Cihan AKTAŞ
Yıllar sonra yeniden aynı meydandan geçiyorum. İlk geldiğimde onun hikayesini bilmiyordum. Şehir dışındaki elma bahçelerine pikniğe giderken yanından geçmiştik. İsimler aşinaydı, gerçi bazılarını geçen yıllar içinde unutmuşum. Saat Kulesi bakımsızlığıyla dikkatimi çekmişti. Ne zaman yapıldığını merak etmiş olmalıyım, yeniden gördüğümde de aklıma gelen ilk soruydu. Zaman içinde unutulmayacak kadar iz bırakmış meğer. Alman mimarisi havası vardı, öyle gelmişti. Hatta Haydarpaşa Garı’nı hatırlamış, hüzünlenmiştim. Neredeyse on yıl sonra bir gün Bakü’de aklıma düştü. Çünkü Medine Gülgün’ün ayrılık ve hasret tüten hayat hikayesiyle karşılaşmıştım bir ansiklopedide.
İster istemez doğduğu toprakları terk eden, hep o terk saatlerinin ve sebeplerinin etrafında gezinir okurken, yazarken. Medine Gülgün de Demir Perde’nin öteki tarafında ne yazarsa yazsın Tebriz’i terk etmeye mecbur kaldığı günü ve Saat Kulesi’ni yazıyordu. Elimde Kiril alfabesi anahtarıyla ansiklopediyi önüme açıyor, Sibirya felaketini yaşamış yazarların hayat hikayelerini öğrenmeye çalışıyordum. “Sen gelmez oldun” şarkısının sözlerinin Gülgün’e ait olduğunu öğrendiğimde niye şaşırdım, bilmiyorum. Hasretle yaşadı ve yazdı çünkü. “Elekberzade Nurullah kızı Medine” 1926 Bakü doğumlu. 1938’de ailesiyle Erdebil’e göçmüşler. Üniversite çağında Tebriz’e taşınmış ve 1946’da muhtemelen tek başına Bakü’ye kaçmış.
İşte böyle ülkeden ülkeye akışlarda elde olmayanlar üzerine okurken ve düşünürken onun hayatından esinlendiğim bir öykü yazmaya başladım. Mecbur kalınan bir ayrılığı trajediye dönüştüren buluşma için en uygun yer elbette bir saat kulesinin dibi olurdu.

Medine Gülgün o saat kulesinin yanından elbette geçti, dibinde buluşmalar gerçekleştirdi; şehrin merkezi meydanına adını veren kule o. “Milli Azatlık Hareketi”nin faal bir üyesiydi. 1926’da Bakü’de bir işçi ailesinin kızı olarak dünyaya geldi. İlkokulu bitirdikten sonra ailesiyle Erdebil’e göçtü. Ardından Tebriz’e taşındı. Dokuma fabrikasında çalıştı, dram tiyatrosunda faaliyet gösterdi, üniversiteye gitti. Sovyet Azerbaycan’ı tarafından desteklenen Azatlık Hareketi’ne fiilen katılmakla kalmadı, şiirleriyle de destek verdi. Kuşkusuz davasının Sovyet emperyalizmiyle ilgili bir yönü olduğunu kabullenmez, işçilerin, emekçilerin kardeşliğinden söz ederdi. Hareketin başarısız olması üzerine Bakü’ye gitti. Devlet üniversitesinde pedagoji okudu.
Yıl 1995 olmalı. Şiirlerinde kendini duyuran sürgünlük duygusu, örtük “Sibirya üşümesi” ve Tebriz özlemiyle, zihnimde gelişmekte olan bir öyküye katıldı. Aynı yıllarda Urumiye’de tanıdığım Azadlık Hareketi’ne katılmış bir kadın subay olan Efser’den esinlenerek tasarlamaya başladığım öykü, Medine Gülgün’ün hikayesini okurken yeni bir mecraya aktı. Hareket başarısız olduğunda Bakü’ye kaçmak zorunda kalan öykü kahramanım için hayatının geriye kalanı yarım yaşanmış bir Çarşamba’nın sorularının tasasından ibaret kalacaktır. Çünkü Çarşamba gününün yarısı olağan şekilde yaşandı, gelgelelim diğer yarısı beklenmedik gelişmelerle ilerledi. Tutuklanacağını ve kaçması gerektiğini söylediler. Günün öteki yarısının söz verilmiş toplantıları kaçırıldığında ise bütün bir hayatı elinden alındı sanki.
