Metin Karabaşoğlu

Yaklaşık çeyrek asır öncesiydi. Risale-i Nur üzerine İstanbul’da gerçekleşecek bir uluslararası sempozyuma sunulan bazı tebliğlerin Türkçe’ye tercümesini üstlenmiştim. Bu tebliğler içinde biri, dili ve içeriği ile özellikle dikkatimi çekti. Fred A. Reed isminden haberdar olmam da işte bu tebliğ ile oldu. Tebliğinin içerdiği özgünlük sebebiyle sempozyum ekibine kendisiyle ilgili merakaver birkaç soru sorduğumda, Türkiye üzerine bir kitabının kısa zaman önce yayınlanmış olduğunu öğrendim. Hem o kitabı, hem İran üzerine iki, Yunanistan üzerine bir kitabı kendilerinden ödünç olarak aldım. O sıralar ABD’de doktora yapan tanıdık bir isim Türkiye üzerine olan kitabın çevirisiyle ilgili bir girişime bizi cesaretlendirince, Fred A. Reed ile temasım daha ileri bir noktaya gelecekti.
Yüzyüze ilk görüşmemiz, yanılmıyorsam 2002 yılında bir başka sempozyum esnasında ve kitabının Türkçe’ye tercüme süreciyle ilgili olarak gerçekleşti. Bir veya iki görüşme sonrasında ise, artık iki dost sayılırdık. O ve eşi, kısa süre içinde bizim için ‘Fred abi ve İnci abla,’ çocuklarımız için de ‘Fred amca ve İnci teyze’ olmuşlardı. Onların rızası dahilinde, sonraki yirmi sene içinde hem yazışmalarımız hem yüzyüze konuşmalarımız bu hitaplarla gerçekleşti. Kanada’da yaşadıkları şehir olan Montreal, dünyaca ünlü üniversitelerden McGill’in de şehriydi ve zaman içinde Türkiye’den gelen birçok akademisyenle de dostlukları gelişmişti. İlerleyen zaman içinde onlardan biri vesilesiyle kış aylarını Kanada soğuğunda değil Antalya sıcağında geçirmeyi tercih ettikleri için, Kanada’dan geliş veya Kanada’ya dönüşleri esnasında İstanbul’da kaldıkları zamanlarda bir şekilde ailece görüşme imkânını hep bulduk.
Fred abi, Kanada pasaportu taşımakla birlikte, aslında güney Kaliforniyalı idi. Çocukluk ve gençlik günlerini Los Angeles’ta, Hollywood’a yakın bir muhit olan Pasadena’da geçirmiş, üniversite eğitimine ise yine Kaliforniya’da, Stanford’da başlamıştı. Ancak başlayan Vietnam savaşı onun ve ailesinin hayatını geri dönüşsüz biçimde değiştirecekti. Onun tercihi, Amerikan savaş makinesinin bir parçası olmamak için, bir kitapçının raflarında bulup çok etkilendiği Nikos Kazancakis’in The Greek Passion (sonraki bazı İngilizce baskıları ile Türkçe’de bilinen ismiyle: Yeniden Çarmıha Gerilen İsa) kitabının izinde kendisini Yunanistan’a sürgün etmekti. Ama kardeşi James ailenin hatırını kıramayıp gönüllü olarak Vietnam savaşına asker yazılmıştı.
