AKP seçimi kazansa da, kaybetse de Türkiye içinden çıkılmaz bir rejim bunalımına giriyor. Ulusalcı-kökten laikçi darbeci zihniyetin toplum mühendisliği projeleriyle Türkiye’yi getirdiği nokta bu.

 Cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 saçmalığıyla başlatılan süreç, halk oyuyla seçilmiş cumhurbaşkanlığı makamını yarattı. Halkın yüzde 50’sinden fazlasının oyunu almış cumhurbaşkanı da, darbeci Evren için dizayn edilmiş anayasadaki yetkilerini sonuna kadar kullanacaktır. Kimse buna itiraz edemez açıkçası.

 Sonuç itibariyle seçimi AKP’nin kazanması halinde ekonomideki kötü gidişat derinleşerek devam edecek, Türkiye’nin bölgedeki maceraları artacak, Vietnam benzeri bir bataklığa sürüklenecek.

 Bunun yanında HDP’nin baraj altında kalması Kürtler üzerinde büyük bir travma yaratacak, birlikte yaşama umudunu azaltacak ve kendi yolunu çizme duygusunu güçlendirecek.

 KÜRTLER İKNA EDİLEMEZ...

 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağırlığı altında ezilen bir AKP hükümetinin, seçim dönemindeki bölge politikaları ve dili de düşünüldüğünde, Kürtleri tekrar barış masasına getirme umudunu görmek gerçekçi değil.

 Kürtler, Ankara’nın Suudilerle Suriye’de giriştiği oyunun bir parçasının da kendilerini hedef aldığını düşüneceğinden kriz daha da derinleşecektir.

 AKP’nin tek başına iktidar sayısına ulaşamaması halinde ortaya daha karanlık bir tablo çıkacaktır. Levent Gültekin’in diken.com.tr’deki yazısında vurguladığı gibi, seçilmiş Cumhurbaşkanı ile hükümet arasında çözümü imkansız bir yönetim kaosu doğacaktır.

 AKP’nin birinci parti çıktığı bir Meclis’in, hele listeleri Erdoğan belirlemişken barajı düşürüp, cumhurbaşkanının yetkilerini azaltıp yerinden yönetimi güçlendirecek bir anayasaya evet demesi mümkün olmayacaktır.

 BU BİR REJİM KRİZİDİR...

 Cumhurbaşkanı Erdoğan elindeki medya gücüyle kamu oyunu dilediği gibi yönlendirecek, ülkenin derin bir rejim krizine girmesinden rahatsızlık duymayacaktır.

 Netice itibariyle, toplum mühendisliği projeleri Türkiye’yi getirip duvara toslatmış durumdadır. Seçim sonuçları ne olursa olsun, ortaya çıkan tablo yönetememezlik olacaktır. Bu rejim krizidir.

 O açıdan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tebidi doğrudur, Türkiye artık bu anayasayla yönetilemez. Ancak yeni yönetim biçimi ve ülkenin fiziki sınırlarını belirleyecek olan; bu krizi aşma yöntemi olacaktır.

 Erdoğan’ın kafasındaki modelin Türkiye’ye hayırlar getirmeyeceği, kişisel iktidarını daha da güçlendirmeyi amaçladığı açıktır. Bu model, ülkenin Doğusu’nda da Batısı’nda ciddi itirazlar ile karşılaşacak ve çatlaklara yol açacaktır.

Ancak muhalefetin çoğulcu sisteme, Kürt sorununa, tarihle yüzleşme gereğine yaklaşımına bakarsak, daha demokratik bir çözüm yolu bulmak için tarihi bir uzlaşmaya ulaşılmasının da mümkün olamayacağını görürüz.

Türkiye bütün büyük krizlerini Batı’nın itmesiyle gerçekleştirmiş bir toplum. Ancak bu kez Batı’nın o gücü de, etkisi de yok. Kendi başımıza ne yapacağımızı göreceğiz.