Gazetecilerin manevi cesetleri meydanlarda, milyonlarca insanın gözleri önünde sallandırılıyor.

Muktedir, birisini kovdurmak istediğinde, o kişiye olan öfkesini bütün kamuoyu önünde dile getiriyor ki, bir ibret-i alem oluşsun...

Ve böylece, iktidarı kızdırma riski olan bir haber, yorum yazacak gazetecilerin elleri klavyeye gitmeden önce manevi cesetleri sokak ortasında sallandırılan bu arkadaşları gözlerinin önüne gelsin...

                                                                * * *

Erdoğan, Fatih Altaylı’nın 3. havalimanı için yazdıklarından dolayı duyduğu öfkeyi kapalı kapılar ardında da dile getirebilirdi, bu gazeteciye “operasyon yapılması gerektiğini” gazetenin patronuna da fısıldayabilirdi.

Ama bunları hepimizin önünde söylüyor ki Altaylı’nın çıktığı “uzun tatille”, onun sözleri arasındaki illiyet bağı hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kurulabilsin...

                                                                * * *

Bu ibret-i alemi yaratmanın başka yolları da var... Mesela en son olarak Zaman Gazetesi’nden Harun Çümen’e karşı açılan davada olduğu gibi...

Çümen, Tayyip Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen meşhur “sıfırlama” konuşmasını haber yaptığı için yargılanıyor, hakkında 17 yıl hapis cezası isteniyor.

                                                                * * *

Ancak bu davada Çümen ne iddia edilen bu “sıfırlama” konuşmasını illegal yollardan ele geçirdiği için ne de üzerinde yayın yasağı olan bir dosyadan alıp yayınladığı için yargılanıyor.

Çümen’in bütün yaptığı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Meclis konuşmasını ve bu konuşma sırasında dinlettiği bu telefon kaydını yayınlamaktan ibaret...

                                                                 * * *

Siyasal rejimler otoriterleştikçe, apaçık saçma olan şeyler insanların gözlerinin içine baka baka yapılır ki “acı güç” hissettirilsin...

Bir gazeteciye, neden muhalefet partisi liderinin konuşmasını ve o konuşma sırasında dinlettiği ses kaydını yayınlıyorsun diye sormak, ona neden gazetecilik yapıyorsun, bunun suç olduğunu bilmiyor musun, diye sormaktır?

                                                                 * * *

Bu dava, hiç şaşırtıcı olmadığı üzere bizzat Erdoğan tarafından açılıyor. Savcı ilk olarak takipsizlik kararı veriyor, ardından karara itiraz ediliyor ve dava açılıyor...

Dünyada basın özgürlüğü ihlallerinden söz edildiğinde, gazetecilere ses yükseltilmesi, hadi bilemediniz bağırıp çağrılması tartışılıyor. Birileri eline otomatik silah alıp gazetecinin üzerine ateş ediyorsa, artık orada kategori dışı bir şey vardır; orada bütün bunların içinde meydana geldiği rejimin ne olduğu tartışılır, konuşulur...

Galiba bizlerin de, basın özgürlüğünden ziyade, bu rejimin ne olduğunu tartışmamız gerekiyor...