Gökhan BACIK
Dış politikada iki tür anlaşmalar hayati derecede kritik olarak kabul edilir: “Toprak/sınır” değişimi öngören anlaşmalar ve “nüfus değişimi” ön gören anlaşmalar. Türkiye’nin yakın dönemdeki dış politikası iki önemli gelişmeden dolayı Türkiye’nin demografik yapısını değiştirmektedir.
Doğrusu dış politika ulusal çıkarlar için yapılır. Ancak takip edilen Türk dış politikasının ülkenin demografisini değiştiren noktaya gelmesi esasen “garip bir durumdur.” Çünkü bu öngörülmemiş ve planlanmamış bir sonuçtur.
Türkiye’de siyasiler meydanlarda “Türkü, Çerkez’i, Laz’ı, Kürdü, Arnavut’u…” şeklinde uzayan meşhur bir tekerlemeyi kullanmayı çok severler. Bu “politik tekerleme” ülkenin güya çok kültürlü ve hoş görülü demografik yapısına işaret etmektedir.
Ancak “bu tekerleme bir kenara” Türkiye’nin demografik yapısı biri büyük biri küçük olmak üzere iki başat kimlik üzerinedir. Büyük başat yapı elbette Türklük, küçük başat yapı ise Kürtlüktür. Diğer bütün Çerkez, Arnavut gibi unsurlar vardırlar; ama küçük ölçeklidirler.
Şimdi büyük ihtimalle Suriye krizi sonrası şöyle denilmeye başlanacaktır: “Türkiye ahalisinin başat grupları Türkler, Kürtler ve Araplardır.” Resmi olarak Türkiye’de bulunan Suriyeli sayısı 2.7 milyon civarında. Üstelik bu rakamın daha yüksek olduğu iddia ediliyor. BBC’ye konuşan ismini vermeyen resmi bir yetkili “bu rakamın daha yüksek olabileceğini” söylemiştir.
Türkiye’deki küçük başat kimlik Kürtlüğün temel farkı da şudur. Arnavutlar, Çerkezler gibi diğer gruplardan farklı olarak Kürtlerin tarihsel olarak yoğun olduğu bir “yer” söz konusu. Bir etnik grup belirli bir yerde tarihsel olarak yoğunlaştığı zaman buna “ülkesel” olarak da bakılıyor. Nitekim Osmanlı gibi eski dönemlerde bu bölgeye “Kürdistan” adı verilmiştir.
Peki yeni Arap nüfusu nasıl olacak? İçişleri Bakanlığının verdiği veriye göre Türkiye’de sadece 9 ilde Suriyeli Arap yoktur. Buna göre Arap nüfusu kendiliğinden yayılmaktadır. Türk Hükümeti, örneğin Osmanlı hükümetinin Çerkes iskan siyaseti gibi bir planlama içinde değildir. Yani Araplar doğal saiklerle plansız biçimde uygun buldukları kentlere yerleşmektedirler.
Resmi verilere göre İstanbul’a 330 bin Suriyeli yerleşmiştir. Böylece Araplar, İstanbul’un kurulduğu erken dönem MÖ 3000’den beri ilk defa bu şehirde kültürel ve demografik olarak ciddi bir sayı elde etmiştir. İstanbul gibi bir şehirde bir iki yılda bir etnik grubun aniden 300 bin kadar sayıya varmasının çok ciddi uzun vadeli sonuçları olacaktır.
Türkiye’de Arap nüfus nasıl bir rol oynayacaktır? Almanya’daki Türkler gibi kendi demografik gettolarını mı inşa edeceklerdir? Hangi diğer etnik grup ile daha yakın olacaklardır? Örneğin uzun vadede bir Arap siyasi partisi kurulabilir mi? Arap sayısının artması Kürt sorununu çözümüne katkı sağlar mı? Arapların kalıcı olması uzun vadede Mısır, Suriye gibi başka Arap ülkelerin dış politikasının kendi üzerilerinde etkilerine açık olmasına imkan verecek midir?
Başa dönecek olursak Türkiye’nin 1. Dünya Savaşı sonrası dönemden beri hiç olmadığı kadar demografisinin değişmesinin nedeni Türk dış politikasıdır. Ülkenin demografisini bu kadar kısa zamanda ciddi biçimde değiştiren bir dış politika elbette eleştirel olarak masaya yatırılmalıdır.
Bu öngörülmüş müdür? Yoksa öngörülmemiş midir? Bu siyaseti yöneten karar alıcılar bunların ortaya çıkmasına neden olurken ne düşünmüşlerdi? A planları neydi B planları neydi? Kendileri bıraktıkları mirasa geri dönüp bakınca bunu bir başarı olarak mı görüyorlar?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
26.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
4.10.2025
14.09.2025
7.09.2025
1.09.2025
24.08.2025
17.08.2025