Mehmet TIRAŞ
Yazı yazdığı ve gazetecilik yaptığı için, İstanbul 26.Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ağırlaştırılmış müebbede mahkum edilen, bu mahkumiyeti İstanbul Adliyesi 2.Ceza Mahkemesi tarafından onaylanan Ahmet Altan, Bin gündür suç olmayan eylemlerden dolayı tutuklu.
Suç olmayan eylemlerden dolayı suçlanan sadece Ahmet Altan değil,Nisan 2019 Tarihi itibarı ile şuan cezaevlerinde tutuklu 162 gazeteci var,tek suçları gazetecilik yapmak.
Temel hak ve özgürlüklerden yola çıkan her birey Ahmet Altan’ın savunmasını baştan sona kadar okusun,neyle suçlandığı konusunda hayretler içinde kalır.
Bu yazıyı sizler okuduğunuzda Ahmet Altan Silivri Cezaevinde tutukluluğunun bin gününü tamamlamış olacak.
Ahmet Altan 11 Eylül 2016 tarihinde göz altına alınıp on gün İstanbul emniyetinde sorgulandıktan sonra,tutuklanarak Silivri cezaevine konuldu ve o gün bugündür tutuklu ve tutukluluğu hükümlülüğe dönüşmüş durumda.
Masamda Ahmet Altan’ın iki savunma kitapçığı var birisi ”Bir iddianamenin Hukuk Pornosu olarak portresi” başlıklı 19.06.2017 Silivri tarihli ve İkincisi Yine Silivri 12-16 2018 Tarihli “Ahmaklığın Adaleti” başlıklı savunması.
Ahmet Altan’ın birinci savunması 57 sayfadan,İkinci savunması ise 35 sayfadan oluşuyor,birinci ve ikinci savunması da İngilizce olarak basılıp yayınlanmış.
Bu savunmanın hepsini bir makalede anlatmak mümkün değil ama, ben öne çıkan vurucu olan ve savcının iddialarını çürüten savunmalarına yorumsuz yer vereceğim..
Ve bu savunmalardan bir seçki yapacağım.
Birinci savunmasında Ahmet Altan Sayın yargıçlar diye başlıyor.
İddianame olduğu ileri sürülen,zekadan yoksun ve hukuktan yoksun,ağırlaştırılmış müebbet gibi heybetli bir cezayı taşımaya mecali yetmeyen bu cılız metin, ciddi bir savunmayı asla hak etmiyor.
Ama benim hakkımda söylenen yalanları gördüğümde 15 Temmuz’dan sonra hapse atılan binlerce insanın nasıl bir hukuk katliamının kurbanı olduklarını daha iyi anladım.Hakkında yalan söylenen tek insan ben olamayacağıma göre ,bu tür yalan dolu iddianamelerin zehirli bir sarmaşık gibi yargıya dolanıp onu boğduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Bu iddianameyi yazan savcının yalan söyleme ve saçmalama konusunda gösterdiği pervasızlık,bunun yargı sisteminde bir alışkanlık haline geldiğini kanıtlıyor.
Bu iddianameyi okuduğunuzda,içinde sanıkların,sanık sandalyelerinin ,Avukat sıralarının ,silahlı jandarmaların,kürsülerin,cübbelerin bulunduğu ve Adliye Sarayı diye adlandırılan yerlerin nasıl bir hukuk mezbahasına döndürüldüğünü rahatça kavrıyorsunuz.
Mehmet Altan’ın çok sevdiğim bir sözü vardır,”Bir damla kana baktığında bünyedeki bütün hastalıkları görürsün” der.
Şimdi bu iddianameyi,bu bir damla kanı incelediğimizde,hukuk sisteminin cüzama yakalandığı korkunç hastalığı,bu iddianameyi madde madde inceleyerek göstereceğim.
“Hukuk bazen uyur ama asla ölmez” diyen atasözüne inanırım.
Şimdi gelelim iddianame olduğu söylenen bu hukuki garabete.
Ne diyor İddianame?
Bir kaç yazımla ,bir televizyon konuşmam dışında bu iddianamenin “ darbececiliğimize” temel dayanarak olarak sunduğu iddia şu:
Biz,darbeyi yönlendirdiği iddia edilen adamları tanıdığı iddia edilen adamları tanıyormuşuz.
Bu özetin sizin kulağınıza bile gülünç geldiğine inanıyorum ama,suçladığı bir kaç yazımla bir konuşmam dışında üstüne yerleştirdiği temel,bu garip ve gülünç iddia.
Bu darbeyi yönlendiren bazı adamlar varmış..Onları tanıyan bazı adamlar da varmış..Biz de onları tanıyan adamları,tanıyormuşuz.
İnanmak çok güç biliyorum ama bu iddianame sayfalarca bunu anlatıyor.
Önce şunu sorayım,birini “tanımak” nasıl bir suç kanıtı olarak kabul edilebilir.Bir suçluyu tanıyorsanız bu sizi suçlu yapar mı?
