Gökhan BACIK
Türkiye gündeminin ortasına sık sık oturan iki konu, her defasında bizlere “seçtiğiniz kalkınma modelinde bir sorun var” diyor.
Bunlar “maden kazaları ve çevre tartışmaları”. Artvin'de süren çevre tartışmalarında bir kere daha çevre konusu ortaya çıktı. İstisnalar hariç memleketin neresinde bir çevre yürüyüşü varsa bu olay çok aleni “sol bir atmosferde” vuku buluyor. Dolayısıyla Türkiye'de dindarların, muhafazakarların hatta geniş açıdan Türk sağının “çevre ile olan münasebetini” tartışmak gerekiyor. Türkiye muhafazakarlığı için çevre ne anlam ifade ediyor? Diyelim ki “ah bu solcular çevre işini suiistimal ediyor” peki o zaman bu işin doğrusu nedir?
Bir şeyin teorisinde olmayan şey pratiğinde olmaz. Kabul etmek gerekiyor ki içinde dini gruplar da olmak üzere Türk muhafazakarlığının kurucu metinlerinde çevre diye bir konu yoktur. Şimdi bazıları “efendim ‘elinizdeki fidanı kıyamet kopsa dikiniz' hadisi var” diyecekler biliyorum. Elbette bunlar önemli lakin bu tip bölük pörçük çevre üzerine güzel sözler olduğu gibi kalmış bir muhafazakar çevre felsefesi üretilememiştir. Maalesef bu tip güzel sözler -hadisler de dahil- “olur mu canım bakın bizim değerlerimizde neler var” demek için kullanılmıştır. İslami hareketin hiç bir fraksiyonunda bir “çevre risalesi” yazılmamıştır. Çevre konusuna önem veren bu işe kafa yormuş pek çok muhafazakâr vardır ancak bunların hassasiyetini kendi tabanları birincil konu olarak hiçbir zaman görmemiştir.
Türk sağında elbette vatan kavramı hayatidir ve kutsaldır. Ancak, garip biçimde vatan kavramı Türk sağında ve muhafazakârlığında “çevre kavramı” ile örtüşmemiştir. Türk sağında vatan düşmanlardan korunur. Halbuki çevrecilik, vatanı kendi insanlarından korumayı öngörür. Bir ülkenin yani bir vatanın çevresini genelde kendi vatandaşları mahveder. Nitekim İstanbul'un eşi benzeri olmayan tarihî dokusunu Türkler, mahvetmiştir. Bugünkü Anadolu binlerce yıldır yerleşim yeri olmakla birlikte üzerinde tarihî dokusu ve güzelliği korunmuş Prag, Viyana gibi bir tane şehir kalmamıştır. Geçmişi ile övünen ancak tatilinin bir kısmını Prag'da, Viyana'da yahut başka bir Batılı şehirde geçiren orta üst sınıf bütün muhafazakârlar o nedenle biraz “yutkunarak tatil yaparlar.” Çünkü kutsadıkları geçmişin kendilerine bir tane Prag gibi derli toplu mimari doku bırakmadığını bizzat görürler.
Bir diğer önemli konu ise gündelik İslam fıkhıdır. Pek çok Müslüman gündelik hayatını İslami kurallara göre yaşamaya azami önem gösterir. “Şunu yesem helal midir?”, “acaba şu çikolatanın içinde helal olmayan bir şey var mı?” gibi konulara çok önem verilir. Mesela “filan iş abdesti bozar mı?”, “mesh ederken ne yapmalı?” gibi konular neredeyse bin yıldır günlük hayat fıkhını istila etmiştir. İslam'ın 16. yüzyılında hâlâ bu konular öncelikli konulardır. Ümmet, 1500 yıl gibi uzun bir süre sonunda hâlâ “doğru dürüst nasıl sahura kalkılır” konusunu tartışmaktadır. Ancak daha kötüsü bu “gündelik fıkhın” içine çevre konuları girmemiştir. Çok dindar bir Müslüman “öğle namazını kaçırmak konusunda” gösterdiği hassasiyete benzer bir tepkiyi “ağaç kesilmesine” asla göstermez. Eğer Müslümanların büyük bir kesimi gündelik hayatta fıkha önem vermeye devam edecek ise, fıkhın dönüşmesi elzemdir. “Kırmızı ışıkta yayaya yol vermek en az namaz kılmamak kadar yanlıştır” şeklinde bir algıyı İslami fıkıh üretmeye razı gelir mi? Yahut “kırmızı ışıkta yayaya yol vermemek onun geçiş hakkını gasp etmektir ve haramdır” diyecek bir fıkıh üretilebilir mi? Böyle bir yaklaşımın çevre için de sağlanması mümkün olur mu? Yoksa bir 1500 yıl daha “ezanı duymadan orucu açtım tekrarı mı şart?” gibi tartışmalar devam mı eder? Bu tartışmalara önemsiz denilemez ancak bu ayrıntılar, dinin asıl amacını sağlamaktan kopmuş ve sanki bu ayrıntıları yerine getirmeyi marifet sanan bir yanlış yaklaşımı üretmiştir. Daha açık yazayım: Ailede, Kur'an kursunda, sohbette, hutbede öğrenilen günlük İslam fıkhından bir çevre bilinci çıkmıyor. Bunun çıkmadığını anlamak için bulunduğunuz şehirde yarım saat yürüyün yeter. Mesela bir kitapçıdan alacağımız kaç İslam ilmihalinde iş ahlakı veya çevre ahlakı (yahut trafik ahlakı) bölümleri vardır?
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024