Fred A. Reed’in sonraki birkaç yılı Yunanistan’da geçen hayatı, orada iken baba tarafından Avusturya, anne tarafından İskandinav asıllı, bir arkadaşıyla dünya turuna çıkmış Kanadalı cesur bir genç kız olan Ingeborg’la—yani bizim çocukların İnci teyzesiyle—tanışmasının ardından yepyeni bir istikamete yönelecekti. Mektuplaşmalarla devam eden bir dönemin ardından evlenip beraberce Kanada’da yaşamaya başlamışlardı. Amerikan hükûmeti onun Kanada’daki varlığından haberdar olmuştu, ama iyi bir hukukçunun tavsiyelerine uyması Fred A. Reed’i aldanıp savaşa katılmaktan onu bir kere daha korumuştu. Vietnam savaşının son bulup ardısıra seçilen Demokrat başkan Jimmy Carter’ın savaşla ilgili ‘af’ ilan etmesiyle, ABD ona bir dönüş imkânı vermiş sayılırdı. Ama Fred abi yeniden ABD vatandaşlığı almamıştı; çünkü suç işleyenin, onun gibi savaşa katılmamak için ülkeyi terkedenler değil, bir savaş makinesine dönüşen Amerikan hükûmetinin kendisi olduğunu düşünüyordu. Suçlunun af yetkisi olabilir miydi? Ama annesiyle babası o henüz Yunanistan’da iken geri dönüp savaşa katılmaya ikna etmek üzere Yunanistan’a gelmiş, lâkin elleri boş dönmüşlerdi. Annesini en son o zaman görmüştü. Çünkü ABD’ye girmesinin mümkün olmadığı yıllarda, 1967’de annesi ölmüştü. Ama babası ve kardeşiyle görüşmeyi sürdürmüş; kardeşiyle sürekli mektuplaştıkları gibi, daha sonraları her iki ülkede yüzyüze görüşme imkânı da bulmuşlardı.
Görünürde aile olarak hayatları, savaş sonrası şartlarda yeniden bir istikrara kavuşmuş gibi gözükürken, Reed ailesi gerçeğin bu olmadığını sert bir şekilde gösteren acı bir olay yaşayacaktı: Fred abinin katılmamak uğruna ülkesini terk ettiği Vietnam savaşında bir gönüllü asker olarak ölü ve yaralıların tespiti için fotoğraf çekmekle görevlendirilen kardeşi James, gördüklerinin ruhunda yol açtığı yıkımı asla atlatamadığı için cephe dönüşü bir türlü kıvam bulamayan hayatını yeniden düzene koymak umuduyla gittiği Yeni Zelanda’da 1980 yılında tam da doğum gününde canına kıymıştı. Dağılmış ve iki ferdi ölmüş aileden yadigâr olarak artık sadece babası vardı. Kanada’ya, kendi yanlarına almak istediği babası artık yaşama sevincini kaybetmiş haldeydi ve küçük oğlunun ölümünden sonra yorgun ruhu daha fazla dayanamadığı için 1985’te vefat etmişti.
Doğup büyüdüğü ailenin Vietnam savaşının merkezinde olduğu bir sebepler zinciri içerisinde eriyip dağıldığı şartlarda neo-Marksizmin revize edilmiş umutlarıyla yol almaya çalışan Fred A. Reed’in hayatı ise, giderek bambaşka bir istikamete doğru akmaktaydı. Hakları konusunda mücadele için kendi çocuğunun doğumuna yetişmekten bile feragat ettiği işçi sınıfının aslında onun gibilerin derdini ve çabasını çok da umursamadığını tecrübe ettiği sendikacılık yıllarından sonra, önüne yeni bir kapı açılmıştı. İran devriminin vuku bulduğu şartlarda, önde gelen Kanada gazetelerinden The Presse’in Orta Doğu muhabiri olarak sık aralıklarla İran’da bulunması gerekiyordu. Bu seyahatler ona Müslüman dünyayla birebir temas imkânını da sağlamıştı. 80’lerle başlayan bu yeni dönem, onun artık bir dizi entelektüel verimi de ortaya koyduğu zamanlardı. Gazete haberlerinin yanında, İran üzerine ortak çalışma niteliğinde iki belgesel, yanı sıra iki kitap, Yunanistan üzerine bir kitap ve edebî mütercim olarak Yunanca ve Fransızca’dan İngilizce’ye kendisine üç defa Büyük Ödül kazandıran çeviriler…
