Alper GÖRMÜŞ
Radikal’den Eyüp Can, önce Anıtkabir’e çıkanların sayısındaki artıştan yola çıkarak Atatürk’ün “devlet katından halk katına indiğine” hükmetti… Ardından da Radikalokurlarını, kendi varsayımsal hükmünün nedenlerini bulmaya çağırdı (Serdar Kaya, bu hikâyedeki bilimsel yöntem problemlerini uzun uzun yazdı, ben işin o kısmını geçiyorum).
Eyüp Can’ın tartışma çağrısı şöyleydi:
“Evet, ne oldu? Ne değişti? Bugünden itibaren Radikal’ de bu soruyu tartışmaya açıyoruz… Evet, ne oldu, ne değişti? Cevaplarınızı bekliyorum…”
En ilginç cevap birkaç gün sonra Radikal yazarı Koray Çalışkan’dan geldi, bu değişim bir doğumdan kaynaklanıyordu: “Kültürel Atatürkçülük” doğmuştu, hayırlı olsundu!
Kemalizm’i geride bırakan “kültürel Atatürkçü”ler…
Çalışkan’a göre, Anıtkabir’e çıkanlar, “Korporatist, devletçi, 1930’ların ruhuna hâkim, İngiltere’den İtalya’ya her yerde benzer özelliklerle kurgulanmış bir ideoloji” olan Kemalizm’i geride bırakan “kültürel Atatürkçü”lerdi…
“Geride kalmış bir ideoloji olarak Kemalizmi mobilize eden”, “çocuğun şekere yapıştığı gibi onu bırakmayan” sadece “iki aktör” kalmıştı: “Biri İşçi Partisi ulusalcılığı, diğeri Tayyip Erdoğan İslamcılığı.”
Çalışkan’a göre, “Anıtkabir’e taşınan bir milyon, başka bir Atatürkçülüğün doğum gününü kutluyor(du). Onlar geleceğin Türkiye’sinde demokratik, çoğulcu ve renkli bir hayat yaşamak isteyenlerin ortak düşünü temsil ettiği için Anıtkabir’e gidiyor(du).”
Hepimiz anlamalıydık: “Yeni Atatürkçülük çağdaş Avrupa’nın değerlerine sarılan, insan hakları ve özgürlükleri konusunda tavizsiz, modernliğin özgürlükçü yorumunu düşünen, Avrupa Birliği’ne girmeyi amaçlayan bir düşün tezahürü(ydü).”
Dikkat etmeliydik: “Kimse bedenine altı ok dövmesi yaptırmıyor(du). Kadın ve erkeklerin vücutlarına ‘K. Atatürk’ dövmesi yaptırdığı günler(di) bunlar. Ve o dövmedeki K. bu sefer Kemalizmi ya da ideolojinin isim babasını değil, ‘Kültürel’in K’sını kodluyor(du).”
Ah, keşke diyeceğim ama…
Girişte de söylediğim gibi: Serdar Kaya, Serbestiyet’te kaleme aldığı iki yazıda, Anıtkabir’e gidenlerin sayılarına bakarak böyle bir sonuca varmanın “bilimsel” ölçütlerle savunulabilir olmadığını uzun uzun anlattı ve eleştirisini esasen Eyüp Can’a yöneltti.
Uzun alıntılarla aktardım, siz de gördünüz, Koray Çalışkan da benzer bir sonuca varıyor ama ortada yine bir “delil” yok. Ortada sadece bir varsayım var ve Çalışkan bizden varsayımına inanmamızı istiyor.
En tuhafı da şu: En önemli “delil” olan Anıtkabir’e 1 milyon insanın çıkması, bizzat yazar tarafından şöyle harcanıyor:
“Unutmayın, Gezi eylemleri sırasında Atatürk rahat uyumuştu. Tüm Türkiye Erdoğan’ın otoriterliğine karşı ‘One minute!’ derken kimse Anıtkabir’in merdivenlerini aşındırmamıştı. ‘Cumhuriyet Mitingleri’nin hatasına düşmemiş, kimse yeni sorunların ‘Eski İdeoloji’yle çözüleceğini savunmamıştı.”
Bu ne şimdi?
“Anıtkabir’in merdivenlerini aşındıranlar (…) sorunların ‘Eski ideoloji’yle çözüleceğini savunanlar”sa şayet, bu yıl Anıtkabir’e çıkan 1 milyon kişi nasıl oluyor da “eski ideoloji”yi terk edip yeni ideolojiye, yani “kültürel Atatürkçülük”e transfer olmuş oluyorlar? (Gel de “eski Atatürkçü” Mümtaz Soysal’ın, geçtiğimiz günlerde Baskın Oran’la birlikte katıldıkları televizyon programında, Anıtkabir’e çıkanlarla ilgili olarak söylediklerini hatırlama: “O tür şeyler fetişizm… Siz beni oraya doğru yürürken gördünüz mü hiç? Atatürk onları duyamaz ki!”)
Diyelim ki Çalışkan’ın varsayımı doğru…
Hadi bütün bu çelişkileri ve tuhaflıkları unutalım ve Koray Çalışkan’ın varsayımının doğru olduğunu varsayalım; peki, bu durumda yeni doğan bu “kültürel Atatürkçülük”ün yayın organları, sivil toplum kuruluşları, internet siteleri, blogları, sözlükleri nerede?
