Hadi ULUENGİN
Geçen hafta garsonlara değindiğim bir yazıda köylü reflekslerini de eleştirmiştim.
Vay sen misin buna cüret eden! Bir araba protesto maili geldi.
Yok efendim niçin “züppelik” (!) yapıyor muşum? Yok efendim somunu ve soğanı yumruklayan bir sofra kültürünü ne haddime ve ne hakla hor görüyor muşum?
Bugünden başlayıp aslında çok derine inen bu köylülük konusunu yarın tamamlamaya çalışacağım için önce hemen bir “elinin körü” cevabı veriyor ve sonra girizgâha geçiyorum.
“Toprak, o yalan söylemez”!
Bu tumturaklı lâf Mareşal Pétain’e aittir.
Daha doğrusu başkasına aittir ama bunak subayın ağzından çıktığı için ona mal edilir.
Şöyle ki, Fransa 1940 yazında çabucak hezimete uğrayıp Alman orduları karşısında teslim bayrağı çekince, o tarihte bile seksenini haydi haydi aşmış olan Philippe Pétain sırf 1. Harp’teki askeri başarılarından dolayı “kurtarıcı” (!) diye piyasaya çıktı.
Ve, aşırı sağ temayül taşıyan bu eski “Verdun kahramanı” Vichy şehrindeki hükümete lider olur olmaz, Nazi işgalcilerle işbirliği bir yana, derhal demokrasiyi suçlamaya başladı.
Yenilgiyi “modern dekadansla” açıkladı. “Milli Devrim” diye başlattığı seferberlikte de köylülüğü yücelterek yukarıdaki “toprak” ifadesiyle özetlenen değerleri kutsalla donattı.
Gerçi dediğim gibi, formülün esas sahibi Pétain adına nutuk yazan ve ne o toprakla, ne o köylüyle, ne de o köylülükle uzak yakın ilintisi olan Yahudi asıllı aydın Emmanuel Berl’di ki, az sonra yanılgısının ceremesini çekti ve söz konusu kökeninden dolayı sürgüne kaçtı.
Pimpirik Mareşal ve onun “Milli Devrim” hareketi tabii ki bir istisna oluşturmuyor.
Çünkü illa “sağ totalitarizm” terimini kullanmasak bile hemen bütün muhafazakâr ideolojiler ve anti-modern eğilimler toprağı ve köylülüğü yüceltmek ortaklığında buluşurlar.
Nitekim 18. asır Alman filozofu Herder’deki “yerleşiklik kökü” kavramından, bu defa 20. yüzyılda Karaorman dağlılarıyla pipo tüttürmenin felsefesini işlemiş yine Alman filozof Heidegger’e; artı, yukarıdaki Pétain’e teorik rota çizen Fransız düşünür Maurras’tan, Nazizmi “entelektüelleştirmeye” niyetlenmiş Rosenberg’e, modernite karşıtlığıyla özdeşleşen tüm şahıs ve akımlar son tahlilde hep “hadi, köyümüze dönelim” şiarı etrafında birleşirler.
Ve en önce, bunlarla insani bir fıtratın yansıtıldığını baştan kabullenmemiz gerekiyor.
Ne her dilde birincillik arzeden ve Herder’in o “yerleşiklik kökü”nü tanımlayan “yurd” kelimesi, ne de hem hayatı, hem ölümü içeren “toprak” sözcüğü varoluş lügatinden ayrılamaz.
Dolayısıyla, muhafazakâr ideolojilerin moderniteyle birlikte köylülüğün dışlanmasına karşı duydukları tepkideki kısmi haklılık payını küçümsemek gerçeği de küçümsemek olur.
Nitekim şu da doğrudur: Her cinsten “ilerleme” fikriyatı “gericilikle”, en azından “tutuculukla” özdeşleşen o köylülüğe uzak durur. Onu mümkün mertebe “ehlileştirmek” ister.
Zaten gayet gerçekçi Atatürk’ün “köylü milletin efendisidir” sözü bile pragmatik bir yaklaşımın tezahürüdür. Sonraki Köy Enstitüleri de uzun vadeli bir şehirleştirme projesidir.
Kaldı ki, Vendée köylüleri isyanını kıyamla bastırmış 1789 Devrimi’nden, bu tür katliamları daha da yoğunlaştıran Bolşevik İhtilali’ne; hatta kendi köylü kimliğine rağmen o köylülerden nefret eden Mao’ya, aynı “ilerleme modernitesi”ni “sol totalitarizm” raddesine vardıran ideolojiler en geniş anlamıyla “toprak”ı çabucak tasfiye etmek hedefini gütmüşlerdir.
Pekii, köylülüğün sırf somun ve soğan yumruklayan sofra kültürüyle değil bilumum toprak refleksleriyle de uzlaşmayan bir “züppe” (!) olarak bu satırlar yazarı nerede duruyor?
Sütununa hanidir ve kasten “Modern Zamanlar” adını vermiş kişi cevaba yarın girecek.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Ad Soyad Giriniz...
Zamanda yolculuga devam. Sanki Anti-Ataturkcu Dusunce Dernegi DSIPin Ataturkcu Dusunce Derneginden bir farki var!
Kıyas
Darbeciler, Derin devletin uzantıları sonuna kadar yargılansın, ama hukuk herkes için diye dün Sayın Erdoğan için bağırdıysak, bugünde savunma hakkı Mahkemelerin meşruluk sebebi olduğunu unutmamak lazım..Burda Ergenokon yargılanırken gerçek ergenekoncuların salındığına Ve herkesçe bilinen isimlerin AKP muhaliflerinin arkasına gizlendiğini görüyoruz..Ergenokon yargılanırken Veli küçüğün, Mehmet ağarın,"" imtiyazlı mahküm " İbrahim şahinin, faili meçhullerin üstüne gidildiğini görmüyoruz..