Tebriz’den uzaklara düşen bu şehri en çok hangi özellikleri ve köşe bucaklarıyla özler? Bir şehir bazen hissettirdiğinden çok az şey sunar. Varlığı savaşlar ve depremlerle parçalanırken kültürün öteki unsurlarının katmanlarında yuvalanmıştır; keşfetmeniz gerekir. Tebriz tarihi miras alanında mesela İsfahan kadar albenili, gezmekle tükenmeyecek bir şehir değil. Bununla birlikte Göğ Mescid’in (Mescidi Kebud) depremlerden geriye kalan çinilerini izlerken nice tarih, edebiyat ve sanat kitabının sayfaları canlanır gibi oluyor gözlerinizin önünde. Bu etki bazen de bir insanla konuşurken gerçekleşiyor.

“Tebriz şehridir ki canını canana kurban eder
Misafirin ayakkabısının tozunu gözüne sürme yapar…” diye sesleniyor Şehriyar, Şairler Kabristanı’na götüren yolun duvarında. Kız kardeşim heyecan içinde fotoğraflar çekiyor.
Dört yüz kadar şairin mezarının bulunduğu Şairler Kabristanı aşağı yukarı 300 sene kadar önce gerçekleşen büyük Tebriz depremi sırasında yok olmuş. “Haydar Baba” şiirinin şairi Şehriyar, eskisinin yerine yapılan bu kabristanda yatıyor. Kabristan sayısız şair ve yazarın edebiyat tarihindeki yerini, hayat hikayesini ve eserlerini tanımayı mümkün kılan galerilerle bütünlük içinde. Nizami’nin mezarı bu kabristanda değil, ancak heykeli var. Şehriyar’ın yanı sıra Pervin İtizami’den, Saib Tebrizi’den mısralar yazılıydı kabristana getiren yolun duvarda. Bir şehir tarafından hatırlanmak için onu sevmek, özlemek yetmiyor işte! Hasreti, aidiyeti, sevgiyi ölçen başka değerler, başka zamanlar ve hafızalar var; olmalı. Bir konuda yanıldı o belki, kim yanılmaz ki bir konuda ve belki birçok konuda zamanın akışının dışına taşamadı. Ama yoksulluk üzerine düşünmediği, sömürülen halkın dertleriyle dertlenmediği söylenebilir mi? Tebriz’i özleyerek geçirdiği yıllarına rağmen onunla ilgili tek mısra düşmedi bu hatıralar geçidine. Saat Kulesi’ne gitmeliydim.
Gülistan Bağı, Saat Kulesi Meydanı'yla Tebriz'in nabzını tutuyor. Her zaman kalabalık, telaşlı. Kulenin dibinde binlerce gölge, hiç yazılmamış şiirleri bekliyor; fedailere özgü giysisini sırtından hiç çıkarmayan Efser'in ideolojisi uğruna yazmaktan geri durduğu mısraları da…
Meydana giderken pasaj içinde bir aşevine uğrayıp “arpa aşı” içtik. Duvarda Şehriyar’ın fotoğrafı vardı. Aşevinin hoşsohbet sahibine Medine Gülgün’ü sordum. Tanımıyordu. Bazen insan yanıldığını fark etmek istiyor. O, Tebriz için mücadele ettiğine yürekten inandı ve bu şehrin özlemiyle ayrıldı dünyadan, anlatmaya çalıştım. Cevap kaçamaklı da olsa ilginçti: “Bu şehrin şairleri çoktur.” Saat Meydanı üzerindeki bir sokakta bulunan bir çayhaneden söz etti. Destan Çayhane. Oraya edipler gelirmiş hep. Tanıyan çıkabilir, dedi. Tarif etti yerini. Gidip bulduk. Kadınlar pek girmezmiş bu çayhaneye, ama bizim Türkiye’den geldiğimizi söyleyince, buyur ettiler. Başköşe, Tebriz baklavası, kakuleli çay, hurma, Türk sineması, İstanbul… Müşterilerden biri İran’ın twitter ve facebook sansürünü aşmak için bir filtre kırıcı program indirdi kız kardeşimin telefonuna.
Çok renkli, galeriyi andıran bir çayhane, “Destan.” Sahibi Rıza Bey önemli bir pehlivanmış, şimdilerde pehlivan yetiştiriyormuş. Oturduğumuz masanın karşısında, sağ taraftaki duvar çıkıntısının üzerine iliştirilmiş kağıt parçaları dikkatimi çekti. Parası olmayan müşteriler için üç aylık süreli çay bağışlarının kayıtları olduğunu söylediler. Kağıtlarda bağışlayanların isimleri yazmıyor. Kiyarüstemi bu kahveyi bilse bir film yapardı herhalde, fakat Medine Gülgün’ü bilmiyor insanlar ve işte, ben şaireden söz ederken onlar Rıfat Ilgaz’a rahmet dilediler. Hababam Sınıfı’nı okumuş, izlemişler. İzledikten sonra okuyanlar da olmuş.

