Abdullah Öcalan, PKK’nın Türkiye’de silahlı mücadeleyi bırakması amacıyla bir müzakere taslağı hazırladı. HDP heyeti, bu taslağı önce hükümete, ardından da Kandil’e götürdü. KCK yaptığı açıklamalarda Öcalan’ın taslağını kabul ettiklerini ve desteklediklerini açıkladı.

Sonra Sırrı Süreyya Önder’in özerklikle ilgili açıklaması üzerinden bir tartışma yaşandı ama konu kapatıldı. KCK, Öcalan’ın taslağını temel aldığını açıklarken iktidara yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi, müzakerenin hükümetin taslağı üzerinden yürüyeceğini iddia etti.

Ardından büyük bir sessizlik geldi…

Şu anda ne akrabaları, ne HDP heyeti Abdullah Öcalan ile görüştürülüyor. Hava şartları birden İmralı’ya gidişi olanaksız hale getirdi. Cumhuriyet Gazetesi’nin haberine göre, İmralı’daki görüşme trafiği sürerken Öcalan’ın akrabalarının ziyaret talebinin “gemi arızası” gerekçesiyle kabul edilmemesi ise İmralı’dan taslak üzerinde görüşmeler henüz kesinleşmeden Öcalan’ın kamuoyuna olası olumsuz bir mesaj vermesini engellenmesi olarak yorumlandı.

Haberde, kamuoyuna açıklanacağı belirtilen taslağın İmralı’da yapılan görüşmelerin ardından revize edilerek kamuoyuna duyurulacağı iddiası da yer aldı. Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan gemi arızası gerekçesinin doğru olmadığını belirterek “15 günde bir gün yasal görüşme hakkımız var ama bu hakkı vermiyorlar. İki aydır görüşmüyoruz” diye konuştu.

ŞEHİRLER YENİDEN KARIŞTI

Bunlar olurken ana akım medyada yer bulmayan gelişmeler yaşanmaya başladı bölgede. Cizre ve Yüksekova’da örgüt mensubu gençlerin polisle çatıştığı haberleri geldi. Dün de Diyarbakır’da 16 yaşında bir gencin polis tarafından öldürüldüğü açıklandı.

Yani, iş zamana yayıldıkça bölgede gerilim artıyor. Kürt kaynaklarının son dönemde 3 bine yakın kişinin gözaltına alındığını, bu kişilerden 750’sinin tutuklandığını açıkladığı düşünülürse, durumun vahameti daha net anlaşılır.

Çatışma araştırmaları ve barış politikaları konusunda Almanya’nın önde gelen kuruluşlarından Berghof Vakfı’nın müdürü Hans-Joachim Giessmann, Fırat Haber Ajansı’na verdiği demeçte bu noktaya dikkat çekti:

‘‘Gelinen aşamada dış koşullar, bu oldukça karmaşık ve uzun süreli barış ve müzakere sürecine etkide bulunacak düzeyde değişim gösteriyor. Zamana oynamak da mümkün değil, çünkü söz konusu dış koşulların daha da olumsuz bir hal alması beklenebilir. O nedenle şimdiki moment, bütün tarafların yani hem Türk hem de Kürt tarafının sadece süreci ayakta tutmak için değil, gözle görülür sonuçlara ulaşmak için her türlü çabayı sarf etmeleri gereken bir andır’’

KÜRTLER GÜVEN DUYMUYOR

Ancak, kendini yolsuzluk, hukuksuzluk sarmalı içinde bulmuş olan AKP iktidarının bu müzakereyi ne kadar samimi götürdüğü konusunda ciddi kuşkular var. Türkiye’nin Batısı’nda faşizan bir yönetim anlayışı benimsemiş, Avrupa Birliği değer ve ilkelerinden vazgemiş bir siyasi iktidarın Kürtlere güven vermemesinden daha doğal bir şey de olamaz.

6-8 Ekim olaylarından gerekli dersi çıkarmayanların sorunu tekrar askeri yöntemlerle çözme niyetinde olduğu görülüyor. Türkiye’nin işi her alanda zor.