Cihan AKTAŞ
Seçimin ardından söylenmemiş söz, yapılmamış yorum kalmadı sanki. Bir taraftan nokta konulmuş bir seçim gündeminden söz edemiyoruz, seçim sonrası belirsizliği sürüyor. Hâlâ hükümet konusunda belirleyici bir parti olan AK Parti’nin düşen oy oranı üzerine de fazlasıyla yorum yapıldı. Bunlara ekleyebileceğim en az birkaç cümle var tabii. Mutlak, kazanılıp paket edilmiş ve öylece garanti altına alınmış bir başarı yok; siyaset söz konusu olduğunda mutlak, değişmemesi gereken bir fikir, bir düşünce özgürlüğü paketinden de söz edilemeyeceği gibi. Siyaset sürekli halka kendini beğendirmek zorundadır. Halk sınar, kendi kendini de sınar hatta yanıltır. Halk biziz, hepimiz.
Halkın medya vs. tarafından kandırıldığına dair yorum halka güvensizliği gösterdiği için verili siyasetin kuralları açısından bakıldığında sorunlu en başından. Halkın bir irfanı olmasaydı 28 Şubatçı medyaya rağmen AK Parti’ye Türkiye’nin önünü açma misyonunu emanet etmezdi. Türkiye'de büyük seçim sürprizleri her zaman medya manipülasyonlarına rağmen gerçekleşmiştir. Klostrofobi duygusuna yol açan ezberci bir medya ve bunun oluşturduğu duygu gelişmeyi dileyen bir siyasi hareket için hiçbir zaman faydalı bir şey değil. Milli Eğitim alanında Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu reformlara bazen yazılarımda değiniyorum. Kültür işleri ise bakanlık seviyesinde sanki hâlâ taşeron sistemiyle yürütüldüğü izlenimi uyandırıyor.
Başkalarını kendinden daha çok düşünmek, kusuru önce kendinde aramak –Hızırla Kırk Saat’te de anlatıldığı üzere- bu topraklarının irfanının özellikleri… Kutuplaştırıcı dil ise AK Parti’yi 2000’lerde Türkiye’de bir umut haline getiren geleneğinin dışına taşıran “eski Türkiye’ye ait” bir siyasetin alametifarikası. AK Parti başarılı iki buçuk döneminin ardından söylemsel tazelenmeye gidecek yerde, kendi medyasını oluşturma girişimini, kusurlarını ötekini eleştiri üzerinden mazur gösterme, dahası konuşulmaz kılmaya dönük bir yayın çerçevesi oluşturmakla bir tuttu.
Sözün içeriğine değil de söyleyenin bir genellemeyle tanımlanmış “tarafına” bakılması, “emaneti ehline verme” düsturunun gözetildiği anlamına gelmiyor. Siyasi krizlerde ve toplumsal meselelerde ne çok yazara söyleyecek sözü olmayan boş kişi muamelesi yapıldı. Troll diliyle ne söylem ne oluşuyor ne de halkın beklediği barışa katkı sağlanıyor.
Böylelikle egemen olmaya başlayan bir kısıtlı dil ve ezberlenmiş söylem hissi, klasik medya oligarşisinin de hevesle sunduğu destekle klostrofobi hissini koyulaştırdı. Kutuplaşma siyasetinin atışmaları arasında Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu pek çok değişim hamlesi, küreselleşmenin buyurduğu projelerin geniş çuvalına tıkılarak göz ardı edildi. Sözünü ettiğim, Türkiye’nin şartları açısından pekala mantıklı bulunabilecek olan “başkanlık sistemi”. Cumhurbaşkanı Erdoğan sahalara inme sebeplerini izahın sebep olduğu karmaşada bu sistemi çok berrak bir şekilde topluma açıklayamadığı gibi, söz konusu sistem medyada da kutuplaşma ezberlerinin ötesine geçen bir dille yorumlanmaktan uzak kaldı. “Saray” tartışmaları magazini, ihtiyaç duyulanı anlaşılmaz hale getirdi. Oysa meclis ve hükümet arasındaki siyasal bağımlılık ilişkisini koparan başkanlık sisteminin, böylelikle meclise hükümeti daha sıkı denetleme gücü kazandırabilme özelliği pekâlâ ayrıntılı olarak konuşulabilirdi. Kutuplaşma dilinin evet ve hayırları nedeniyle de ülkemize özgü bir modelin oluşturulması şansı, modelin ısrarla şahsileştirilerek yıpratılması yüzünden harcandı. Başkanlık sistemi, imkanları ve handikapları bağlamında çeşitli platformlarda, bilim insanlarının katılımıyla çeşitli boyutlarıyla konuşulmalıydı. Gittikçe genişleyen kullanım alanı ile “Reisçi” dilin, “Başkanlık sistemi”ni nesnel bir düzeyde konuşmaya izin vermeyen bir duvar ördüğünden söz edilebilir.
***
2000’lerden itibaren AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’de siyasi atmosferi daha önce hiç yaşanmadığı ölçüde belirleyen yapıcı bir rol oynadı. Bu rolün ilk kez somut olarak Uludere ile aksamaya başladığı söylenilebilir. Bir onarım hareketi hatta devrim gerçekleştirme rolünün yerini Uludere ile birlikte giderek daha belirginleşen bir şekilde devletçi bir dil almaya başladı.
