmızı bültenle aranan diğer terör gruplarına kucak açmaları ile kamu TV'sinde böyle hakaretlere meydan vermeleri arasında tabii ki bir paralellik var.
Bir başka kamu kuruluşu olan Alman radyo ve yayın organizasyonu Deutsche Welle de sürekli Türkiye'de bir iç savaşın başladığını iddia edip durmadı mı…
Bu ortamda önümüzdeki günlerde Alman Şansölyesi Merkel'in Ankara seyahati, hangi red-kabul atmosferi içinde geçecek, merak konusu…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları

































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2020
15.10.2019
24.09.2019
12.09.2019
10.09.2019
25.06.2019
7.05.2019
11.04.2019
4.02.2019