Kerem ALTAN
Düşünmenizi değil ama söylemenizi pek tavsiye etmesem de onun “kötü” biri olduğuna kanaat getirmiş olabilirsiniz fakat kendisinin cesaretinden hiç şüphe duyulmayacak bir büyüğümüz olduğu kesin.
Cesaretinin altında, buradan görebildiğim kadarıyla, kendine duyduğu aşırı anlamsız güvenin yanı sıra dünü ya da yarını düşünmeden anı yaşamanın, o an elinde bulundurduğu gücün tadını çıkarmanın verdiği aldırmazlık da yatıyor sanırım.
Gören de Başbakan’ın danışmanlığını Yalçın Akdoğan ya da Yiğit Bulut değil de mistik gurular yapıyor sanacak.
Fakat bu “gözüpek” tavırlar bana bir yerlerden tanıdık geliyor.
İlker Başbuğ internet siteleri kurdururken ya da lav silahlarını “boru bu” diyerek elinde sallarken…
Dursun Çiçek, o hayatını karartan “kanıtı” imzalarken…
Çevik Bir “balans ayarı” verirken…
Çetin Doğan balyoz planlarının yayınlandığı gün katıldığı televizyon programında “Evet o ses benim sesim” itirafında bulunurken…
Özden Örnek “Bugün canım çok sıkkın sevgili günlük” diye “anılarını” kayda geçerken…
Veli Küçük veya Muzaffer Tekin gizli ve kanlı “iktidarlarını” örgütlerken…
Şükrü Sarışık “İstanbul’un üzerine çökerim” diye fanteziler kurarken…
Hepsi de Başbakan gibi cesurca anı yaşıyordu. Ne geçmiş, ne de gelecek umurlarında değildi.
Hiçbirinin aklına bir gün yargılanabileceği gelmiyordu.
Hiçbir bedeli olmadan suç işleyebileceklerini düşünüyorlardı.
Şimdilerde ise “o anların” bedelini hiç hayal etmedikleri bir sonla ödüyorlar işte.
Başbakan’ın gücün tadını çıkardığı son “kahramanlık destanı” da bir ekip çalışması oldu.
“Koordineli” ve tabii ki yasadışı.
MİT, bu ülkenin yazarlarını, onların anayasal haklarını çiğneyerek hukuksuz bir şekilde dinlerken “yargıçlarla koordineli” çalıştığını açıkladı.
Ajanları, siyasetçileri, hukuk adamları, gazetecileri, kod isimleri, telefon dinlemeleri, suçu, hukuksuzluğu bol ve tanıdık bir hikaye.
Her ne kadar dershanelerin kapatılmasından daha “dehşet verici” olamasa da anın tadını çıkarmaya bayılanları gelecekte pek de güneşli günlerin beklemediğini anlatan bir hikaye.
Başbakan’ın, MİT Başkanı’nın ve soruşturulmalarına bizzat Başbakan’ın izin vermediği MİT elemanlarının şu an için dokunulmazlıklarının güvenini yaşadıkları hikayenin sonuç bölümüne daha çok uzak olsak da açık bir suç itirafı var ortada.
Sayıları artan suçlara bir yenisi daha eklendi bu olayla.
Roboski, Reyhanlı, Gezi olayları, fişlemeler ve MİT’in son yasadışı dinleme skandalı…
Bir gün belki hepsinin değil ama en azından bir iki tanesinin hesabını vermek zorunda kalacak sorumlular.
“Koordineli” çalışılan mahkemelere çıkıp devletin halkını bombalamasının, polise vur emri verilmesinin, insanların hukuksuzca gözaltına aldırılmasının ya da Anayasa’yı çiğneyerek atılan ıslak imzaların hikayesini yargıya anlatacaklar.
Güçlü olanlar “o an” hiç geçmez, hayat hiç değişmez, hukuk hiç konuşmaz sanıyorlar.
An gelir “ıslak imza makinesi teorisi” ile hakim karşısında kıvranırken bulur bazen iktidar sahipleri kendilerini.
