Metin Karabaşoğlu
Kur’ân’ın indiği ve inen vahye göre nasıl bir hayat yaşanacağını Peygamberin mü’minlere bizzat gösterdiği ve öğrettiği zaman dilimi olarak Asr-ı Saadet, Müslümanlar için bir referans noktasıdır. Bütünüyle İslâmî miras, bu zaman diliminde inen âyetler ve yine bu zaman diliminde Peygamber’den sâdır olan söz ve fiiller üzerine inşa edilmiştir.
Asr-ı Saadet’in mü’minler için yol gösterici nitelikte olayları içinde bir olay, son dönemlerde ‘cehaletin egemenliği’ diyebileceğimiz bir olguyla yüzyüze geldiğimiz için midir bilmem, gözümde giderek daha bir önem kazanıyor. Hasta bir sahabi ve onun ağır hastalığını tedavi için Resûlullah aleyhissalâtu vesselamın o günün Arabistan’ındaki en iyi hekimi çağırtması… Bu olay, Peygamber’in vefatından üç ay önce gerçekleşen ve bir nevi sahabileriyle vedalaşma niteliği de taşıdığı için Veda Haccı olarak anılan hac ziyareti esnasında yaşanır. Peygamber’e ilk iman eden sahabilerden Sa’d b. Ebu Vakkas bu sırada çok ağır bir kalb rahatsızlığı geçirmiştir. Öyle ki, ölümün eşiğinde olduğunu düşündüğü için vasiyette dahi bulunur. Ancak onun bu durumu karşısında Resûlullah tedavisi için Taifli hekim Hâris b. Kelede’yi çağırır. Hâris’in uyguladığı tedavi ile iyileşen Sa’d bu olaydan sonra yaklaşık yarım asır daha yaşayacak, öyle ki hayatta iken cennetle müjdelenen on sahabi, yani ‘aşere-i mübeşşere’ içerisinde en son vefat eden isim olacaktır.
Tedaviyi gerçekleştiren Hâris b. Kelede, kaynakların belirttiğine göre, o tarihte İslâm’a davetin başlangıcı üzerinden yaklaşık çeyrek asır geçmiş olmasına karşılık, İslâm’ı seçenler arasında yer alan bir isim değildir. Kendisi, gençliğinde Doğu’nun ve Batı’nın bilgi birikiminin harmanlandığı bir muhitte, İran’ın Huzistan bölgesindeki Cundişapur Tıp Okulu’nda okuduktan sonra memleketi Taif’e dönmüş ve uyguladığı tedavilerin olumlu sonuçları ile bütün Arabistan’da şöhret bulmuştur.
Resulullah’ın en güzide sahabilerinden birinin tedavisi için Müslüman olmayan ama alanında en ehliyetli kişiyi çağırdığı bu olayda mü’minlere verdiği bir dizi ders mevcuttur. İnsan hayatına verilen değer, bilgiye ve uzmanlığa duyulan saygı ve işin ehline verilmesi gereği, bu derslerin başlıcalarıdır. Bu olayda, zımnen, çözüm gerektiren bir meseleyi ‘bizden-öteki’ diye ayrıştırmalar üzerinden asabiyet veya gurur sebebiyle derinleştirmeme, bilakis çözümü getirecek en uygun yola aklıselimle başvurma dersi de verilmektedir.
Gerek hadis gerek siyer kitaplarında bu olay açık ve berrak bir şekilde aktarıldığı halde, özellikle son zamanlarda tıbbî bilgiyi âdeta şeytanlaştıran; konvansiyonel tıbbî ilaç ve yöntemlerin reddi ve yerleşik tıp bilgisine güvensizlik ile en mü’minâne duruşu sergilediği zehâbına kapılan anlayışların mütedeyyin insanlar arasında bulduğu revaç karşısında doğrusu nutkum tutuluyor. İşinin ehli olan gayrimüslim bir hekimin bilgisine ve tedavisine yüksünmeksizin başvurmak da Peygamber’in tıp alanındaki açık bir uygulaması olduğu halde, ‘tıbb-ı nebevî’ kavramını âdeta tıb bilimine karşıtlık olarak kurgulayıp, Resûlullah’ın daha ziyade ‘koruyucu tıp’ alanında yer alan ve önemli kısmı o günün Arabistan’ında maruf uygulama ve önerilerini ‘tedavinin yegâne yolu’ gibi görme ve gösterme gayreti içine giren; hastalıklar için kullandıkları ilaçlar hakkında kendisine gelen sahabilerine Resûlullah’ın “Hastalığı da, şifasını da yaratan Allah’tır” diyerek açık onay vermesinin rağmına ilaç aleyhtarlığında dindarlık vehmeden; her hâlükârda uzmanlığı şifa arayışında bir ‘gereklilik’ olarak değil, bilakis ‘tehdit’ gibi gören bir anlayış epeyce mevzi kazanmış gözüküyor şimdilerde.
