Gökhan BACIK
Şam’da Ahmed el-Şar’a yönetiminin kurulması ile İsrail, dikkatinin büyük bir bölümünü Suriye’ye kaydırdı. 1948, 1967, 1973, 1982 yıllarında olduğu gibi Suriye, İsrail ile doğrudan askeri çatışmalara katılmaktan çekinmeyen bir ülkedir. Öte yandan, 1967 yılında Suriye’ye ait Golan İsrail tarafından işgal edilmiş ve 1981 yılında ilhak edilmiştir. Dolayısı ile İsrail’in Suriye yeniden kurulurken gelişmelerin kendi güvenliğine uygun şekillenmesi için elinden geleni yapacağı ilk günden belliydi.
Tarihte İsrail’in Suriye hamleleri
İlk aşamada İsrail 2024 yılının sonunda ve 2025 yılının ilk aylarında Suriye’nin belirli yerlerine askeri müdahalede bulundu. Burada temel amaç Golan ve Suriye arasındaki bölgede yeni askeri birlikler ve üsler konuşlandırmaktı. Fiilen bu, 1974 yılındaki anlaşmanın sona ermesi demek çünkü bu anlaşmaya göre İsrail askeri güçlerinin bu bölgeye (yani Alfa çizgisinin ötesine) girmemesi gerekiyor. Bu bölge 1974 anlaşmasına göre BM kontrolüne bırakılmıştı.

İki alan arası BM kontrolüne bırakılmıştı
Ancak daha sonra İsrail yönetimi, daha kapsamlı bir stratejiye sahip olduklarını ilan etti. Buna göre Netanyahu, Güney Suriye’nin tamamen askeri güçlerden arındırılmasını talep etti. Yani İsrail, Şam’dan güneydeki Kuneytra, Deraa ve Süveyda’yı askerden arındırmasını talep ediyor. Radikal sayılabilecek bu siyaset, İsrail içinde bazı eleştirilerin yükselmesine neden oldu. Bunlardan en önemlisi şöyle özetlenebilir: Suriye’de yeni bir rejim kurulmaktadır. Eğer İsrail bu konuda dengeli bir yol izlemese ‘yeni Suriye’ tekrar İsrail aleyhinde sert bir çizgiye savrulur. Böyle bir şey ise İsrail güvenliği için olumsuz sonuçlar üretir. Bu görüşe göre Esad sonrası yeni Suriye rejimi İran karşıtıdır ve bu rejim ile İsrail arasında iyi bir ilişki geliştirilebilir.
Tabii burada iki temel dinamik söz konusu. Birincisi, şu an İsrail siyasetini domine eden Netanyahu bakış açısı. Bu bakış açısı Suriye’nin hiçbir zaman kalıcı olarak İsrail ile iyi bir ilişki içinde olacağını kabul etmiyor. İkinci önemli dinamik ise, Trump yönetimi. İsrail siyasi elitleri Trump yönetiminin kendilerine istisnai bir fırsat sunduğunu düşünüyor ve bu fırsat devam ederken yapabilecekleri her şeyi gerçekleştirmek istiyorlar.
Dürziler ve Çerkesler
Birkaç gün önce önemli bir gelişme yaşandı. İsrail Savunma Bakanlığı gerekirse Şam yakınında yaşayan Dürzilerin korunması için hazırlık yapılması için talimat verdi. İsrail yönetimi, daha da açık bir pozisyon alarak ‘Suriye’deki radikal İslami rejimin Dürzilere vermesine müsaade etmeyeceğini’ ilan etti. Burada esasen birbiri içine geçmiş iki niyet var. Birincisi, Dürzilerin korunması bahanesi ile İsrail’in Suriye’nin güneyini askersizleştirme siyasetini bizzat denetleme fırsatı kazanması. Nihayet ikincisi ise, Dürziler üzerinden Suriye içinde bir müdahale imkanı üretmek.
