Alper GÖRMÜŞ
Kendi haklılığına hiçbir kuşkunun sızamayacağı ölçüde inanan birinin, kendisine “acaba inandığım kadar haklı olmayabilir miyim” diye sorup bu sorunun peşine düşmesi nadirattandır. Böyle insanlar genellikle fıkradaki ters yola girmiş sürücünün kendisini işaret eden trafik anonsları karşısında “Ne biri ne biri, hepsi hepsi” tepkisini hatırlatacak şekilde davranır. Yani haklılığına dair inancına destekçi bulamadıkça kendisinin haklı, kendisine hak vermeyen herkesin haksız olduğuna dair inancına daha fazla gömülür.
Haklılık söz konusu olduğunda elinde hep kendine yontan nalıncı keseri varmış gibi davranma eğiliminde olan insan, ailesi ve ülkesi gibi aidiyet hissettiği kurumlar söz konusu olduğunda da benzer biçimde davranma eğilimi içine girer.
Bu eğilim neredeyse insan doğasının bir parçası gibi algılandığı için, mesela çoğu ceza kanununda suçlu çocuklarını koruyup saklayan anne babalar yasalar karşısında suçlanmazlar.
Yani insan her durumda kendisinin, ailesinin ve ülkesinin haklı olduğuna inanma eğilimindedir. Aynı şekilde aileler ve ülkeler de başka aile ve ülkelerle çatışma anlarında kendi haklılıkları konusunda nadiren kuşku duyarlar.
Ne var ki bu güçlü inanç üçüncü kişilerin, ailelerin ya da ülkelerin desteğini garantilemez. Hatta genellikle olan, arada büyük bir makasın bulunmasıdır.
Haklılık duygusu eylemlerimiz hakkındaki kendi öznel değerlendirmemizle ilgilidir. Oysa haklılık, eylemlerimizin, bizim de dahil olup onayladığımız ortak kabuller bütünüyle uyum içinde olup olmadığı tarafından belirlenir.
Türkiye’nin İdlib’deki şu anki pozisyonu
Türk halkının kahir ekseriyetinin ülkelerinin İdlib’deki pozisyonu hakkında beslediği yüksek haklılık duygusuna karşılık dünyada bu duygunun hiçbir şekilde paylaşılmıyor oluşu, işte ancak haklılık duygusu ile haklılık arasındaki farkla anlaşılabilir. Türkiye, İdlib’deki varlığının ve ona bağlı eylemlerinin, kendisinin de dahil olduğu ortak kabuller bütünüyle uyum içinde olup olmadığına bakmadığı için, pozisyonuna karşı gelişen tepkileri şaşkınlıkla karşılıyor.
Televizyonlarda konuyu ele alan bütün tartışmacılar, Türkiye’nin ne kadar haklı olduğunu anlatırken başlıca iki argümana yaslanıyorlar:
Birincisi: Türkiye’nin ilave iki milyonluk bir Suriyeli göçünü kaldıramayacağı, bunun ülkenin demografisini tehlikeli biçimde değiştireceğine dair endişeler.
İkincisi: Türkiye’nin İdlib’den çekilmesinin, önceki üç operasyonun kazanımlarını tehlikeye atacağına dair endişeler.
İşte bu nedenlerle Türkiye’nin Suriye ordusunu İdlib’in dışında tutmak için oraya müdahale edip kalıcı hale gelmesi kaçınılmaz sayılıyor.
Ne var ki akla ilk anda gelmesi gereken başka argümanlar tartışmaya zinhar sızamıyor. Mesela şu soru asla sorulmuyor: “Bir ülke, komşu bir ülkeden kendi topraklarına göçü engellemek için o ülke topraklarına girme hakkına sahip midir?”
Dünyanın en büyük gücü ABD, benzer bir problem karşısında (Meksika sınırındaki göç dalgası) gelenleri kendi sınırında durdurma seçeneğini tercih etmişken Türkiye’nin bu tercihi kabul görebilir mi?
