Cihan AKTAŞ
“Ben kandan elbiseler giydim, bundan senin haberin var mı?” Sezai Karakoç,
Kara haberlerin ardı arkası kesilmiyor, elimiz kolumuz da bağlı değil, ancak gücümüz katliamların önünü almaya yetmiyor. Orada henüz bir devrim değilse de samimiyetini yansıtan bir hareket gelişiyor, yeryüzü mazlumlarına umut oluyordu. Arap hareketleri –Tarık Ramazan’ın hep vurguladığı üzere- erkenden devrim olarak tanımlanıp aşırı performansa zorlandılar. İhvan, Rabia Meydanı’nda hareketini devrime dönüştürmeye açık bir dirayet sergiledi. İhvan’ın barışçıl direnişi, varlığına yükletilmek istenen şiddet potansiyelinden daha güçlü bir etkiye yol açtı. Şiddete kışkırtıldı meydan halkı, böylelikle olağan “terörist” damgasıyla gözden düşürülmek istendi. Dünya kamuoyu denilen mahkeme bir simülasyonsa, “Müslüman Ülkeler” de bir illüzyona dönüştü çoktan.
O meydanda insanlar yanmayabilir, yangın diğer meydanlara sıçramayabilirdi. Binlerle ölçülen ölümler gerçekleşmeyebilirdi. Seçilmiş olanların gururu incitilmeden bir orta yol bulunabilir, uzlaşma sağlanabilirdi.
Nuri Pakdil’in bu sözünü sorgulayacak şekilde çok tartışmışımdır: “İnsan, seni savunuyorum sana karşı.” “Öteki” olarak görülsün ya da görülmesin, kişinin rızasını hesaba katmadan üstlenilen savunmanın bana bazen üstenci ve savunma dilinin de otoriter göründüğü olmuştur. İnsan an gelir, hemcinsini, kardeşini savunduğunu düşünerek kısıtlamaya çalışır hareket alanını, hatta cümlelerini, ilişkilerini, üretimini… Ancak Rabia Meydanı katliamında bu anlamda geleceğe açık, insanın hayrını gözettiğini ima yoluyla dahi gösteren bir emare yok. Rabia katliamında adını taşıyan sufiyi tanımaya ilişkin en küçük bir eser bulunamaz.
Rabia Meydanı göstericileri öldürüldüklerinde tanınsınlar diye kimliklerini kollarına yazmışlar. Sanırsınız her biri Stalin tarafından Sibirya’ya sürülen birer “halk düşmanı”! Vahşet adım adım koyulaşırken, konuşkan küresel aktörler nazik açıklamalar yapmayı sürdürdüler. Bir Occupy ışıltısı hayranlığı çok görüldü Rabia insanlarına. Alelacele üstlerine “terörist” giysisi geçirilmek istendi. Kimdi ki onlar oysa? Silahı tanımayan bebeklerdi, dilinden şiir akan Esma’ydı, rejimin sakatladığı bir eski tutukluydu, mustazafları her açıdan pay sahibi olarak görmek için canını vermeye hazır okullu gençti…
Mursi’nin başarısızlığına ilişkin iddialar, İslam (ya da Şark) toplumları genel geçer anlamda demokratik olamazlar, şeklindeki yargıyı güncellemek için de çoğaltıldı. Oysa Mısır’da Mübarek devrildiyse de devlet yapısı, sistem kendini koruyordu. Hatta seçimlerde statüko çok az farkla İhvan’a yenildi. Sistem, İhvan liderlerinin ve tanınmış aktörlerinin salahiyet sahibi gerçek liderler olmasına izin vermek istemedi. Mursi zaten, daha ılımlı sayıldığı için üzerinde uzlaşılan isimdi ve cumhurbaşkanlığı sırasında istediği gibi çalışamadı. Hukuk alanında yapmaya çalıştığı köklü değişiklik gibi konularda sistemi rahatsız ettiği açık. Ne olursa olsun Mursi, Mısır’da işlerin artık eskisi gibi yürümeyeceğini anlatan göstergeler sundu. Peki, “nasıl” yürüyecekti işler? Başka türlü ve muhakkak ki daha kişilikli. Bir darbenin kişiliği olmaz oysa, buyrukları ve silahları olur.
Bütün dünyada yaşanan temsil bunalımları ve demokratik usuller karşısında gösterilen tahammülsüzlük, kapitalizmin yaşadığı krizden bağımsız düşünülemez. “İçinde bulunduğumuz sistemin çatallandığı bir uğraktayız” diye yazıyor Wallerstein, “Bildiğimiz Dünyanın Sonu” kitabında.