1990’ların sonuna doğru kitap çalışmalarına Türkiye’yi de dahil etmeyi düşündüğü sıralarda, Batı Trakya’da karşılaştığı bir gazeteci ona Türkiye’den bir isim önerir. Bu isim, Zaman gazetesinin o günkü üst düzey yöneticilerinden biridir ve bu kişi de onu aynı yapının ‘diplomatik yüzü’ niteliğindeki Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’na yönlendirir. Anadolu Kavşağı isimli kitabından anladığımız üzere, hem bu vakfın başındaki Harun Tokak’a, hem hareketin lideri Fethullah Gülen’e söyleşileri esnasında yönelttiği sorular, onları futbol deyimiyle ‘kontrpiyede bırakmış’ olsa gerektir. 28 Şubat’ın gölgesinde yaşanan günlerdir. Fethullahçılığın tipik hesapçı refleksleriyle, hele ki o şartlarda Kanada’dan gelmiş bir gazeteciye ne söylenir, nasıl cevaplar verilebilir? Harun Tokak’ın cevapları Batılı değerler, insan hakları, demokrasi, çoğulculuk, çok kültürlülük çağrışımları yüklüdür; lâkin çok dikkatli bir gözlemci olduğunu çalışmaları yanında birebir sohbetlerimizden de anladığım Fred abinin gözü, bu tatlı sözleri işittiği odadaki duvarlarından birindeki büyükçe bir Saparmurat Türkmenbaşı portresine takılır.
Demokrasi, çoğulculuk, insan haklarını gerçekten mesele edinen bir kişi veya topluluğun, ülkesi Türkmenistan’ın insanlarına rahat nefes aldırmayan bir diktatörle nasıl fotoğrafını duvara asacak düzeyde bir ilişkisi olabilir ki? Bu çelişkiyi açıkça dile getirir de. Beklendiği üzere, verilen cevap tatmin edici değildir. Benzer bir durumu Fethullah Gülen’le söyleşisinde de yaşar. Onun soruları ne kadar açık ve net ise, Gülen’in cevapları o derece kaypak ve muğlaktır. “Diğer dinlerle ilişkilere büyük bir vurgu yapıyorsunuz. Peki neden aynı vurguyu İslâmî gruplarla olan ilişkilerde göremiyoruz?” “İnancınızı reddeden baskıya tepkiniz nedir?” “Bugünkü dünya düzeni adil değil. Bu durumu düzeltmek için ne yapmak gerekir?” Sorular kısa ve berraktır. Lâkin F. Gülen sürekli orta sahada top çeviren bir futbolcu kıvamında sözü döndürüp durur. Bu sözümona cevaplar Fred A. Reed’i, onun sorduğu açık sorular ise mâlûm yapıyı tatmin etmez. Durum nettir aslında. Onlar her zamanki hesapçılıklarıyla bir ‘Kanadalı gazeteci’nin duymak isteyeceğini tahmin ettikleri—ve söyleşiyi okuyan Kanadalı hükûmet yetkililerinin hoşlanacağını umdukları—cevapları vermişlerdir. Ama karşılarında gördükleri ‘Kanadalı’ gazeteci, Vietnam savaşına katılmamak için ülkesini terk etmeyi göze almış bir Amerikalıdır. Doğrudan kendi ifadelerini kullanırsak, ‘bu savaşa muhalefetten savaşın babası olan sisteme karşı aktif düşmanlığa kaymış’ biridir o…
Neticede, Yunanistan’daki iyiniyetli ama ‘tedbirsiz’ muhabirlerinin bir şekilde başlarına musallat ettiği ve sorduğu sorular karşısında artık ‘ajan’ olduğundan iyice kuşkulanmaya başladıkları bu kişiyi başlarından atmak için bir çare düşünürler. Buldukları en iyi çözüm, Risale-i Nur talebelerine ait bir vakfa yönlendirmek suretiyle ‘Nurcuların başına musallat ederek’ ondan kurtulmaktır! (Burada bir not düşeyim: Son cümledeki yargılarım insafsız bir niyet okuma olarak yorumlanabilir. Ama bu cümledeki yargı, ismini zikrettiğim vakfın bir yetkilisinden yirmi yıl önce ‘tedbirsiz’ şekilde bizzat duyduğum ifadelere dayanıyor.)