AK Parti’nin seçimlerdeki %10 kaybını sokağın seslerine duyarsızlaşmanın bir bedeli olarak görüyorum. Anadolu’ya ve İslam’a atıfta bulunan bir siyasal hareket sokağın seslerini “ayaklar baş oldu”, “çapulcu”, “ırgat” gibi nitelemelerle tanımlamamalıydı. Toplumun güvenini defalarca belirttiği bir siyasal hareketin (arkalarındaki “karanlık” destekleri kast etme meramı taşısa bile) muhalif sesleri buyurgan devlet diliyle hor görmesi, AK Parti’ye fayda sağlayamazdı; hiçbir partiye veya harekete de sağlamazdı zaten. Kaldı ki AK Parti’nin en büyük sıkıntısı muhalefetinin silikliği olmuştur. Bu nedenle kendi içindeki özeleştiri mekanizmalarını daha da faal kılmaya ihtiyaç duyuyor olmalıydı bu siyasal hareket. Muhalefet silikleşmesi, AK Parti siyasetinde “kibir” olarak ifade edilen tutumları kışkırtan bir etki uyandırmıştır.
Sıklıkla atıfta bulunulan Karakoç mısraları “geleceğin kara gözlü zalimleri” olma endişesinden söz etmez mi? Doğru, geçmişte çok çektik ve bugünü olduğu gibi geleceğe dönük plan ve kurguları da “kabusun geri geleceği” endişesinden uzak değerlendirmekte zorlanıyoruz. Oysa bizim sıkıntı ve acı çekme sebeplerimiz siyasal iradenin çabasıyla da ortadan kaldırılırken başka türlü acı çekme sebepleri kaplıyor gündemi ve böylesine zorlu bir gündemi her şeyden daha berrak bir şekilde ancak sokağın sesleri anlatıyor; ekrandaki taraftar yorumcular değil. Adalet duygusunun incinmesi kötü niyetli odakları harekete geçiriyor diye bunun sorumlusu incinmelerini, maruz kaldıkları haksızlıkları ifadenin yollarını arayan kesimler olarak gösterilemez.
***
“İslamcılık/Eksik olan artık başka bir şey” başlığıyla iki yıl önce yayımlanan kitabımı, bütün bu meseleleri konuşarak söylemsel bir muhasebeye gitme ihtiyacına işaret etmek üzere yayımlatmıştım. Türkiye’ye çok şey kazandıran bir toplumsal ve siyasal hareket, halkın verdiği desteğin anlamı üzerine çok yönlü okumalarını hem topluma hem de üzerinde yükseldiği büyük bir mücadeleye borçluydu. İslam ümmetinin umudu olmanın temsili, tevhidi dünya görüşünün derkiyle bu toplumdaki mustazafların duyarlığı üzerinden oluşturulmaya başlanan bir dayanışmanın kıymetini daha doğru bir şekilde takdir etmeyi gerektirirdi. Kaldı ki söz konusu mustazaflara ilişkin duyarlık, paylaşımlarda adaleti sağlamayı öncelikli vazife bilmeliydi. Kuşkusuz sosyal devlet olmanın icaplarını gözeten çok değerli hizmetler ortaya konuldu. Hastaların evlerde bakımı, engellilere verilen destek, akılda kalan örnekler.
Tarihi bir sorumluluğu yeniden tanımlama zamanında olduğumuzu düşünüyorum. Çocuklarımızın yüzyılının umutlarını ve iyiliğe inancımızı yitirmemeliyiz. Seçim, süreklidir. Kendi seçimlerimizle sonsuzluktaki varlığımızı biçimlendiriyoruz aslında, boşlukta yitip giden hiçbir şey yok. Dilimizi seçerek vaatlerde bulunuruz. Müslümanca dil iddiası bir konjonktüre bağımlı ve bununla sınırlı kalabilir mi? “Bidon kafalı”nın karşı eleştirisi “ırgat işi” olmamalı. Dün haksız yere "paçoz" diye horlanan bugün başkasına rastgele "paçoz" diyememeli. Sahip olunan bütün imtiyazlarda Kemalist sistemin ezdiği, ötekileştirerek günah keçisi kıldığı kesimlerin payı var.
Söylem daraldığında, yerini komplo teorilerinin baskısına bırakıyor. Komplo teorileri büsbütün reddedilemese de bu teorilerle düşünce üretilemez. Ve zaten ancak "gözün içinden görmeye çalışan” kişi, kardeşliğin imkânlarını seferber ederek komplo teorilerini yanıltabilir.
Fikirler çarpışırken ortaya çıkan sesler provokasyona değil, hakikate açılır. İslam bize sürekli okumayı öğütlüyor: Kur’an’ı, toplumu, dünyayı, siyaseti ve elbette kendi işlerimizi ezberlerimizi bozacak şekilde yeni okumalara tabi tutmalıyız. Okuma ve eleştiri tembelliğinin, yorumlama zaaflarının eşiği savaş seslerini de içeren bir kaosa açılır. Oysa kendini daha doğru ifadenin somut cevabı ısrarla barışa ayrılan payda kendini okutur ve kuşkusuz bu ülkede barış, Müslümanların İslam’ı doğru anlamasına ve yaşamasına her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyor.
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016