Daha yakından bakınca bu girift siyasi denemenin içine Çerkeslerin de yerleştirildiğini görüyoruz. Aslında burada şaşırtıcı bir nokta yok. Hem Çerkesler hem Dürziler İsrail ordusunda askere alınan yegâne iki Yahudi olmayan azınlık. Bu stratejiye paralel iç gelişmeler de ortaya çıktı. Geçen hafta İsrail hükümeti ülkedeki Dürzi ve Çerkeslerin durumlarını iyileştirmek için 1 milyar ABD doları kadar bir harcama paketi ilan etti. Yeni konutlar inşa etmekten eğitim alanına kadar yatırımlar içeren paketin amacı elbette İsrail’in iç cephesini Suriye’deki gelişmelere göre güçlendirmek. Belli ki İsrail kendi stratejisi için Suriye’deki Arap olmayan ve çeşitli nedenlerle İslami bir rejimden mutlu olmayacak grupları doğal bir ‘müttefik’ olarak görüyor. Nitekim, açıklanan paketi tartışmak için Dürzi ve Çerkes liderler ile bir araya gelen Netanyahu ‘hem ülkedeki hem bölgedeki Dürzi dostlarımız ile ilerleyeceğiz’ dedi. Belli ki İsrail, Suriye’deki Dürzi ve Çerkeslere ‘bakın bizdeki soydaşlarınız/dindaşlarınız ne kadar mutlu yaşıyor’ demek gerektiğini dış politikasının bir cüzü olarak zorunlu görüyor.
Burada şunu da unutmamak gerekiyor. Osmanlı dönemi sonrası Fransızlar Suriye’yi birkaç küçük devletten oluşan bir siyasi yapı olarak yönetmişlerdir. Bu devletlerden birisi de Dürzi devletidir. Ancak geniş açıdan bakarsak esasen bu bir biçimde Osmanlıların – özellikle son dönemde– Dürzilere hem bir tür idari özerklik verme hem de bölgedeki Dürzi aileleri güçlendirerek orada etkili olma siyasetinin de devamıydı. Yani tarihsel olarak bir Dürzi siyasi ve idari kimliğinin – zayıf yahut güçlü – devam ettiğini hatırlamak gerekiyor.

Peki bu strateji işe yarayabilir mi? Bunu Şam rejiminin alacağı biçim belirleyecek. Şam rejimi aşırı merkeziyetçi ve buna paralel sert bir İslami yoruma dayanan rejim olarak evirilirse İsrail’in elinin kolaylaşacağını düşünmek gerekiyor. Kritik bir nokta ise uluslararası güç dengesi. Trump yönetimi yukarıda ifade ettiğim gibi İsrail için büyük bir fırsat. Ancak bu yönetim aynı zamanda ileri düzey pragmatist. Araplar Trump yönetimine – mübalağa ederek yazarsak– diyelim 500 milyar dolarlık bir anlaşma paketi sunarsa Washington’un ‘kafası karışır’. Şunu unutmamak gerekiyor Trump’un temsil ettiği değerler belli ancak bunun kadar önemli bir nokta olarak kişiliği. Trump sürekli fikir değiştiren ve savrulan birisi.
Ya Kürtler?
Bu tartışmalar elbette İsrail ve Kürtler arasındaki ilişkileri de gündeme getiriyor. İdeolojik olarak Kürtler ve İsrail arasında uzun dönemli bir uyum olur mu tartışmaya açık. Ancak Ortadoğu’nun pragmatizmi akla başka senaryolar getiriyor. Şöyle hatırlayalım İran İslamcı bir rejim ve içinde güçlü bir Pers milliyetçiliği barındırıyor iken neredeyse din karşıtı ve Arap milliyetçisi Esad rejimi ile ‘kanka’ olmuştu. İdeolojik değil ancak pragmatik bir ilişki potansiyeli elbette bugün Kürtler ve İsrail arasında var. Üstelik böyle bir ilişkiyi ABD’de destekleyebilir. Henüz Esad rejimi düşmeden 2024 yılının Kasım ayında İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, Kürtleri İran ve Türkiye’nin baskılarının kurbanları olarak nitelendirdikten sonra şöyle demişti: “Kürt halkı büyük bir millettir, siyasi bağımsızlığı olmayan büyük milletlerden biridir. Onlar bizim doğal müttefiklerimizdir. Onlara ulaşmalı ve bağlarımızı güçlendirmeliyiz.” Bu görüşler şu an İsrail’i yöneten aktörler üzerinden hayli popüler.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
24.08.2025
17.08.2025
3.08.2025
21.07.2025
14.07.2025
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025