Başka bir hesaba dayanan bu yönlendirmenin Fred A. Reed’in sadece Türkiye üzerine kitabının akışını değil, bütünüyle hayatının seyrini değiştireceğini o an için kim bilebilir ki? İstanbul’da tanıştığı Nur talebeleri üzerinden Bediüzzaman’a dair bilgiler edindikçe, Fred Reed Türkiye’nin son yüzyılını Mustafa Kemal ve devrimleri üzerinden analiz eden yerleşik Batılı çalışmaların gözardı ettiği ‘gizli bir Türkiye’nin daha var olduğundan emin hale gelmiştir ve ona göre bu gizli Türkiye’nin en önemli isimlerinin belki başında Bediüzzaman Said Nursi geliyor olsa gerektir. Said Nursi’nin hayatı üzerinden, kendisini kavramadan Türkiye’ye dair analizlerin hep yetersiz kalacağı bu örtük, gizli Türkiye’yi kavramak ister ve bu niyetle Bediüzzaman’ın ayak izlerini takip etmeye karar verir. Doğduğu Nurs’tan Urfa’daki defnedildiği ama 27 Mayıs ihtilali sonrasında darbecilerin alelacele boşalttığı mezara kadar, bu izlerin peşine düşer. 2010’larda yazdığı otobiyografik eseri Bir Zamanlar Biz Birdik’te daha açık şekilde dile getirdiği gibi, Said Nursi’nin ayak izlerini ararken, karşısına kendine dair de izler ve dersler çıkacaktır. Dünyevî kriterler açısından başarısızlıklarla geçen, ortalama bir Amerikan ailesinin ‘ne umduk ne bulduk’ diyeceği hayatına benzer şekilde, Said Nursi de Medresetüzzehra projesi başta olmak üzere hedeflediği şeyleri ete kemiğe büründürememiş gibi gözükmektedir. Ama Fred A. Reed, onda ‘satın alınamayan’ bir insan görür.
Ne Sultan Abdülhamid onu satın almaya muvaffak olabilmiştir, ne Mustafa Kemal, ne de başkaları. Bilakis o dünyevî açıdan başarısızlığa uğramış gözükmeyi göze alırken, bu zahirî başarısızlığın içinden bir manevî başarı çıkaran biridir Reed’e göre. Etrafındaki enkazı saf manevî öze dönüştürmeyi başarmıştır. Bediüzzaman’la ilk tanışmasından on küsur yıl sonra yazdığı kendi otobiyografik eserinde şöyle yazacaktır: “Urfa’da Bediüzzaman Said Nursi’nin şahsiyeti ile buluşmam hayatımda bir dönüm noktasını işaretleyecekti.”
“Gizli Türkiye’ye yolculuk” alt başlığını taşıyan Türkiye hakkındaki kitabı Anatolia Junction (Anadolu Kavşağı)’nın yayın süreci tamamlanmak üzereyken, Fred abiyle bir başka sempozyumda ayaküstü yaptığımız sohbeti hatırlıyorum. Kendisine kitabın içeriği yanında üslubundan da çok etkilendiğimi söylediğimde, mütevazı bir şekilde “Bu çevirmenin başarısı olsa gerektir” diye karşılık verince, yanı başımızdaki çevirmeni “Türkçe çevirinin edisyonu başarılı olduğu için benim çevirim parlak gözüküyor” şeklinde bir cevapla sözü bana yönlendirince, ben olması gerektiği şekilde hak etmediğim bu övgüyü üstüme almayı reddetmiştim. Bunun üzerine Fred abi muzipçe gülümseyerek şu espriyi yaptı: “Bence hiç tartışmayalım. Hepimizin mükemmel olduğu konusunda anlaşabiliriz!”
