Kerem ALTAN
Aslında başbakanın çelişkilerini en açık biçimde ortaya koyan soruyu Ergun Babahan sordu: “Diyarbakır’da konuşan adamla Gezi ve Denizli için konuşan aynı mı?”
Buna benzer sorular tarihi Diyarbakır buluşmasını izlerken benim de aklıma takıldı.
Anadilde eğitimin şu an için söz konusu olamayacağını ve anadilde eğitimin ülkeyi böleceğini söyleyen adamla Kürdistan diyebilen adam aynı mı?
Genel aftan bahseden adamla gösteri yapma ihtimali olduğu düşünülen insanların gözaltına alınmasını sağlayan adam aynı mı?
Barış umuduyla tarihi buluşmaya koşanlara eşitlikten, kardeşlikten ve huzurdan bahseden adamla aynı saatlerde hayata tutunmaya çalışan Berkin Elvan’ın hakkını arayanlara zulmeden aynı adam mı?
“Analar artık ağlamayacak” diyen adamla Van’daki ölüm oruçlarını görmezden gelen aynı adam mı?
Barış sürecini “taçlandıran” adamla Gezi’de öldürülen insanların ailelerini yok sayan, Roboski’nin gözyaşlarına sırtını dönen aynı adam mı?
Kürtlerle barış için çırpınan adamla Suriye’deki Kürtlerin katledilmesine ses çıkarmayan, hatta o katliamlara destek veren aynı adam mı?
Evlerde kızlarla erkeklerin beraber yaşayamayacağını söyleyen adamla Türklerin ve Kürtlerin beraber kardeşçe yaşamasının zamanının artık geldiğini haykıran aynı adam mı?
Bir yandan yapılamaz denen işleri yapan, atılamaz denen adımları atan adamın bir yandan da hiç yapılmaması gereken şeyleri yapmaktan inatla geri adım atmaması bu örnekleri çoğaltıyor ve daha da önemlisi en iyimser zamanlarda bile o huzurlu tablonun tadını doya doya çıkartmayı imkansızlaştırıyor.
İmralı’yla müzakereleri hatırlayın. Bu müzakerelerin hukuksal zemininin bir türlü sağlanmadığını da unutmayın.
Referandumu hatırlayın. Bir değil bin defa evet denilecek zaferin Başbakanı ne hale getirdiğini de unutmayın.
Balkon konuşmalarını hatırlayın. Sonrasında yaşanan baskıları da unutmayın.
Bu tabloya bakınca Başbakan’ın her yaptığı “iyilikten” sonra günah çıkartırcasına bu “iyiliği” “telafi ettiğini” görüyoruz.
Bu kadar sürprizi bol bir adam başbakan olunca da işler hiçbir zaman tahmin edildiği gibi yolunda gitmiyor.
Tabii bütün bu soruları bir “pakette” toplayan bir başka soru daha var.
Başbakan niye bu kadar zigzag çiziyor, niye böylesine şizofrenik bir siyasi tablo çıkıyor ortaya?
Galiba bunun nedeni başbakanın kendi politik geleceğiyle ilgili hesaplarında yatıyor.
Muhafazakar bir yaşam tarzını zorla kabul ettirmek, “dindar bir nesil” yetiştirmek ve kendisinin “ulu önder” haline geleceği bir başkanlık sisteminin başına geçmek isteyen bir politikacı var karşımızda.
O hedefe yürürken en az yüzde ellilik bir oy desteğine ihtiyacı bulunuyor.
O yüzden demokrasiyi kalıcı hale getiren yasal düzenlemeleri yapmadan, coşkulu jestlerle hem oy toplayıp hem de otoriter bir “tek adam” yönetiminin alt yapısını hazırlamaya uğraşıyor.
Topluma hep aynı mesajı yayıyor, “siz isteyemezsiniz, siz isterseniz sizi ezerim ama ben istersem veririm.”
“Adil bir kral” olmak istiyor, adaleti, hukuk, yasa, anayasa değil onun otoritesi sağlayacak, eğer onun krallığını kabul ederseniz o da adaletli davranacak.
Adalet, barış ve huzur isteyen, başbakanın “kral” olmasına evet diyecek.
Zaten yandaşları da “neden onun tek adam olmasına karşı çıkıyorsunuz” diyorlar, “tek adam olursa, adaleti de, barışı da sağlar.”
Erdoğan’ın ve yandaşlarının anlayamadığı, barış ve adaletin yanı sıra özgürlüğü de isteyen insanların olması, onların özgürlükten vazgeçmemesi.
Zaten zigzag da tam bu noktada ortaya çıkıyor.
Kendisi “bir kral” olarak topluma bir şey bağışladığında adil ve umut verici olabiliyor ama toplumun herhangi bir kesimi özgürlüğünü talep ettiğinde zalimleşiyor.
İnsanlar da o zaman “bu hangisi” diye soruyor.
İkisi de aynı adam.
Özgürlüğünüzden vazgeçer, onun otoritesini kabul ederseniz adil, kul olmayı reddeder ve özgürlüğünüzü talep ederseniz zalim.
Bugün ülkede bir kralın dağıttığı adaletten hoşnut olanlar ve Aleviler, Kürtler, Geziciler gibi özgürlüğünü isteyenler karşı karşıya geliyor.
İkinci grup ne kadar adil olursa olsun bir kral istemiyor, onlar özgürlüğü ve anayasal güvenceye kavuşmuş bir adaleti istiyor.
Türkiye’nin yakın geleceğini de bu iki gruptan hangisinin galip geleceği belirleyecek.
Kul olmaya razı olanlarla, özgürlüğünden vazgeçmeyenlerin mücadelesi bu yaşadığımız.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları








































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.01.2015
7.01.2015
30.12.2014
24.12.2014
16.12.2014
28.11.2014
18.11.2014
11.11.2014
4.11.2014
21.10.2014