Vaat ve umutların her zaman pratiğin gerisine düştüğü dünya, katılaşmış ancak kifayetsiz (muhteris) devlet yapılarının rutin akışı tarafından çarpılmaya zorlanıyor. Wallerstein kitabını bu çarpılmaya zorlayan uyuşmazlığı çözümlemeye ayırmış. Bir şeyler çökmeye, dağılmaya giderken egemenler de yangından mal kurtarma telaşına düşüyor. “İmtiyaz sahiplerinin kapitalizmi kurtarmaya çalışmadan imtiyazlarının elden gitmesini oturup seyretmeyeceklerinden emin olabilirsiniz” diye yazıyor istikrarlı düşünür. Çöküntü o kadar belirgin ki bir ıslahın mümkün olduğuna emin olamıyor kimse. Mısır örneğinde, ulus devlet modelinin Müslüman toplumların hayat tarzı ve ilkeleriyle uyuşmazlığını da eklemek gerekir yaşanan krize.
İlerleme inancını yitiren dünya bir bakıma temel istikrar unsurunu yitirmiş olduğu için de provokasyonlar çağına adım attı. Kuşkusuz asıl hedef, geleceğe alternatif sunacak hareket ve oluşumlar. Yanılsamalara karşı sürekli uyanık kalmanın çaresi nedir? Kendi zaman (ve tüketim) düzeninin sınırlarına bağımlı, kimliklerine de yapay sınırların ötesine aşıracak denli evrensel nitelikler yükleyen insanlar/kesimler, farklı bir hayat tarzının savunucuları her zamankinden daha çok tehlikeli görünüyor olmalı.
Gelecek yıllarda hiçbir şey geçtiğimiz yüzyılda veya emperyalizmi olumlayan dönemlerde olduğu gibi ilerlemeyecek. Ancak egemenler de imtiyazlarını halk kitlelerine terk etmemek için her yolu deniyor. Rabia Meydanı şiddetine aynı nedenle göz yumuldu. Büyük geçiş aşamasında kontrolün kimlerin elinde olduğu gösterilmek isteniyor.
Bir geçiş dönemiyse bu, gerçekten zorlu yaşanıyor. Bu denli kanlı bir mühendislik işlemi, statüko dışı kalmadan edemeyen ve giderek yükselen güçlerin işinin hiç kolay olmadığını gösteriyor. Yenik sistem, çöküşe geçen yapı, dövüşe dövüşe, çekilmeme peşinde. Şiddetli sarsıntılar, devrimci hareketler, milli direniş ve bağımsızlık hareketleriyle sınırlı olmayan direnişlerle kendini gösteren dalgalanmalar, süreci belirleyecek elbette. Geçmişteki yanlışta ısrar (çıkmaza sürükleyen ulus devlet formatı yani), derda deva olmayacak. Hiçbir şey geçtiğimiz yüzyılda veya emperyalizmi olumlayan, karşısında bir boyun eğmeyi tabiileştiren dönemde olduğu gibi ilerlemeyecek.
Oturmuş devlet yapıları yozlaşması oranında çekirdeğini korumaya direniyor. Bu devlet yapılarını ayakta tutan ordu gücü, statükonun değişmesine karşı aşırı şiddet kullanmaktan çekinmiyor. Kanlı ironi: Bir taraftan yeryüzünde herhangi bir ülkenin kendi içindeki şiddeti “iç meselemdir” diye dünyadan yalıtamayacağı öne sürülürken, Mısır darbe şiddetiyle baş başa bırakıldı. “Sana feryadım şu ki ülkende, garip kulların arasında yalnızım” demiş Rabia, bir duasında. (Margaret Smith, sf. 67) Şiir okuyarak ölüme giden Esma, Rabia’nın duasının karşılıklarından biri olsa gerek.
Rabia Meydanı, ne Kızıl Meydan ne de Tahrir olarak devrimini sürdürebilir. Şeffaflık, barışçıl çözüm, adalet inancı, mustazafların kişilik sahibi olması için elinden geleni esirgememe, halkın sesinde Hakk’ı arama… Mısır Devrimi akan kana rağmen ancak Rabia direnişçilerinin silahtan uzak durmasıyla ordu katmanlarında/toplumda oluşacak bir hidayetle ilerleyebilir.
http://www.dunyabulteni.net/?aType=yazarHaber&ArticleID=19224
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016