Türkiye son yıllarda karakteri biraz farklı bir soruyu daha duymazdan gelmişti: “Bir ülke, başka bir ülkenin sınırları içinde gelişecek yeni bir idari yapılanmayı dağıtmak için o ülkeye müdahale edebilir mi?”
Bu soruyu Türkiye nispeten daha az hasarla atlatabildi, fakat şimdiki soru çok daha çetin.
Soruya inandırıcı bir cevap vermenin ne kadar zor olduğunu daha iyi anlatabilmek için pozisyonları tersine çevirelim... Diyelim ki PKK’nın 2015’teki ayaklanma çağrısı halkta karşılık buldu ve Türk ordusu yalnız PKK’ya değil ayaklanmış halka karşı da “dersini vermek” için duruma müdahale etti... Diyelim ki bir süre sonra ordu durumu kontrol etmeyi başardı ve milyonlarca insan Suriye, Irak ve İran’a sığınmaya başladı. Göçün bir aşamasında bu üç ülke aralarında anlaşma yapsa ve “ilave göç bizi mahveder” diyerek Türkiye topraklarına girip Türk ordusunun daha fazla ilerlemesini durdurmaya çalışsa?
Böyle bir durumda Suriye, Irak ya da İran’a hak verecek kaç Türk bulunur acaba? Türkiye’nin İdlib’deki mevcut pozisyonunun haklılığı konusunda hiçbir itiraz kabul etmeyen tartışmacılar, böyle bir durumda ne derler acaba? (“Soruya bak, ne diyecekleri belli değil mi” diyenler tamamen haklı).
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün (26 Şubat) yaptıkları açıklamaları hatırlattıktan sonra bir soru daha soracağım.
Çavuşoğlu, Türkiye’nin İdlib’deki amacının ne olduğu sorusuna cevap verirken “rejimin işgal ettiği yerlerden geri çekilmesi gerektiğini” söyledi... Cumhurbaşkanı Erdoğan da Kemal Kılıçdaroğlu’nun “adam kendi topraklarını savunuyor” sözlerini bir tür ihanet, gazilere ve şehitlere saygısızlık olarak niteledi.
Şimdi yukarıda tersine çevrilmiş pozisyonları tekrar hatırlayalım ve soralım: O koşullarda, Suriye, İran ve Irak yöneticileri kendi topraklarında ilerlemekte olan Türk ordusunun “işgal ettiği topraklardan geri çekilmesini” isteseler, Türkiye ve Türkler buna ne derdi?
Keza: Bu üç ülkeden birinin ana muhalefet lideri kalkıp “Yahu, adamlar kendi topraklarını savunuyor” deseydi, buradan oraya “bravo”dan başka bir tepki gider miydi?
Suriye ordusu durdurulursa kim sevinir?
Başka bir problem daha var: İdlib’deki mevcut pozisyon, Türkiye’nin İslamcı militanları koruyup kolladığı şeklindeki algıyı, silinemeyecek bir damgaya da dönüştürebilir. Çünkü şayet Türk ordusu Suriye ordusunun daha fazla ilerlemesini dudurursa, bu aynı zamanda bölgede “terörist” olarak kabul edilen silahlı İslamcı militanların da “rahat etmesi” anlamına gelecek; meğerki Türkiye, bu güçleri tasfiye işini bizzat üstlensin. Böyle bir şey olamayacağına göre de, dünya kamuoyu Suriye ordusunun ilerleyişinin durdurulmasını “Türkiye’nin teröristleri koruyup kollaması” olarak adlandıracak.
İdlib sorunu, haklılık duygusu çok yüksek bir Türkiye ve ona hiç hak vermeyen bir dünya tablosuna yeni bir fırça darbesi anlamına geliyor ve bunu sağlayan şeyin adı da milliyetçilik. Çünkü milliyetçilik, kendi ülkesinin her durumda mutlak olarak haklı olduğuna inanmanın ideolojisi. Fakat problem şurada ki bu güçlü inanç ve duygu sizin başkalarının nezdindeki haklılığınızı garantilemiyor. Çünkü haklılık duygusu başka, haklılık başka.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025