Türkçe çeviriyi neşrettiğimiz yıl, Ramazan ayının yanılmıyorsam üçüncü günü Fred abiden bir e-mail aldım. Kendisinin Müslüman dostlarına öykünüp birkaç senedir Ramazan ayında oruç tuttuğunu biliyordum. O Ramazan’a da oruçla başlamış, ama kendi içinde bir sorgulama yaşamıştı: “Orucu bedenine tutturuyorsun, ama bedenine kabul ettirdiğin bir gerçeğe neden sen direniyorsun?” Mektubun devamında şu mealde cümleler geliyordu: “Bu sorgulamanın eşliğinde, tereddütlerle dolu nice yıllardan sonra, nihayet İslam’ı din olarak kabule karar verdim ve kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldum.”
Bu mektubu okuduğumda öncelikle aklıma gelenler, Beled Sûresi’nin ‘sarp yokuşu aşmaya’ dair âyetleriydi. Birçok yazımda da vurguladığım üzere, sûre sarp yokuşu aşmanın kriterlerini ‘boyunduruğu aşmak (köleyi özgürlüğe kavuşturmak; bugünün şartlarında anlarsak, siyasal düzlemde adaletsizliğin karşısında olmak ve buna göre inisiyatif almak), salgın bir açlık gününde yetimi ve yoksulu doyurmak (bugünün şartlarında, ekonomik düzlemdeki adaletsizliğin karşısında olmak ve buna göre inisiyatif almak), sonra iman edenlerden, birbirine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmak’ şeklinde sıralıyordu.
‘Sarp yokuş’ bu şekilde aşılıyorsa, Fred abi sınırları içinde doğup büyüdüğü süper gücün başlattığı zalim bir savaşa, bu savaşa sebebiyet veren kurulu düzene ve bu düzenin sebebiyet verdiği ekonomik adaletsizliklere karşı çıkmakla zaten çok zaman önce ‘sarp yokuşu aşmak üzere’ yola çıkmış sayılırdı. Tebriklerimi ve sevincimi dile getirmekle birlikte, kendisine, geldiği bu sonucu bir sürpriz olarak görmediğimi, onun İslam’a yolculuğunun Vietnam savaşına katılıp masum insanları öldürmeyi reddetmesiyle başladığı kanaatinde olduğumu yazdım. Kendisi de, daha sonra Bir Zamanlar Biz Birdik’e de yazdığı üzere, sonraki farklı sohbetlerimizde şu espriyi tekraren yapacaktı: “Lâ ilâhe illallah” (Allah’tan başka ilah yoktur) cümlesini sonunda tamamlamıştı, ama onlarca yıl ‘lâ ilâhe’de (ilah yoktur) takılıp kalmış bir vaziyette!
Seneler sonra kış ayları misafir olduğu Alanya’da bir kolejde kendisini söyleşiye çağırdıklarında öğrencilerden birinin ona “Kur’ân’da size en çok etkileyen sûre hangisi?” diye bir soru sorduğunu anlatmıştı. Çocuğa başka bir soruya cevap vermişti o gün: “Bana güneşin en parlak tarafının hangisi olduğunu söyleyebilir misin?” Bu diyaloga bana aktarırken, sonra yine muzip bir gülümsemeyle, esasen doğru olan bu cevabın yine de eksik olduğunu söyledi ve Beled sûresini onu özellikle etkilediğini söyledi. (Beled sûresiyle ilgili uzunca bir yazımın İngilizce çevirisinin redaksiyonu için verdiği emeğe de ayrıca şükran borçluyum.)
