İhsan DAĞI
Hükümetin Kürt meselesini çözmek için bir acelesi de yok, stratejisi de.
Son yazımda izah ettim; sorunun çözümü için siyasal ve toplumsal kanallardan baskı altına alınmayan bir hükümet durduk yere bu konuda riskli gördüğü işlere kalkışmaz.
Bu, Kürt sorununu çözmenin Türkiye için bir aciliyeti olmadığı anlamına tabii ki gelmiyor.
Şimdilik Kürtlerin sorunlarını ve haklı taleplerini bir yana bırakalım ve Türkiye ve Türkler penceresinden bakalım konunun aciliyetine... Her şeyden önce bu ülkenin demokratikleşmesi ve hukuka dayalı bir rejime kavuşması Kürt meselesini çözmeden mümkün değil. Bu, tarihen sabit; 1925'ten bu yana devletin Kürt siyaseti toplumu zehirliyor, rejimi otoriterleştiriyor, yönetimi keyfileştiriyor.
Yani devletin Kürt siyaseti sadece Kürtleri hedefe almıyor; devletin karakterini şekillendirerek bu ülkedeki Türklere de dokunuyor. Kürtlerin tepesine balyoz gibi inen devlet balyozlaşıyor. Sonra da muhatabı kim olursa olsun, ister Türk, ister dindar, ister liberal benzer tepkiler gösteriyor. Toplumsal ve siyasal bütün muhalefet imha edilmesi gereken ve üstelik imha edilebilir anormallikler olarak algılanıyor.
Sonuçta, Kürt meselesinde devletin, hükümetin, emniyetin ve yargının güvenlikçi politikalarına destek çıkanlar, kendilerine karşı da acımasız olabilecek bir canavar yaratıyorlar. Bunun farkında olmayabilirler; 'Hayır, artık bize bir şey olmaz, devlet biziz' diyenler çıkabilir. Unutmasınlar; devlet devlettir. Sivil güçler devlet oldukça sivilliklerini kaybederler. Hem devlet hem 'sivil güç' olunamaz.
Konumuza dönersek... Türkiye'nin demokratikleşmesini isteyenler, yeni anayasa için çabalayanlar, vesayet rejiminden şikayet edenler Kürt meselesinde devletin güvenlikçi politikalarının yanında olamazlar. Oluyorlarsa; ya bu talepler ve hedeflerle güvenlikçi Kürt siyaset arasındaki tezatı görmüyorlar ya da bu talep ve hedeflerinde samimi değiller... Operasyoncu bir anlayışla demokratikleşme de, yeni anayasa da gerçekleşmez, vesayet rejimi tarihe gömülmez. Çelişkiyi görün...
28 Şubat'tan beri demokratikleşme sürecine destek veren bazı toplumsal kesimlerin şimdi Kürt meselesinde şahince politikalara destekle devletin yanına savrulması, devletin 'yedek gücü' haline gelmesi anlaşılmaz bir durum. Toplumun devletten daha 'ilerici, reformist, çözümcü' bir noktada durması beklenir. Demokrat çizgide buluşan medya, sivil toplum, akademisyenler ve yazarların 'devlet aklı'yla düşünmeleri gerekmiyor. Devletten ne kadar ileride düşünürlerse sorunun çözümü için kamuoyu oluşturma ve hükümete baskı kurma rolünü oynayabilirler. Ama şu sıralar tam tersini görüyoruz; demokrat bildiğimiz birçok kesim hükümetten bile geri düşüyor.
Kendini 'demokrat' olarak niteleyenler için Kürt meselesinde statükonun korunması cephesinde kalmanın izahı yok. Özgür Gündem Gazetesi'nin kapatılması konusunda alınan tavır bir milat olabilir. Gazete kapatmak, gazetecileri 'propaganda' yapmaktan hapse atmak siyaset mi, çözüm mü, strateji mi?
Bu bağlamda KCK operasyonları konusunu da yeniden düşünmekte fayda var. Operasyonların Kürt siyasetini nasıl etkilediği, yarattığı güvensizlik ve mağduriyet hissiyle çözümü nasıl baltaladığını bir yana bırakıyorum. Anlatılan KCK hikayeleri, Kürt meselesinde diyalogdan yana, empatinin geliştirilmesini isteyen, açılım siyasetini destekleyen kesimleri bozuyor ve devletin güvenlikçi politikalarına doğru itiyor. Şunu tespit etmek gerek; açılım çizgisi son iki yıldır KCK operasyonları üzerinden geri püskürtüldü. Güvenlik bürokrasisi ve yargı sivil toplumun bakışını 'güvenlik odaklı' hale getirdi. KCK takıntısı aşılmadan Kürt meselesine bakışımız 'demokratik açılım' döneminde gelişen 'sivilleşme' düzeyine geri dönemez.
Sonuç; Kürt sorununda güvenlikçi bir tutum alarak Türkiye'nin demokratikleşmesine katkıda bulunmak mümkün değil. On yıllardır tecrübeyle sabit; Kürtlere karşı kullanılan sertlik sonunda gelip Türkleri de bütün Türkiye'yi de vuruyor.
Gelinen nokta da ortada; bir bakan çıkıp bütün milleti bir toplu tükürük eylemine davet ediyor. Sivil toplum devletten 'ileri'de durmazsa devleti denetleyemeyeceği gibi onun tükürük ordusuna asker yazılmak zorunda kalır. Çözüm siyasetini desteklemeyenler 'tükürük siyaseti'ne mahkûm olurlar.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.01.2025
10.05.2024
11.04.2024
8.04.2024
3.01.2024
25.12.2023
13.12.2023
16.10.2023
9.10.2023
17.06.2023