Biz neden, nereye baksak geride kaldığı söylenen o “kültürel olmayan” Kemalizmle karşılaşıyoruz?
“Çağdaş Avrupa’nın değerlerine sarılan, insan hakları ve özgürlükleri konusunda tavizsiz, modernliğin özgürlükçü yorumunu düşünen, Avrupa Birliği’ne girmeyi amaçlayan” yayın organları, sivil toplum kuruluşları, internet siteleri, blogları, sözlükleri nerede?
Koray Çalışkan söylesin, biz de okuyalım…
Bu, o kadar zorlama bir “tez”, o kadar zorlama bir “icat” ki, “acaba bu icat başka bir ihtiyaçtan mı kaynaklanıyor” diye düşünmemek elde değil.
İşte o zaman da aklıma, hayatı boyunca Kemalizm eleştirileriyle temayüz etmiş sosyalist bir bilim adamının, “Rabbim, Bismillah ve Atatürk kelimelerini kullanmadan 15 dakika konuşamayan” (Sırrı Süreyya Önder’in Mustafa Sarıgül tarifi) bir aday adayını desteklemesinin yarattığı zorluklar geliyor. (Üstelik karşısında sosyalistlerin desteklediği bir aday varken…)
“Kültürel Atatürkçülük”, her şeyden önce Koray Çalışkan’ın bu zorluğunu giderecek fena olmayan bir icat gibi duruyor: Bir sosyalistin “korporatist Atatürkçülük”le dans etmesini izah etmesi hayli zor; fakat “kültürel Atatürkçülük”le dans o kadar da “ters” olmayabilir!
“Selim Türkhan kim yahu?”
Sıra geldi, “Kültürel Atatürkçülük’ü anladık da, Selim Türkhan kim yahu” sorusunu soran okurların merakını gidermeye…
Selim Türkhan, zamanımızın muhayyel bir kahramanı; yaratıcısı da Birgün gazetesinin eski yazarlarından, reklamcı Ateş İlyas Başsoy…
Başsoy, 2009 yerel seçimlerinde Antalya’da CHP’nin büyükşehir belediye başkan adayı Mustaf’a Akaydın’a seçimi kazandıran “mucize kampanya”nın yaratıcısı ve uygulayıcısı…
İlyas Başsoy, çok temel ve çok basit bir kabulden yola çıkıyor: Bir siyasi kampanya, oyunu sadece “iş”e ve “hizmet”e bakarak veren “siyasetsiz seçmen”lere yönelik olarak yürütülmelidir. (Başsoy, bu seçmenlerin tamamını Selim Türkhan adını verdiği hayali bir kişiyle ifade ediyor, onların partisine de Selim Türkhan Partisi–STP diyor.) Kampanya STP tabanını etkilemeye yönelik olmalıdır, çünkü partilerin taşlaşmış tabanlarından birkaç parça sökmek bile zorken Selim Türkhan Partisi’nin tabanında “hizmetle tavlanmayı” bekleyen, oyunu her an değiştirmeye hazır milyonlarca seçmen vardır. Ateş İlyas Başsoy, 2011’de yayımladığı AKP Neden Kazanır, CHP Neden Kaybeder başlıklı kitabında, CHP’nin “Antalya zaferi”ni, kendisinin CHP’nin belediye başkan adayı Mustafa Akaydın’ı CHP’nin ideolojik seçmenine değil, hemen haman tamamı AK Parti’ye oy veren Selim Türkhan Partisi’nin üyelerine yönelmeye ikna etmesine bağlar.
Anıtkabir’e çıkanların yüzde kaçı STP üyesiydi?
Eyüp Can, konuya dair ikinci yazısında, Anıtkabir’e çıkan 1 milyonun yüzde kaçının AK Parti’ye oy verdiğini merak ettiğini yazmıştı…
Bu önemli bir soru işte…
Ateş İlyas Başsoy, Selim Türkhan’ın “hizmete”, “yatırımlara” bakıp oy verdiğini belirtiyor ama onun bir temel özelliği daha var: Alıştığı gündelik hayatın radikal değişikliklere uğraması onu fena halde huzursuzlandırıyor!
Eyüp Can’ın sorusu işte bu noktada önem kazanıyor…
Aslında soruyu şöyle sormak daha doğru: Bu yıl Anıtkabir’e çıkan ilave yüz binlerin bir bölümünü, giderek büyüyen “hayat tarzı” tartışmalarından huzursuzlanan Selim Türkhan’lar oluşturmuş olabilir mi?
Bu sorunun cevabı olumluysa, AK Parti’nin özellikle İstanbul’da işinin epeyce zor olacağını söyleyebiliriz… Ayrıca CHP’nin İstanbul adayının “siyasetsiz” Selim Türkhan’lar açısından hayli cazip olduğunu unutmamak lazım.
Önümüzdeki yazıda, İlyas Başsoy’un kitabından yararlanarak Selim Türkhan’ı biraz daha yakından tanıtmak istiyorum size… Çünkü İstanbul’daki seçimin kaderini, onun tavrı belirleyecek. Tekrar etmek pahasına söylüyorum: Özellikle de Mustafa Sarıgül gibi birinin ciddi bir aday olduğu koşullarda…
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025