Söz ile eylem arasında tutarlılığı önemseyen samimi bir insan ve kıvrak bir kalem sahibi keskin bir gözlemci olarak tanımıştım kendisini. İsrail’e açıktan destek veren firmalara boykot konusunda o ve eşi İnci abla kadar dikkatli çok az insan tanımışımdır. Günlerden birinde beraberce bulunduğumuz bir ortamda inşaallah bir gün hacca gitmek de nasip olur mânâsında bir söz sâdır olduğunda ise, bunu çok arzuladığını ifade etmekle birlikte halihazırda Mekke ve Medine’yi işgal altında gördüğünü söylemişti. Yaptığı gözlemlerden hareketle çok çarpıcı sonuçlara ulaştığını hatırlıyorum. 11 Eylül sonrası dünyayı, Türkiye’deki Kemalizm tecrübesi üzerinden okumuştu mesela. Ona göre dünya, 11 Eylül’le birlikte bir ‘küresel Kemalizm’ sürecine girmişti. Bugün gelinen yere baktığımda, bu analizinde gayet haklı olduğunu düşünmenin yanında, daha 2003 yılında böyle bir tahlili nasıl yapabildiğine hayret ediyorum.
Fred abi, Türkiye üzerine kitabının ardından 2000’lerin ilk on yılı içinde Suriye üzerine Shattered Images (Kırık İmgeler) isimli bir kitap yayınladı. Bu kitapta, İslam ile Hıristiyanlığın Suriye’deki ilk karşılaşmasından ve bunun bir tezahürü olarak o günün Doğu Roma’sında yükselen ikonoklazm (putkırıcılık) hareketinden başlayan bir tahlille sözü bugünün Suriye’sine getiriyor ve bu arada bugünün dünyasına dair genel bir değerlendirmeye de yöneliyordu. Kitabın sonuç kısmında söylediği şeyi, “Benim gözümde siz Batının vicdanısınız” sözüme “Ben vicdanı olarak dahi Batıyla birlikte anılmak istemiyorum” cevabını verdiği bir sohbette de bana söylemişti. Bizi Batı konusunda kendisine kıyasla daha iyimser bulduğunu ve bunu anlayışla karşıladığını belirtip eklemişti: Ama Batıda putlar sanıldığından çok daha derinde ve manevî düzlemde. O yüzden bu putları asla terk edemeyecek ve tıpkı Doğu Roma’da putkırıcılık hareketinin başarısızlığa uğrayıp yerini eskisinden de daha hırslı biçimde ikonaların almasına benzer şekilde, Batının derinine yer etmiş bu putlar hep ayakta kalacak.
Bu kitap çalışması vesilesiyle gidip gezdiği ve farklı yelpazelerden insanlarla görüştüğü Suriye’yle ilgili gözlemleri de çok dikkat çekiciydi. 2010’ların başında Suriye özgürlük umuduyla bir iç savaşa doğru sürüklenir ve Türkiye siyaseti de buradan daha özgür ve demokrat bir Suriye çıkacağı hesapları yaparak taraf olurken, o çok endişeliydi. Hiçbir diktatöre karşı sempatisi yoktu. Dolayısıyla Esed ailesine de. Ama o günlerdeki bir sohbetimizde bana, Amerika’nın başka bir hesabın peşinde olduğunu ve Suriye’ye gerçekten demokrasi gelmesi diye bir derdi hiç olmayan bu ülkenin niyetlerini doğru okuyamayan Türkiye’nin ABD tarafından bir tuzağa doğru çekildiğini söyledi. O günlerde dışişleri bakanı olarak etkin bir konumda göze çarpan kişiyi de ismiyle zikretmişti o sohbetinde. Kendisini şahsen sevdiğini, samimiyetine de inandığını söylemekle birlikte, onun bu tuzağı hiç göremediği kanaatiyle ekledi: “İyi bir akademisyen kötü bir siyasetçi olabiliyor!”
