Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu, Ortadoğu politikaları ve gelişmeleri konusunda hala hayal aleminde yaşıyor. Mısır darbesinin ardından başlayan anti- Batıcı ve İslamcı söyleme giderek daha fazla sarılırlarken bölgedeki yalnızlıkları da artıyor.

AKP yönetiminin, IŞİD saldırısına uğrayan Kobani’nin Kürt nüfusundan arınması ve oraya Sünni-Arap nüfusun yerleşmesini istediği bir sır değil artık. Kobani’ye ısrarla Ayn-el Arap demelerinin ardında bu vardı, 200 bin Kürt’e kapıları açmakla övünmelerinin ardından da. Bölgedeki Kürtler, bu tarafta birleşsin niyetindeydiler.

Amerika’nın devreye girmesi bu planı bozdu. Erbil kapısına dayanan IŞİD unsurları karşısında çaresiz kalıp Ankara’dan yardım isteyen Kuzey Irak yönetiminin çağrısı üzerine Amerika Kürtler’in yanında yer aldı.

KÜRTLER GÜVENİLİR ORTAK

Erdoğan, ABD’nin IŞİD’e bombardıman ve Kürtlere silah yardımı yapma kararını ancak Obama’nın telefonuyla öğrenebildi. Ona kalsa, ‘‘Kobani düştü, düşüyordu…’’

Sonuç itibariyle Kobani, hem Obama’nın IŞİD’le mücadele stratejisinin başarısının göstergesi oldu, hem de Kürtlerin gücünün ve Batı açısından güvenilir bir müttefik olduğunun ispatı.

Bu açıdan ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı'ndan (CENTCOM) yapılan açıklama önemli. IŞİD karşıtı güçlerin hali hazırda Kobani'nin yaklaşık yüzde 90'ını kontrol ettiği kaydedilen açıklamada, “ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı bu cesur savaşçıları kutluyor ve çabaları dolayısıyla kendilerine teşekkür ediyor” ifadelerine yer verildi.

Erdoğan’ın mezhepçi politikalarının sonucu, en büyük korkusu olan Kuzey Suriye’nin kurulmasını sağlayıcı bir unsur olarak kalmadı, PKK’nın Suriye kolu ile Amerika Birleşik Devletleri arasından doğrudan ilişki kurulmasına imkan yarattı.

ERDOĞAN’IN HAYAL ALEMİ 

Amerika, Dışişleri Bakanı Kerry’nin ağzından Esad’ın gönderilmesinin öncelikli hedef olmadığını açıklarken, Erdoğan’ın hala bu konuda ısrar etmesi nasıl bir hayal aleminde yaşadığının göstergesi.

Haklı olduğu bir konu var. Kuzey Irak’tan sonra Kuzey Suriye’nin ortaya çıkışı bölgede uzun vadeli sonuçları olacak bir gelişmedir. Türkiye hızla siyasal İslamcı bir çizgiye kayar, anti-Batı bir söylem tuttururken bu bölgedeki seküler Kürtlerin Batı nezdindeki itibarı ve desteği artacaktır.

Le Monde Diplomatique’in son sayısında, ‘‘Türkiye’nin şahane olmayan yalnızlığı’’ başlıklı makalede de vurgulandığı gibi, Türkiye’nin dış politikası Sünni İslam ve Osmanlı mirasçısı yaklaşım nedeniyle rehin alınmış durumda.

Erdoğan ve Davutoğlu’nun havuz medyasına verdikleri demeçlerdeki söylemin tam aksi gelişmeler oluyor bölgemizde. Erdoğan’ın arzuladığı başkanlık sistemine, büyük bir sürpriz olmaz ise Eylül ayında geçecek gibi görünüyor Türkiye. Bu değişikliği Kürtlerin olmadığı bir Meclis gerçekleştirir ve merkeziyetçi yapı güçlendirilerek devam ettirilirse, işimiz iş demektir.