Orhan Kemal CENGİZ
İnsanların ekmeğine göz diken rejim
15.05.2015
2498
Milan Kundera’nın ölümsüz eseri “Var olmanın dayanılmaz hafifliği”nde, doktor Thomas’ın Komünist partinin şimşeklerini üzerine çeken bir makalesinden dolayı işini kaybetmesine tanık oluruz.
Son derece başarılı bir kariyere sahip olan cerrah Thomas, Komünist partiyle ters düştükten sonra her şeyini kaybeder. Geçimini sağlamak için sadece “cam silicisi” olarak iş bulabilir.
* * *
Paralelci yaftasıyla işlerine son verilen, cezaevine konulan hakim ve savcıları görünce benim aklıma Thomas’ın hikayesi geliyor. Aynı cezalandırma mantığını görüyorum. Burada gerçek bir suçun araştırılıp cezalandırılmasından öte, statükoyu rahatsız edenlerin ortadan kaldırılmasını görüyoruz.
Bu operasyonlar ilk başladığında muktedirin bize söylediği, “devlet içinde kendi hiyerarşisinin dışındaki odaklardan emir alan” grupların olduğuydu. Bu kişiler, gruplar, somut delilleriyle cezalandırılacaktı.
* * *
Oysa HSYK’nın görevlerine son verdiği savcı ve hakimlere yönelik somut suçlamalara bakınca “Zarrab’ın telefonunu dinlemek”, “17 Aralık’ta gözaltı kararı vermek” gibi neredeyse tamamı yolsuzluk soruşturmasıyla alakalı“suçlamaları” görüyoruz.
Karaca ve polisleri tahliye eden yargıçlar için de, o tahliye kararını vermelerinin dışında somut bir “tutuklama” sebebi görülmüyor.
* * *
Sayın Davutoğlu’nun bu tahliyeler için “talimat aldılar” sözü de boşlukta kalmış ve hiçbir belgeyle desteklenmemiş gibi görünüyor.
Kısacası bize ve bütün ülkeye söylenen, ucu bu iktidara dokunan herhangi bir soruşturmayı yürüten polis, savcı ve hakimin anında cezaevini boylayıp, bütün yaşamının karartılacağıdır. HSYK’nın kararlarının kesinleşmesi durumunda yılların savcılarının, avukatlık da dahil hukukla ilgili hiçbir mesleği yapabilmeleri mümkün olmayacak.
* * *
Tıpkı Kundera’nın romanında olduğu gibi, Yeni Türkiye’de de statükoyu rahatsız edenler, binbir emekle elde ettikleri diplomalarını, mesleklerini kaybetme tehdidiyle karşı karşıya kalıyorlar.
Hatta bizim hikayede bir boyut daha ileri gidip, bütün ailenin cezalandırılması söz konusu olabiliyor. Nitekim, tutuklanan hakim Metin Özçelik’in eşi Dr. Hatice Özçelik’in de çalıştığı hastaneden kovulduğunu öğreniyoruz. Kolektif cezalandırma ortaçağa ait bir uygulamadır.
* * *
İnsanları egemen güçleri rahatsız ettikleri için bütün mesleklerinden, diplomalarından, ekmeklerinden mahrum bırakmak asla demokratik bir rejim içinde tahayyül edilemez. İnsanları devlet karşısında hiçleştirmek totaliter ve faşist rejimlerin arzusu olabilir. Bütün bunlar, ülkenin gittiği istikametin uğursuz habercileridir...
* * *
Paralelci yaftasıyla işlerine son verilen, cezaevine konulan hakim ve savcıları görünce benim aklıma Thomas’ın hikayesi geliyor. Aynı cezalandırma mantığını görüyorum. Burada gerçek bir suçun araştırılıp cezalandırılmasından öte, statükoyu rahatsız edenlerin ortadan kaldırılmasını görüyoruz.
Bu operasyonlar ilk başladığında muktedirin bize söylediği, “devlet içinde kendi hiyerarşisinin dışındaki odaklardan emir alan” grupların olduğuydu. Bu kişiler, gruplar, somut delilleriyle cezalandırılacaktı.
* * *
Oysa HSYK’nın görevlerine son verdiği savcı ve hakimlere yönelik somut suçlamalara bakınca “Zarrab’ın telefonunu dinlemek”, “17 Aralık’ta gözaltı kararı vermek” gibi neredeyse tamamı yolsuzluk soruşturmasıyla alakalı“suçlamaları” görüyoruz.
Karaca ve polisleri tahliye eden yargıçlar için de, o tahliye kararını vermelerinin dışında somut bir “tutuklama” sebebi görülmüyor.
* * *
Sayın Davutoğlu’nun bu tahliyeler için “talimat aldılar” sözü de boşlukta kalmış ve hiçbir belgeyle desteklenmemiş gibi görünüyor.
Kısacası bize ve bütün ülkeye söylenen, ucu bu iktidara dokunan herhangi bir soruşturmayı yürüten polis, savcı ve hakimin anında cezaevini boylayıp, bütün yaşamının karartılacağıdır. HSYK’nın kararlarının kesinleşmesi durumunda yılların savcılarının, avukatlık da dahil hukukla ilgili hiçbir mesleği yapabilmeleri mümkün olmayacak.
* * *
Tıpkı Kundera’nın romanında olduğu gibi, Yeni Türkiye’de de statükoyu rahatsız edenler, binbir emekle elde ettikleri diplomalarını, mesleklerini kaybetme tehdidiyle karşı karşıya kalıyorlar.
Hatta bizim hikayede bir boyut daha ileri gidip, bütün ailenin cezalandırılması söz konusu olabiliyor. Nitekim, tutuklanan hakim Metin Özçelik’in eşi Dr. Hatice Özçelik’in de çalıştığı hastaneden kovulduğunu öğreniyoruz. Kolektif cezalandırma ortaçağa ait bir uygulamadır.
* * *
İnsanları egemen güçleri rahatsız ettikleri için bütün mesleklerinden, diplomalarından, ekmeklerinden mahrum bırakmak asla demokratik bir rejim içinde tahayyül edilemez. İnsanları devlet karşısında hiçleştirmek totaliter ve faşist rejimlerin arzusu olabilir. Bütün bunlar, ülkenin gittiği istikametin uğursuz habercileridir...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.05.2023
17.04.2023
28.05.2022
13.10.2021
9.09.2021
30.12.2020
23.12.2020
21.12.2020
15.12.2020
3.02.2020