2010’lar, onun Türkiye’yle ilgili başka endişelerinin de olduğu yıllardı. Kendisi Fethullahçılığın niteliğini daha 1999’da yaptığı söyleşi ve gözlemlerle çözmüş sayılırdı. ‘Haklının değil güçlünün yanında olmayı şiar edinmiş’ bir hareketti bu. Dolayısıyla kendilerine karşı çok mesafeliydi ve endişeleri vardı. Ama 2010’ların ortasında yaşananların, Türkiye’yi giderek otoriter bir rejime dönüştürmesi ihtimalini de görüyordu. Aslında ömrünün son demlerinde Türkiye’de daha fazla yaşama gibi bir niyetlerini farklı zamanlarda dile getirmişti. Buna karşılık son yüzyüze görüşmemizin gerçekleştiği yılda—yanılmıyorsam 2017 idi—Fransızca’nın yaygın bir dil olduğu Fas’ın Agadir şehrinde mukim, Risale-i Nur’la da ilgilenen çok iyi bir akademisyen grubuyla tanıştıklarını ve artık oraya yerleşeceklerini söyledi. Artık Türkiye’ye gelmiyorlardı. Ama benim tembellik ve çekingenliğim sebebiyle çok sık olmasa da, e-mail üzerinden irtibatımız devam etti. Bu temas kanalından da daha yoğun bir şekilde, Alanya’dan tanıştıkları çok kıymetli bir isim vesilesiyle ondan haberler almaya devam ettim.
Sonra, sadece on gün kadar önce, 15 Şubat 2024 Perşembe günü, beni İzmir’den İstanbul’a götürecek uçağa yetişmek üzere Tire’den otobüse bindiğim ilk dakikalarda telefonumda bir mesaj gördüm. Bir akademisyen arkadaşım, “Fred abi vefat etmiş, haberin var mı?” diye soruyordu. O da, McGill’de doktora yaptığı günlerde kendisiyle tanışan başka bir akademisyen arkadaşından bu haberi almıştı. İnanamadım. Bir önceki paragrafta sözünü ettiğim isme, Emin abiye yazdım, “Doğru mu?” diye. Cevap ertesi gün geldi. Maalesef doğruydu.
O günden bugüne günlerim, gecelerim ve hatta uykularım Fred abinin yazdıkları ve yaklaşık çeyrek asırlık dostluğumuzdan hatıralarla dolu şekilde geçti. En çok da, son görüşmelerimizden birinde, bir dizi ortak arkadaşla birlikte bizim evde yemek masasında başlayan sohbetin sonuna doğru söylediği bir sözü hatırladım. Kur’ân’daki cennet tasvirlerinden biri, Rablerinin türlü çeşit nimetine mazhar olan mü’minlerin karşılıklı divanlarda dostlarıyla ettikleri sohbeti de cennet nimetlerinden biri olarak zikrediyordu. “Bugün burada” dedi Fred abi, “ben cennetin tadını damağında hissettim.”
Dilerim ilham verici bir hayat yaşayan o güzel insan o lezzeti ebedî cennetlerde bitimsiz şekilde hisseder ve bize de ona refakat etmek nasip olur.
Otobiyografik eserinin son cümlesi ise, şu günlerde bir nevi vasiyeti gibi geliyor bana: “Yolculuk edilen yola geri dönüp baktığımda, İslâm’ın tekrar tekrar Allah’a atfettiği rahmetin merkezîliğini ve onun geniş alanında gerçekle, hakkaniyetle, adaletle ve barışla ilgili görevleri görüyorum. Said Nursî’nin dediği gibi: Kalbinizdeki düşmanlık hissine düşmanlık edin ve sevilmeye değer herşeyi sevin…”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.03.2025
26.12.2024
24.12.2024
12.12.2024
23.10.2024
26.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
29.06.2024
11.06.2024