Halbuki, bu olayın açıkça gösterdiği ‘bilgiye ve uzmanlığa saygı’ ile ‘işin ehline verilmesi’ noktasında Asr-ı Saadet mü’minler için başka birçok örnek olayı da cömertçe içeriyor. Bedir’de ve Hayber’de ordu için karargâhın yeri belirlenirken Medineli sahabi Hubab b. Münzir’in zeminin yapısı, eğim gibi bir dizi kriter üzerinden başka bir yeri önermesine Resûlullah’ın verdiği olumlu karşılık; yüksek verim için hurma ağaçlarının aşılanması konusunda hurma üretiminde ehil sahabilere son tahlilde “Siz dünyanızın işlerini daha iyi bilirsiniz” buyurması; bütün kritik meselelerde sahabileriyle istişare ederek karara ulaşması ve hatta kendi görüşünün azınlıkta kaldığı durumda çoğunluk görüşünü esas alması, özel uzmanlık gerektiren konularda ise bilhassa o konuda ehil sahabilerden görüş alması; Bedir savaşında esir düşen Mekkelilere Medine’deki on çocuğa okuma-yazma öğretmesi karşılığı serbest kalma seçeneğinin sunulması; Peygamber’in genç sahabi Zeyd b. Sabit’ten İbranice okuma-yazma öğrenmesini istemesi… Öte yandan, öldürülmesine karar verilen Mekke’den mecburen az bilinen yollardan gerçekleşecek bir yolculukla Medine’ye doğru hicretinde, bu çetin yolculukta kılavuz olarak gayrimüslim ama işinin ehli Abdullah b. Uraykıt’ın seçilmesi; Medine’ye ulaştıklarında ise, mescidinin inşası sırasında diğer ustalara göre farklı bir kumu seçen sahabisine bunun sebebini sorması, bu harç ustası seçtiği kumun yapının sağlamlığına etkisini açıkladığında diğer ustalara ondan öğrenip onun gibi yapmalarını söylemesi; ve yazık ki bu topraklarda ve başka diyarlarda şu zamanın mü’minlerinin pek uzağında kaldığı bir hadisiyle “Allah her işte ihsanı (işini güzel yapmayı) farz kılmıştır” buyurması da, doğrudan veya dolaylı biçimde, yine bilgiye hürmet, uzmanlığa saygı, işi ehline verme ve her iş için en iyi olanın izini sürme dersini içeriyor.
O halde, bir referans noktası olarak Asr-ı Saadetten bütün bu örneklikleri üst üste koyduğumuzda, Müslümanlar dediğimizde bilgiye ve uzmanlığa saygı, tecrübeye hürmet, işi ehline verme ve en iyinin arayışı içinde olmanın belirleyici özellikler arasında olması beklenir. Nitekim bunun böyle olduğu zamanlar da olmuş; bu zamanlarda Doğu’nun ve Batı’nın birikimini harmanlayan, dönüştüren ve üstüne yenisini de ekleyen Müslümanlar bilim, düşünce, sanat ve medeniyet alanında bayrak taşıyıcı konumda olmuşlardır. O günlerden bugüne intikal eden, kitaplar ve mimarî yapılar başta olmak üzere bütün eserler bunu açıkça gösteriyor.
Ama Müslüman coğrafyada zaman içinde tıpkı tıp için sözkonusu olduğu gibi hayatın başka bütün alanlarında da farklı bir anlayışın boy verdiği, yol bulduğu ve kök saldığı da bir vâkıa. Siyasî istibdatların gölgesinde büyüyen bir anlayış bu. Vahye muhatap olması itibarıyla otoritesi tartışmasız Peygamber bile bir işe girişmeden önce istişare eder, ehliyete değer verir ve farklı düşünceye hürmet ederken, ilgili süreçte peygamber olmadığı halde kendisini sorgulanmaz konumda görenlerin zuhuru olgusuna idarî mecralardan başlayarak bütün alanlarda ulaşmak zor değil.