Hiç dilenci barındırmamasıyla tanınan şehrin kimseye borcu yok mu acaba? Şehrin her kesimden insanının toplandığı El Gölü’ne gitmeden olmaz. Bir taksiye bindik. Şoförle elbette sohbet ettim. Hayır, duymamış Gülgün’ün adını ama elbette şarkıyı biliyor. Nereye mi gidelim, kime mi soralım? Lale Park AVM’yi tavsiye etti. Türkiye’de yaşayan Tebrizli bir işadamına aitmiş. Şehrin zenginlerinin canı sıkkın (ve “uzam” sıkıntısı yaşayan) çocuklarının takıldığı AVM’nin benzerlerini Tahran’da görmüştüm. Ertesi sabah oraya uğramaya vakit bulur muyduk, emin değildim; daha Saat Kulesi’ne gitmedik. Bir grupla geziyorsanız, zamanın çoğunun telef olduğunu duyuyorsunuz; yine öyle oldu. El Gölü’nde epey oyalandık. Hatırladığım birkaç sahne: Dondurma yiyerek gölün çevresinde gezinen iki büklüm yaşlı bir kadın. Selfie çeken her yaşta insan. Genç bir kıza mektup vererek tanışmaya çalışan bir delikanlı. Yerel kıyafetleriyle gölün etrafında gezinen Kürt delikanlılar. Ay çekirdeği çıtlatarak etrafı süzen emekliler.
Medine Gülgün’den söz etmek için fırsatlar aradım. Öyle ya, elbette biliyorlar “Sen gelmez oldun” şarkısını.
Saat Kulesi’nin etrafındayım şimdi; aklımda kaldığı gibi Alman mimarisi üslubuyla yapılmış, ancak geçen zaman içinde restorasyon görmüş. Kahramanım Efser, Çarşamba günü on ikiyi çeyrek geçe işte bu kulenin dibinde fedai arkadaşlarıyla buluşacaktı. Miting sonrası kalabalığın uğultusunda sözlerinin anlaşıldığından emin olamamıştı. Çarşamba günü on ikiye on kala çıkıyordu dersten ve birkaç arkadaşıyla on ikiyi çeyrek geçe Saat Kulesi'nin dibinde buluşarak, seminer vermek için kenar mahallelere giden gruba katılacaklardı. Diğerleri gibi üstünü değiştirmek için eve gitmesi gerekmiyordu. Üzerindeki fedai giysilerini hiç çıkarmazdı. Sonra haber geldi: Tutuklanmamak için kaçması gerekiyordu. Mücadeleyi sürdürmek için sağ kalmalı, bunun için de kaçmayı göze almalıydı. Ailesini geride bırakarak yola çıktı. Doğduğu şehir Bakü’de ise kuşkulu bir sürgün olarak karşılanacaktı. Misyonu çoktan belli olmuştu: Bir sürgün daha doğrusu kaçak bir sığınmacı olarak Tebriz'i özleyebildiği ve bu özlemi bir “yoldaş”a özgü imgelerle dile getirebildiği ölçüde meşru olabilirdi şair varlığı.
Çaresizce iki türlü saate göre yaşamaktı sürgünlük. Tebriz’deki Saat Kulesinin zamanı, yarım kalan söz ve hayallerin tasası Bakü saatine de baskı yaparken akrebin Sibirya’yı göstermesinin de önünü almalıydı.
Yıllar sonra yine oradayım, Saat Kulesi’nin yanı başında. Kahramanım Efser’i kulenin dibinde beklerken görmeye çalışıyorum. Kaçmak zorunda kalmasaydı Çarşamba gününü nasıl geçirir, ömrünü nasıl tamamlardı? Bu soruları düşünerek yazdığım öykü, Medine Gülgün’e çok şey borçlu. Ondan öğrendiğim başka bir şey ise her türlü hikayenin yarım kalmaya mecbur kaldığı. İstediğimiz kadar planlı programlı olalım hayat ve yazgı son noktanın sahipliğine izin vermiyor. Sahici hikayelerin önü bu nedenle açık, “üç nokta” bu nedenle “nokta”ya göre daha kesin ve inandırıcı.


Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016