Cihan AKTAŞ
Bu sene Ramazan ayını sıcak mevsimin ortasına düşmekle kalmayarak, kızgın bir gündemle karşıladık. Arakan Müslümanları Ramazan’a kan revan içinde, yurtsuz bırakılma tehdidiyle girdi. Suriye’den sonra sıra nerede diye merak ediyor insan. Herhalde “düzene tabii” Suudi Arabistan olmayacaktır sıradaki adres, istediği kadar despotik olsun rejimi.
Kimi okuyucularımız bu soruyu defaatle soruyor bana: Kılınan onca namaz, tutulan onca oruç niye feraset ve elbette barış getirmiyor İslam toplumlarına?.. Cevdet Said, “tefekkür yoksunluğu”ndan söz edecektir. Ümit Aktaş TOKAD konuşmasında, İslami düşünce (ve eleştiri) açısından yeni bir paradigmaya duyulan ihtiyacın altını çiziyordu.
Hepimiz her zaman hayata yeniden başlamanın düşlerini kurarız, gecikmelerimiz, hatalarımız, pişmanlıklarımız ve yanlış seçimlerimiz nedeniyle. Yeniden başlasak her şey daha farklı olmazdı belki de.
Orucun da yaşattığı kuru kuruya açlık değil, kendinde hicret, bir tür taşınma. Sanatın da yapmayı istediği şey, alışkanlığı kırma, “yadırgattırma”. (Carlo Ginzburg) Cézanne tabiata hicret etti, Gauguin“ilkel” saydığı ortamda duyularını arıtıp güçlenmek üzere Tahiti’ye doğru yola düştü. Ebu Zerr oruç taşınmasını bütün hayatına yaydı, halkın sesinde Hakk’ın sesini arama seferini hiç bırakmadı.
Nihat Nasır’ın Star gazetesinin Ramazan soruşturması için bana ilettiği sorular arasında “Nerede o eski Ramazanlar!” söylemine ilişkin bir soru da vardı.
Ramazan’a ilişkin her şey, iftar ve sahur, hatta mahya yazıları da geçmişte daha güzeldi diye düşünmüyorum, sadece geçmiş ayıklama seçmelerle estetize edilebilir bir mesafededir artık.
Gerçi Ramazan geçmişte şimdi o kadar da yaygın olmayan geniş aile sofrasında daha apayrı bir güzellikte yaşanıyordu, demek mümkün. Hep birlikte ezanı beklemek, kalabalık iftar sahur, ibadet neşesini çoğaltıyor muhakkak ki...
Biri seni dinliyor, sen birisi için iyi bir şeyler yapmayı istiyorsun, bir kez daha suyun ve ekmeğin saflığına, güzelliğine dönüşü yaşarken. Ucu açık sofrada elin kulağın Roboski’de, Suriye’de, Myanmar’da... Ucu açık sofra o anlamda aynı zamanda “Lâ” sofrası. Bildiğin her şeyi başka türlü öğrenmek üzere en başa dönüyorsun.
“Kendileri Allah’ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuştur”, diye geçiyor ayette. (Haşr; 59/19) Ramazan geliyor ve hatırlatıyor: Bu sofranın düzeninde bir yanlışlık, önemli işlerin sıralamasında bir karışma var.
Oruç sofrasında Allah’ın misafiriyiz, elini elimizden hiç çekmesin bu sofrada, buna emin olmak isterken, o gelmesin, şu da yanıma oturmasın, demeye ne hakkımız olabilir?
Ahmet Altan’ın “Sahur ve İşkence” başlıklı yazısında yer alan, “Dinen bunları söylemek belki caiz değildir ama artık beni bağışlayacaksınız çünkü çocukken çok iyi bir tanrım vardı ve ben her sahurda ve iftarda onunla el ele tutuştuğumuza, aramızda çok sağlam bir dostluk kurulduğuna ve onun beni hep koruyacağına inanırdım” şeklindeki cümlesini okurken, Sınıra Yakın isimli romanımdaki bir otobüs yolcusunun sürekli duası geldi aklıma:“Allah’ım, elimi tut demiyorum, bir ömür boyu tutmuşsun, hiç bırakma, diyorum.”
Bana kalırsa Ahmet Altan da çocukluğunun iyi tanrısıyla el ele söyleşisini özlüyor. Aslında pekâlâ içinde yol alıyor o söyleşinin...
Bir taraftan tarif edilmiş şekilde mutlu, sağlıklı ve başarılı bir insan, örnek bir vatandaş olma adına dünyanın bütün baskılarına maruz kalırken hâlâ bir kendiliğe, değerli mutluluk kaynaklarına ve önemini yitirmeyen amaçlara sahip olmanın açıklamalarından biri olmaya devam ediyor, Allah’la el ele tutuştuğumuzu hissettiren ucu açık sofra...
Türkiye toplumu da belki AK Parti’den işte o ucu açık iftar sofrası imgesinin yaydığı eşitlik, adalet ve hakkaniyet değerlerine ilişkin rutinin dışına taşan sözü eyleme dökmesini ummaya devam ediyor.
AK Parti’yi üçüncü kez hükümet kılan sebep, bir zamanlar dünyanın bütün haksızlıklarına, sahteliklerine ve zulümlerine karşı “Lâ”da dile gelmiş eleştirinin sağladığı ivme ve birikimde saklı değil mi... Bu nedenle de AK Parti’nin Türkiye’ye lâyık görüldüğü temsille ilgili bir borcu var: Eşit vatandaşlık, geniş katılım, adil ve şeffaf yargı, ezberlenmiş vaatler... Siyasal otantiklik, sahici bir yeniden başlangıç sözüyle anlaşılıyor ve güven duyurtuyordu. Söylev ve söylemlerin klişelerle güç kazanmaktan uzak olduğu ucu açık sofraya herkes bir köşesinden ilişebilir.
İşkence ve tecavüz kurbanı Asiye Zeybek Güzel’in ülkesinin adli işlerine güveni açısından payına düşen niye bir kez daha bir hiç yerine konulmak olmalıydı ki... Sokak çocuklarının payı, mahkûmların, işsizlerin payı... Gönül isterdi ki bakanlar, milletvekilleri eşleriyle Roboski’ye gitsin, bombardıman kurbanlarının iftar sofrasını paylaşsın... Haksız yere, anlamsızca hapiste tutulanlar bayramı beklemeden bırakılsınlar.
Hiç değilse, “parmaklarınızı tetikten çekin” şeklindeki çağrı, Ramazan hissiyatına yaptığı vurguyla yerinde ve zamanında gerçekleşti; bir etkisi olması umulur.
twitter.com/chn_aktas
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016