Bugünlerde ise, bu ülke dahil Müslüman dünyanın birçok ülkesinde, sorgusuzca itaat edilen liderler ve sorgulamayan yığınlar oluşturma gayreti içinde, sadakatin hakikate değil kişiye atıfla ölçüldüğü, cehaletin övüldüğü, bilginin ise tehdit olarak görüldüğü garip bir kuşatılmışlık yaşanıyor. Bilgi bir tehdit bazıları için; çünkü bilgilenme süreci sınırları zorlamayı, seçenekler geliştirmeyi, bu seçenekleri test etmeyi, sorgulamayı, sonuçta doğruya doğru diyebildiği ölçüde yanlışa da yanlış diyebilmeyi gerektiriyor. Bilgiye ve hakikate hürmetin olduğu bir mecrada, bir söz kimden geldiği ile değil, doğru ve hakikatli olup olmadığına göre değer kazanabiliyor ancak. En muktedirin bile sözüne itibar olunması için doğru konuşması ve doğruyu konuşması gerekiyor. Ama sorgusuz sadakat bir ideal, özlem ve hedef haline gelmişse, apaçık gerçekleri dahi çarpıtmayı mümkün kılacak bir rüzgârın peşine düşülüyor. En akıldışı evanjeliklerin ürettiği türlü çeşit tercüme komplo teorileri üzerinden hoşa gitmeyen her veriyi, yanlışlayan her bilgiyi, ehliyetsizliği ifşa eden her uzmanlığı bir tehdit olarak algılama hastalığı bu yüzden. ‘Sadakat’i ‘hakikate sadakat’ olarak öğreten bir Kitaba iman ettiğini ifade edip, kişi kültüne mensubiyete indirgenmiş bir sadakat tanımı üretmek ne dehşetli bir düşüş…
Böylece, olanı olmamış gibi, olmayanı olmuş gibi göstermek mümkün oluyor ama. Bu şekilde, birçok insanı bir müddet, bazı insanları her daim kandırmak da mümkün oluyor. Ama “Fıtrat, fıtrî ve lâyık olmayanı reddeder, atar” diyen bir düşünürü doğrulayacak şekilde, hayat vâkıaya, realiteye, hakikate hürmetsizlik olarak beliren hiçbir tutumu cezasız bırakmıyor. Hakikate, bilgiye ve ehliyete karşı hiçbir hürmetsizlik, yapanın yanına kâr kalmıyor. Sürdürülmüş cehalet, bu kez daha da büyümüş bir problem yumağıyla karşımıza çıkıyor. Depremde, selde, salgında yahut tıpta, mühendislikte, ekonomide, hukukta, siyaset biliminde… Hayatın hangi alanına bakarsak bakalım, bilgiye saygı ve ehliyete hürmetin ödüllendirildiğini, cehalete övgü ve ehliyete hürmetsizliğin ise er veya geç ağır bir fatura getirdiğini görüyoruz. Özellikle de musibetler, cehalete itibar, bilgiye saygısızlık, akla hürmetsizlik, ehliyete riayetsizlik ve sorgusuz itaat üzerine kurulu otoriterliklerin makyajını ibretlik şekilde kaldırıyor…
Ama ağır bir hasar var önümüzde. Meselâ ekonomide varolan hasardan çok daha ağır bir hasar. Cehaleti öven, bilgiye düşman olan, ehliyeti tehdit olarak gören, kaba ve kibirli bir popülizm uğruna işinin ehli insanları okey masalarının hakaret mezesi yapmaktan çekinmeyen ve daha az akılla daha fazla inanç ve sadakat devşireceğini sanan bir zihniyetin hasarı bilmem nasıl tarif edilebilir ve bilmiyorum nasıl aşılabilir?
Nicedir bu sorular uykumu kaçırıyor.
Ama belki sabırlı olmak ve bazı şeylerin çözümünü hayata ve zamana bırakmak gerekiyor. Zira tecrübeten görüyoruz; hayat ve zaman bazı şeyleri tasdik, bazı şeyleri tashih, bazı şeyleri tamir, bazı şeyleri tekmil, bazı şeyleri tekzip, bazı şeyleri de tasfiye ediyor…
Er ya da geç!
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları

















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.10.2025
25.09.2025
19.09.2025
11.05.2025
28.03.2025
26.12.2024
24.12.2024
12.12.2024
23.10.2024
26.09.2024