Cihan AKTAŞ
Sanki farklı toplumsal kesimlerle Başbakan Erdoğan arasında bir Rus ruleti oynanmaya başlandı son zamanlarda. “Haklar” uğruna göze alınmakla birlikte canlara mal olan bir dehşet, sözünü ettiğim.
Başbakan Erdoğan’ın kürtaj ve sezaryen üzerine açıklamaları kimi kadınlar ve feminist gruplarca tepkiyle karşılandı. Bu tepkinin “kürtaj hakkımız” şeklinde dile gelişini eleştirdim bir önceki yazımda. Kimi okuyucularımız sitemkâr mesajlar gönderdiler. Bu sorularda öne çıkan soru şu: Yaratılmış beden görüşüne, ahiret inancına sahip olmayan bir kadın niye “bedenim benimdir” diye düşünmesin...
Frankfurt’tan yazan Merve Kazokoğlu’nun haklı olarak altını çizdiği gibi, zor bir müdahalenin kadının duygusal ve fiziksel problemleri hesaba katılmadan, bir de “Uludere” ile kolajlanarakkonuşulmasının kimi kadınları bedenlerine dönük sorgusuz sualsiz yaptırım iradesi karşısında bir tavır ortaya koymaya sevk etmesi son derece anlaşılır. Bütün bu tartışmaların kürtaj gibi konulara kadın bakış açısıyla da yaklaşılmasına bir katkısı olur diye umuyorum.
Merve Hanım’a cevaben yazdığım üzere, ben doğal olarak Müslüman’ca bakmaya çalışıyorum kürtaj gibi konulara, fakat bu bakışımı da mesela ateist bir kadına dayatmaya hakkım olamaz. Yaratılmış, değerleri olan beden görüşüm nedeniyle kürtaja başka bir açıdan bakma sorumluluğum var, cenin perspektifinden... Ancak bu soruna aynı zamanda dinî inancı olsun ya da olmasın (mesela tecavüz sonucu hamile kaldığı için) kürtaj riskini göze alacak kadar bedenine yabancılaşmış ve benliğinde açılan yaralarla merhamet yoksunu bir toplumda yaşamaya terk edilen kadınlar açısından bakmaya çalışmayı da önemli buluyorum. Sözkonusu olan insan canıysa, (bazen ensest eseri) tecavüz hamilelikleri yüzünden canından vazgeçmeye hazır kadınların varlığı hesaba katılmalı.
Bana kalırsa doğmuş olmak büyük bir bağıştır ve ihtimallere açıklıktır. Bir şeyler değişebilir, gelişebilir, doğmuş olmanın inayetiyle. Cenin ise gelişmeye yüz tutmuş bir insandır, can başladı sürüyor, bir geleceğe ilerliyor.
Olağan koşullarda hamile kalan bir kadın kolaylıkla kürtajı düşünmez. Dolayısıyla kürtaj bir açıdan da mahrem bir konu. Herhangi bir kadının öyle kolay kolay kürtaj masasına yatmayacağı gerçeğinden hareket edince, riskli operasyonun kaba yasakçı bir muhakemeyle değerlendirilemeyeceği açık; yasağa rağmen kimi kadınlar kürtaja başvurmaya devam edecek. Bu açıdan da “kürtaj şu koşullarda haramdır” desek bile asıl sorun, kadınları merdiven altı operasyonlarına mecbur bırakan sebeplere bağlı olarak sürecek.
Kürtaj serbestîsinin sebep olduğu bir başıboş can alan düzen de var ki insanlar tedirgin oluyorlar. Litvanya’da yaşayan şair arkadaşım Emine Kocabaş Kılınç’ın bir haberi yayımlandı Dünya Bülteni’nde: Birkaç gün önce kürtaja karşı yürümüş Katolik Litvanlar. Taşınan bir pankart ilginç:“Yasaklanmış büyük keder.” Kürtaj serbestîsi burada hayat hakkına konulan bir tür yasakla cenin açısından keder kaynağına dönüşüyor.
Diğer taraftan kürtajın siyasal iktidarlar tarafından araçsallaştırılmasıyla sökün eden problemler deFoucault’yu hatmetmiş olmadan teşhis edilecek kadar açık seçik. Devlet dili, düşünsel ve duygusal açıdan çok farklı noktalardan bakan kadınları salt bir “taşıyıcı” olarak gösteren kuru ve sert tonuyla, tepki çekiyor. Kullanılmakta olan, birtakım ezberleri bozmayı zorlaştıran hazır bir dil. TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün’ün açıklamaları ensest tecavüzü kurbanı kadını salt taşıyıcı bir robot gibi gördüğü hissini uyandırıyor, derinde daha farklı düşünüyor da olsa. Fıkıh otoritelerinin söylemlerinin de çoğu zaman bebeği rahminde büyüten kadının ruhsuz, duygulardan yoksun bir robot gibi görüldüğü kuru bir üslup içerdiğini düşünüyorum. Bu söylemleri kürtaja dinî bir perspektiften bakan kadınlar anlayışla karşılayabilir. Ancak, dinî beden görüşüne mesafeli ya da uzak düşmüş bir kadına tecavüzcüsünün bebeğini doğurması yasayla nasıl buyrulabilir...
Kürtaj kadın bedenini de ilgilendiren bir müdahale olduğuna göre, kadınların hissiyat ve tecrübelerini de içine alacak şekilde tartışılmalı. Böyleyken Başbakan Erdoğan bir de “Her Kürtaj bir Uludere’dir” diyerek yas içindeki insanların duygularını kanatacak bir teşbihte bulundu. Dolayısıyla, dinî hassasiyete sahip kitleleri Uludere duyarlığından kopartacak yedek bir başlık gibi algılandı “kürtaj” başlığı.
Rus ruleti mantığıyla Türkiye’nin hassas sorunlarının çözüleceği nasıl umulabilir... Canla ve yasla ilgili mevzuların böylesine manipüle edildiği bir siyasete giderek daha da yabancı hissediyorum kendimi.
Kürtaj üzerine çeşitli toplanmalarla geliştirilecek söyleşiler, kürtaja mecbur kalan kadınlar ve doğma şansına sahip olamayan bebekler açısından büyük fayda sağlayabilir.
Sözkonusu olan kutsal insan hayatı olunca ben hükümetten bir de genelevlerde bedenini satmaya mecbur edilen kadınlara daha farklı hayat alanları açma yönünde girişimler bekliyorum.
Bu bağlamda Ali Akel’in Yeni Şafak’taki işine son verilmesi de düşündürtücü. Yetişmiş, emektar insanının kıymetini bilmekle, doğmamış bebekler için duyulacak endişe arasında da hassas bir irtibat olduğu muhakkak.
twitter.com/chn_aktas
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016