Gülay GÖKTÜRK
Abdullah Öcalan’ın ilk Nevruz çağrısının Kandil’de çok ciddi bir rahatsızlık yarattığını, Kandil’in o zamandan bu yana İmralı’dan gelen bu “emrivaki” ye söylem düzeyinde karşı çıkmazken çağrıyı etkisiz hale getirmek için elinde gelen her şeyi yaptığını baştan beri görüyorduk. Savaşan taraflardan birinin istemediği bir barışın imkansızlığının da farkındaydık elbette.
Ama çok önemli bir güvencemiz vardı:
Barış ihtimali Kürt tabanında o kadar büyük bir heyecanla karşılanmıştı ki, Kandil’in bu geniş tabanı karşısına alması mümkün değildi. Ateşkesin sürdüğü ve müzakerelerin devam ettiği her gün çözüm sürecinin lehine yazılıyor; barış süreci geri dönülmez bir süreç haline geliyordu. Bu kitle desteği devam ettiği müddetçe Kandil’in barışı sobate etme imkanı yoktu.
İşte Kobani meselesi bu koşullarda bir “umut” olarak devreye girdi. Eğer bu noktada Kürtlerin AK Parti’ye olan güveni sarsılabilirse Çözüm Süreci’nden de soğutulabilirdi.
Kandil bütün propaganda araçlarıyla bir algı operasyonu başlattı: Var gücüyle Ak Parti Hükümeti’nin “Rojawa Devrimini” boğmak için karanlık işler çevirdiği, IŞİD’i destekleyerek Kürtlere ihanet ettiği propagandasına girişti. Çözüm sürecinin kaderini Kobani’ye bağlayarak; “Kobani’de Kürtlere ihanet edenlerle Türkiye’de barış yapamayız” temasını işlemeye başladı ve itiraf edelim ki bu konuda başarılı oldu.
Şimdi yine benzer bir dönüm noktasındayız ve mesele artık Kürt kitlelerin çözüm sürecinden desteklerini çekmesi tehlikesini aşıp Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eder hale gelmiş durumda.
Türkiye’nin ne yapıp edip “Kürtlere karşı IŞİD’i desteklediği” yolundaki algıyı değiştirmesi gerekiyor. Bunun için de IŞİD’e karşı koalisyonda daha aktif bir biçimde yer alması son derece önemli.
Kaldı ki, IŞİD’e karşı sadece söz düzeyinde değil, eylem düzeyinde de aktif bir konuma geçmek sadece Kürtlerle yeniden bir güven ilişkisi kurmak için değil, sınırımıza dayanan canavarı durdurmak için de boynumuzun borcu. Bölgenin en büyük askeri gücüne sahip olan Türkiye, Ortadoğu’da gittikçe büyüyen bu tehlike karşısında daha ne kadar süre el el üstünde oturmaya devam edebilir ki?
Sevinerek altını çizelim ki, Ankara’dan bu konuda iyi haberler gelmeye başladı.
Dünkü Cumhuriyet’te Çiğdem Toker’in “üst düzey bir yetkili”ye atıfla yaptığı önemli bir haber vardı.
Haberde, Suriye’ye girme ihtimalleri üzerine çıkan tartışmalara ilişkin olarak bilgi veren üst düzey yetkili, IŞİD ile kıyaslandığında, PYD’yi bölgede “konuşulabilir, rasyonel bir oyuncu” diye tanımlarken, “PYD ile kanalların açık olduğunu, mesajların gelip gittiğini” kaydediyor.
Aynı kaynak, PYD ile Türkiye’nin ilişkisinin, PYD’nin alacağı tutuma bağlı olacağını; PYD etnik temizlik gibi bir amacı olmadığına, bölgedeki faaliyetlerinin DEAŞ ile mücadele kapsamında olduğuna dair ikna edici olabilirse ilişkilerin olumlu yönde ilerleyebileceğini de belirtiyor.
Haberde ayrıca, Ankara’nın son haftalardaki gelişmelerin ışığında, şu an için Suriye’ye tek taraflı bir müdahaleden ziyade ‘IŞİD’e karşı koalisyonun parçası olarak operasyonlara katılma’ seçeneği üzerinde ABD ile aktif müzakere yürüttüğü belirtiliyor ki bu gelişmeyi de Türkiye’nin öncelikli mücadele alanı olarak IŞİD’e yöneldiğinin ve bundan böyle IŞİD’e karşı daha aktif bir mücadele yürüteceğinin belirtisi olarak okuyabiliriz.
Bütün bunlar iç rahatlatıcı gelişmeler...
Ne var ki, bu adımlar atılırken liderler düzeyinde kamuoyuna verilen mesajların da aynı dalga boyunda olması gerekiyor.
Malum, biz AK Parti’nin eylem düzeyinde gayet barışçı adımlar atarken söylem düzeyinde son derece şahin çıkışlar yaptığına çok tanık olduk. Kobani ile ilgili algı operasyonunun başarısında dikkatsizce kullanılan bazı ifadelerin ne kadar etkili olduğunu; Türkiye’nin Kobani’ye destek için yaptığı onca yardımın bazı söylem hataları yüzünden nasıl görünmez hale geldiğini de biliyoruz.
Dileyelim de bugün de aynı şey olmasın.
Mesela, Telabyad olayı patlak verir vermez sarf edilen “PYD’nin İŞİD’den tehlikeli olduğu” sözü gibi sözler sarf edilmesin. Bu sözlerin ağızlarda sakız haline getirilip atılan ve atılacak olan olumlu adımların önüne geçirilmesine fırsat verilmesin.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015