İhsan DAĞI
O çocuk öldü. Öldürdük o çocuğu... Dün onun bedenini değil, kendi masumiyetimizi toprağa verdik. Artık hiçbirimiz masum değiliz. Hele devlet...
Birinci vazifesi, varlık nedeni o çocuğu yaşatmak olan devlet... Berkin Elvan, devletin sayısız kurbanlarından birisi olarak toprağa düştü.
Katili ortaya çıkmayacak, adalet falan da yerini bulmayacak. Devletin sırrı olur, aklı, derinlikleri, kutsalı, dokunulmazı olur, fail bulunmaz. Bulunsa da ölümün adaleti mi olur? Hiçbir adalet Berkin'i geri getirmez.
Bir çocuğu öldüren devletimiz olduğu için, ona bizim devletimiz dediğimiz için ve ona engel olamadığımız için hepimiz kirlendik, hepimiz suçluyuz. Ardından döktüğümüz gözyaşı biraz da bundan. Elimizde kalan tek şey vicdanlarımız. Onu kaybetmemeye çalışıyoruz ağıtlarımızla...
Vicdanlarını kaybetmeyen çok insan var. Dün gördük onları. Kıpır kıpır yürekler... Toplumun merkezi, sağduyusu... ‘Kim?' diye sormuyorlar ağlarken. Çocuk işte. Daha 14 yaşındayken sokakta vurmuşlar onu. Tam 269 gün direnmiş, tutunmaya çalışmış. Hayallerine, sevdiklerine, daha yaşamadıklarına... Ve bırakıp gitmiş sonunda. Belki de yaşanmaya değer bulmamıştır artık bu toprakları, kim bilir?
Bir de az da olsa, arsız ve kaskatı kesilmiş yürekler var. Gönül gözleri kapanmış, vicdanları körelmiş. Bu toprakların en kadim geleneğini bile unutmuş onlar. İnsanların acılarını bile paylaşmaktan acizler.
Kimi ‘fişini çektiler' diyor, kimi ne arıyordu sokakta? Çocuğun acısını yaşayanlara en ağır hakaret tiviti atan bir eski bakan, siyasetçi...
Bir ülke böyle bir vicdanla yönetilemez.
Ne oldu? Nasıl oldu? Devlet ve iktidar hırsı Berkin'den önce bizi öldürmüş. Bir çocuğun ölümüne bile hep birlikte ağlamayan bir toplum nasıl birlikte yaşayabilecek? Tek umudumuz vicdan eşiği bu kadar düşük olanların marjinal bir grup olması.
Yoksa, kim bilir daha ne acılar, ne tuzaklar konulacak önümüze.
Siyaset hayatın önüne geçmemeli. Hayat siyasete kurban edilmemeli.
Ancak öyle bir cinnet halini yaşıyoruz ki iktidar uğruna bir değil binlerin hayatını ortaya sürebilecek olanlar var.
Siyasetin ve devletin hukukla, insan haklarıyla, özgürlüklerle sınırlandırıldığı bir zeminde uzlaşmazsak varacağımız yer siyasetin bir hayat-memat meselesi olduğu rejimlerdir. Var olmanın iktidar olmaktan geçtiği, yani sadece güçlü olanların ayakta kalabileceği, diğerlerinin de güçlülerin insafına terk edildiği rejimler...
Siyasetin hayatı katletmemesi için temel müştereklerde uzlaşmak gerek. ‘Siyasal medeniyet' denilen şey bu; yani, insanların hayat ve özgürlüklerinin iktidarda kim olursa olsun garanti altında olması...
Öyle bir siyasal krizden ve toplumsal kargaşadan geçiyoruz ki böyle bir rejim inşası adeta imkânsız görünüyor.
İyimser değilim, ama hâlâ umut var. Çünkü sandık var. Sandık oldukça, insanlar özgürce oy kullandıkça, adil bir seçim yapıldıkça değişim için umut vardır. Toplumun sağduyusuna güvenmek zorundayız.
Önümüzdeki bir yıl içinde üç seçim varken değişimi sandıkta değil sokakta aramak abesle iştigal. Bütün tahriklere, provokasyonlara rağmen sokak, hele şiddet, değişimin aracı olamaz; aksine otoriterliği meşrulaştırıcı, iktidarı pekiştirici, değişim isteyenleri marjinalleştirici bir sonuç üretir.
Şiddet, otoriterliği meşrulaştırmanın en kestirme yoludur. ‘Bizim devlet' bunu çok iyi bilir. Gerekiyorsa üretir de... Şiddet üretme yeteneği tarihsel tecrübeyle sabittir. Derini vardır, kontrgerillası vardır, Ergenekon'u, özel harp dairesi vardır...
Sokaklar güvenli değil. Berkin Elvan'dan biliyoruz. Diğer canlardan biliyoruz; dün sokakta kaybettiğimiz Burak Can Karamanoğlu'ndan biliyoruz, Tunceli'de kaybettiğimiz polis memuru Ahmet Küçüktağ'dan biliyoruz. Sokak kimse için tekin değil artık...
Bu toplum 1950'den beri en zor dönemlerde bile sandığa sığınmış, değişimi sandıkta gerçekleştirmiştir. Tek yol sandık, demokrasi en iyi rövanştır...
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.01.2025
10.05.2024
11.04.2024
8.04.2024
3.01.2024
25.12.2023
13.12.2023
16.10.2023
9.10.2023
17.06.2023