“Keşke telefon dinleyeceğimize söz dinleseydik” derler belki ama iş işten çoktan geçmiş olur.
Vahan için de ortaya çıkma vaktı
Bu kadar karanlık bir “dinleme” hikayesinin insanı gülümseten parçaları da var tabii ki.
Mesela olayın mağdurlarından Vahan kod isimli gazetecinin yaşadıkları, hikayenin gerilimini elinde olmadan azaltıyor.
Emin olun kendisinin yerinde olmak istemezdim.
Zaten kendisi de pek yerinde davranmıyor. Dinlenenlerden birinin de kendisi olduğunu çoktan unutmuş gibi.
Belki de bunu bir “fedakarlık” olarak görüyor, o yüzden sessiz sedasız şu günlerin bir an evvel geçmesini bekliyor.
Oysa, MİT’in gazetecileri kod isimler vererek dinlemesi ortaya çıktığında Vahan o zamanlar çalıştığı gazetedeki köşesinde şunları yazmış: “… Şimdi gelelim şu MİT’in Mehmet Baransu’yu izleme ve bizi dinleme olayına.
Mehmet Baransu dün kendisini takip eden iki MİT mensubunu emniyette yakalattı. Taraf’tan Ahmet Altan, Yasemin Çongar, ben ve o zaman Taraf yazarı olan arkadaşımız Amberin Zaman ile birlikte Mehmet Altan da kod isimlerle, yani isimlerimiz saklanarak çıkartılan mahkeme kararlarıyla MİT tarafından dinlenmiş. Benim kod ismim Vahan ve Hossain Seyfullah. MİT bizleri yabancı casuslar gibi gösterip yasadışı dinleme yapmış, bu dinlemeler daha sonra da devam etmiş olmalı. Mahkeme aşamasında dinlemeleri kimin talep ettiği, müsebbipleri ve ayrıntıları ortaya çıkar nasıl olsa.
Reformlar konusunda patinaj yapan, devletin sadece asker değil, her kurumuyla temizlenmesi, derinlerinden boşanması konusunda tereddütlü davranan ve böyle bir devlete sahip çıkan hükümet de, umarım, yaptığımız eleştirilerin haklılığını kabul eder ve gereklerini yapar.”
Bu “cesur” yazının tarihi 09.02.2012.
Aradan çok geçmedi. Bu süre içinde, Vahan’ın reformlar konusunda patinaj yaptığını söylediği, kirli bir devlete sahip çıkmakla suçladığı hükümet başta Gezi olmak üzere birçok olayda insan haklarını da, Anayasa’yı da, hukuku da defalarca ayaklar altına almaktan çekinmedi.
Vahan’ın “şikayetleri”ni bitirecek gelişmeler değil tam tersine tanıdığımız Vahan’ı isyan ettirmesi beklenen icraatları oldu hükümetin.
Üstelik MİT dinlemesiyle ilgili Vahan’ın “nasıl olsa ortaya çıkar dediği” ne varsa geçtiğimiz hafta ortaya çıktı gerçekten de.
Fakat bu defa da Vahan pek görünürlerde yok.
Göründüğü zamanlarda ise kendisini yasa dışı dinleyenlerin soruşturulmasına izin vermeyen Başbakan’ı “yedirmemeye” çalışıyor sadece.
Bütün bu dinleme hikayesinden çıkardığı tek ders Başbakan’ın sözünü dinlemek gerektiği olmuş sanırım.
Yanlış mı anladı acaba? Sanmıyorum. Bu hikayeden böyle bir ders çıkarmasının vardır bir nedeni.
Biz de bundan bir ders çıkarmalıyız.
Sadece hükümetler patinaj yapmıyor demek ki bazen de gazeteciler böyle patinaj yapıyor.
Zemin ıslak, araba güvenilmez olunca patinaj da kaçınılmaz oluyor.
Yazarlar
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.01.2015
7.01.2015
30.12.2014
24.12.2014
16.12.2014
28.11.2014
18.11.2014
11.11.2014
4.11.2014
21.10.2014