İddianame,”terör örgütü yöneticilerinden” Said Sefa’ya ait bir haber sitesinde haftada bir yazı yazdığımı söyleyerek başlıyor.
Said Sefa hakkında kesin bildiğim kadarı ile kesinleşmiş bir suç yok ama savcı varmış gibi başlıyor.
Hukuku vurrurken bu kavramı da mı, öldürdünüz?
Bu iddianame kanıt yerine sadece savcının suçlamaları var,onlar da yalan.
Girişin ardından Ahmet Keleş, diye birinin gizli tanıklığı geliyor.Karmaşık yazıldığı için bu tanığın ne dediğini anlamak epey zor.
Anladığım kadarı ile bu Ahmet Keleş,Gezi olaylarının bir komplo olduğunu ve “Taraf Gazetesi yazarı Ahmet Altan’ın yazıları okunduğunda” bunun daha net anlaşılacağını söylüyor.
Gezi olayları sırasında ben Taraf Gazetesi’nden çoktan ayrılmıştım,eve kapanmış roman yazıyordum.
Ben Taraf’tan 2012 yılında ayrıldım,onlar hala benim 2013’teki Gezi olayları kapsamında Taraf’ta ki yazılarımdan,yani olmayan yazılarımdan söz edip, bir de utanmadan bunu iddianameye yazıyorlar.
Savcı böyle yalanları yazmak yerine bana Gezi olayları hakkındaki fikirlerimi sorsaydı, ona da bunları söylerdim.Yalan olduğu bu kadar kolay kanıtlanacak yalanları iddianameye yazıp kendini rezil etmezdi.
Aynı tanık benim Uludere olayı sırasında “Devlet Halkını Bombaladı” diye manşet attığımı da söylemiş.
Ama bunun 15 Temmuz darbesiyle ile ne ilgisi var?Bu iddianamede bu konu ne arıyor?Onu da kafası epey karışık olan savcıya soracaksınız.
Bu Ahmet Keleş bir şey daha söylemiş.
Keleş’in söylediğine göre Gezi olaylarından önce bir adam gelip “dolarla borçlanma” demiş.Haberi gönderen de “Hoca efendi” denilen örgüt lideriymiş.
Altan bir başka gizli tanık Osman diye birinin saçma sapan suçlamalarına maruz kalıyor bu söylenenleri de savcı iddianameye alıyor.
Bu kadar rahat yalan söyleyen bir adamın ifadesini savcı iddianameye koyabiliyor.
Bu adam,Alattin Kaya’nın Gülen’le bizim aramızda ilişki kurduğunu,bizim Kaya ile sık sık görüştüğümüzü “bildiğini” söylüyor.
Ve bizim savcı “nereden biliyorsun” diye sormuyor.
Sormadığı gibi kendisi de bu iddiayla ilgili tek bir kanıt koymuyor iddianameye.
Savcı şaşkın olduğu için bu ifadeyi iddianameye yazıyor,sonra aynı iddianamenin içine koyduğu bir belgeyle bu sözlerin yalan olduğunu kanıtlıyor.
Kendi yazdığı iddianameyi okusa yalan olduğu açıkça belli olan bu lafları, o lafları iddianameden çıkarırdı. Ama savcı kendi yazdığı iddianameyi bile okumak zahmetine katlanmıyor.
Şimdi burayı dikkatle dinleyin.
Mehmet Altan’la benim 10 yıllık telefon kayıtlarımızı incelemişler ve Alattin Kaya’yla görüşmelerimizin yekununu da çıkarıp, iddianameye koymuşlar.
Bizim “sık sık görüştüğümüz” söylenen Alattin Kaya ile 10 yılda kaç kere görüşmüşüz,biliyor musunuz?
Mehmet Altan 10 yılda sadece bir kere görüşmüş Kaya ile,o da 2008 yılında.
Ben de sadece iki kez 2010 ve 20112 yılında konuşmuşum
On yılda bir adamla bir ya da iki kere konuşmak nasıl “sık sık” görüşmek oluyor.
Artık hukuktan vazgeçtim biraz utanma duygusu arıyorum..Ama o da yok.
Zaten hukukun ırzına geçmek için önce hukukçuların utanma duygusunu kaybetmesi gerekiyor.Hukukçular utanma duygusunu kaybetmezler bu kadar rahatça yalan söylemezler,hukuka ve adalete bu kadar rahat düşmanlık etmezlerdi.
Ben yazıyı burada kesiyorum ama Ahmet Altan’ın savunmasından seçmeler olarak yazıya devam edeceğim.
Tüm okurlarımdan daha da ötesi,bu ülkede demokrasi ve hukuk mücadelesi verenlerin Altan kardeşlerin savunmalarını internetten bulup, okumalarını hararetle öneriyorum .
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
21.07.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
23.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
2.06.2025