Cihan AKTAŞ
Dücane Cündioğlu düşünce serüveniyle aklıma Füruzan’ın Mahmelbaf için kullandığı şu cümleyi getiriyor: “Nekrasov’un daima taşkın fikirleri var. Bu onun zaten var olma nedeni.”
Dostoyevski kahramanı Nekrasov yerinde bir an olsun durmuyor. Size bir düşüncesini dile getirirken, bir dakika, deyip gidiyor. Dönerse eğer ki anlatmayı sürdürmesi için dönmesi gerekir , bambaşka fikirlerle konuşmayı sürdürecektir.
Nekrasov karakteri bu anlamda sahibini heykele dönüştüren düşünsel konformizme tutkuyla karşı çıkışın da temsili.
Birkaç yıldır sanat ve estetik üzerine düşünüyor ve yazıyor Cündioğlu. Sanatsal yazı ve eleştirileriyle (mistik) sembol ve imgelerle bloke edilmiş, buna karşılık soyutlama alanında büyük imkânlara sahipken kendini tekrarlamaya zorlanan tasvir geleneğimizi yeni görme biçimlerine açma konusunu irdeliyor. Ayrıca dinî duyarlıkla estetik arasındaki ilişkiye dair meselelerin muhafazakârlık çuvalı içinde tanınmaz hâle gelmesi konusunda uyarılarda bulunuyor. Dinsel yaşantıyı çorak bir iklime mecbur gören telakkilere karşı da estetiğin ve sanatın açıklamalarına dikkat çekerek, temsilin (bize dayatılan ya da mecbur olduğumuz) yeni anlamlarını tartışmaya açıyor.
Sanatta sahiciliği yeniden bulma endişesi
Son yıllarda sanatla ilgili meseleler üzerine kaleme aldığı yazıları üç kitapta topladı Cündioğlu: Sanat ve Felsefe, Mimarlık ve Felsefe, Sinema ve Felsefe... (Kapı Yayınları) Kırsaldan kentlere göçü sürdürdük durduk, yerleşme sürecini tamamladığımız söylenemez. Sahicilik için “biraz düşünce, biraz eylem”in yetmeyeceğini yazıyor Cündioğlu Mimarlık ve Felsefe kitabında. (Bu kitaba bir başka yazımda dönmek istiyorum.)
Çamlıca Camii Projesi tartışmaları başladığında Cündioğlu çok haklı eleştirilerde ve önerilerde bulundu. Küçük mescitler neyimize yetmiyor, etrafımızda ana-ata mirası görkemli cami örnekleri fazlasıyla mevcutken... Estetik ve tasvir alanında, mimari alanında maziye öykünmekle kalırken, bizlere şaheserler bırakan ana-ataya lâyık evlatlar olmuş sayılmıyoruz. Bu nedenle de Cündioğlu’nun tasvire dayalı, hayatın sembolleştirmeler yoluyla yeniden ifadesi üzerinden sürdürdüğü eleştiri ve okumaları önemli buluyorum.
Zaman zaman kadınlar konusunda dile getirdiğim şu görüş sanata da uyarlanabilir: Müslümanlar, kadın olsun erkek olsun, modern çağda pek çok olgu ve kurum değişirken, teknikler ve üsluplar, evler ve şehirler değişmeye devam ederken, güven duygusunu korumak için kadınları bir değişmezlik içinde görmek istiyorlar. Mimari, resim, bütün olarak sanat da aynı şekilde takilt ve tekrar yoluyla bir değişmezlik içinde kalabilir mi...
Muhayyilenin sınırları, aklın imkânları
Cündioğlu bu konularda dürüstçe ifade edebiliyor gelişen düşüncelerini ve bu da bana saygıya değer geliyor. Aklıma yıllar önce (Müslüman) kadınlara yönelttiği ev raflarında eksilen ya da tamamen tükenen reçel kavanozları etrafındaki eleştiri geliyor. Cündioğlu düşünme çabasına has huzursuzlukları artık sadece erkeklere özgü meseleler etrafında görmüyordur eminim. Muhayyilenin imkân ve ayrıcalıkları üzerine tesbitleri, kadınları sahaya davet eden bir anlam içeriyor ne de olsa. Buna karşılık, muhayyileye tanınan ayrıcalıklı yerin aklın imkân ve sınırlarını daraltmayı talep eden bir anlamı da olmasa gerek. Ne de olsa sanatsal alanda akletmek, aynı zamanda zaten “gönül”le, yani akleden kalple de alakalı bir çaba.
Özgürleşen muhayyile, sanatsal dışavurumda geleneğin sınırlarının kaldırılmasına bağımlı değildir ille de... Elbette, alımlama kapasitesine bağlı olarak geleneğin sınırlamaları, bir birikim ve alışkanlığın baskısıyla kendi içsel sınırları olan sanatı kötürüm hâle getirebilir. Ancak aynı zamanda değerlere haiz geleneğin dışlanması da sanatta (kitsch’e de kapı açan) bir kişilik kaybı anlamına gelebilir. Sanatçının ihlâsına bağlı olarak sınırlar hem kötürüm olmanın, hem de özgürleşmenin imkânlarını sunuyor. Cündioğlu’nun eksikliğinin altını çizdiği “tutku” ve “ihlâs” varsa, sanatçı üzerindeki “muhafazakâr”ya da “devrimci” baskı bir yere kadar etkili olacaktır.
Bükülmüş perspektifi bir kez daha ne yapması gerekiyor Müslüman sanatçının öyleyse... Aklıma İran sineması geliyor. Bambaşka bir teknik alanında tasvir geleneğini yeniden üretiyor, gelgelelim paradigmatik bir kopma anlamına gelmiyor bu. Tersine, mahremiyet anlamında öne sürülen sınırlar, sanatçıları işte o sınırda ve sınırın ötesinde âtıl bir şekilde bekleyen binlerce yıllık birikimi kavramaya sevk ediyor. (Bu tesbitim bir kurul tarafından tayin edilmiş sınırları mutlak ilkeler olarak gördüğüm anlamına gelmiyor elbet.)
Çelişkilerini lütfa dönüştüren kişidir de sanatçı, Cündioğlu’nun deyişiyle. Nekrasov’un her zaman taşkın fikirleri var; kurullar çoğu zaman bu nedenle ister istemez sadece sözde kalıyor.
twitter.com/chn_aktas
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kastedilen candan çok cana kastedenin onurunu gözetmenin ironisi
23.03.2021 - Sadece Aliya
9.08.2019 - Mahcubiyet yılları
16.01.2019 - Göçmen kadın konuşamaz
4.02.2018 - Kambay Ailesi’nin Rize’ye geri göçü
28.08.2018 - Biri onu dinlesin, sözünü kesmeden…
15.08.2018 - Bir şehri koruyan kelimeler
28.07.2018 - Bize layık görülen kumaşlar ve modeller
19.07.2018 - İş beğenmeyen gençler
21.10.2017 - Yurdumuz, gayretimiz kadar
21.09.2016
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Hrac Madooglu
"Dindarlar bu dunyanin hep aldatilan saf koylu cocuklari" imis. Nasil oldu da bu saf, koylu insanlar iktidari ele gecirdiler bu ulkede o zaman? AK Partinin liderlerine bir bak. Saf koylu cocuklar mi bunlar, yoksa Alinin kulahini Veliye giydiren, hirsizlik yolsuzluk yapan, iktidarda kalmak icin hukuku ve ahlak kurallarini hice sayan insanlar mi? Gercek su ki, bu ulkede demokrasi ve insan haklarina saygili, namuslu bir devlet olabilmesi icin daha en azindan 50 sene lazim.
Adnan Celayir
Ortada tipik bir kırk satırmı,kırk katırmı oyunu var.Bu oyunu bozmak gerek.Nasıl bozabiliriz? ilkeler üzerinden bakarak Bizim değerlendirmelerimiz:Başbakan ve hükümeti üzerınden ne yaparlarsa karşı olamıyacağımız gibi,toplumu kutuplaştıran,kötü bir öteki yaratıp tüm antidemokratik uygulamalarını onun arkasına gizleyp,bu uygulama sahiplerini kurtarıcı gibi göremeyiz.Anayasa referandumunda evet oyu kullanan,yüze elliyedi oy ve evet oyu vererek ötekikötüyüdesteklemek istemiyen kutuplaştırma mağdurları önlerine gelen bu baskı ve zorla oluşturulmuş siyasi yapıyı değiştirecek yolu bulmalıdırlar.Bugünkü durum referandumda evet oyu kullanan miyonlarca insanın siyasi temsilinin ortadan kalktığı bir durumdur.Soğuk savaş döneminin oluşturduğu bu siyasi yapının,son direnişleri.